27. Bölüm

32 3 11
                                    

E.Friskin gözünden

Geri gelince hiç konuşmadan Sansların yanından ayrıldım.
Kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum.

Dağa doğru büyük adımlarımla geldim.
Hemen yere oturup bacaklarımı bağdaş kurdum.
Hemen derin bir nefes alarak meditasyon yapmaya başladım.

Alan yavaş yavaş huzurlu bir hal aldı.
Meditasyonda zihnimin yarısı hep dünyada kalırdı.
Ama bundan dolayı bana doğru yaklaşan mavi çok net bir ışıkta beklemiyordum.

Korkmadım. Aslında bana doğru gelen yabancı ışıktan korkmam gerekirdi . Ama nedense bunu yapamadım .
Ne korktum ne de bir irkilme yaşadım.

İçimi kaplayan tek şey huzurdu.
Bu ışık şekilsiz bir figür halini aldı.
Bana baktı.
Bir süre sessiz kalınca ışığın bozuk ellerinden beyaz bir ışık daha çıktı .

Bu ışık benide içine aldı.

____________________________________

Sansla beraber dışarıda yürüyoruz.
Bu güzel kar herzaman insanı rahatlatırdı.

Biz yürürken Sans birden durdu.
Ona bakınca yukarı bir noktaya baktığını fark ettim .
Bende o noktaya bakınca bir elma gördüm.
Hâlâ soğuğa direnip burda kalmış.

Sans yavaşça bakışları beni buldu.
"Şunu izle." Dedi ve buzdan bir kemik yaratıp elmayı düşürdü.
O elmayı yakaladı ve bir ısırık aldı yavaşça.

Ben sadece ona baktım.
"Güzel. O zaman sende şuna bak." Dedim ve biraz koşup aniden zıpladım .
Havada ters takla atarken sağ ayağımı güçlü bir çarpma için hazırladım.
Sağa ayağım çarparken aynı anda bir elim açıkta , bir elim kapalı da ve son olarakta ağzımdanda hızlıca bir üfleme çıktı.

Elma bunlara hızlıca buluşup yere düştü.
Ben direk elmayı yerden alıp bir ısırık aldım.
Tatlıydı. Ama sonda hafif bir ekşiliği vardı.

Sansın yanına geri geldim.
Beraber yürümeye devam ettik.
Biz sessizce yürürken Sans bana döndü.
"Bir element kullansanda olurdu." Dedi yavaşça.

Bende ona döndüm.
"Yapabilirdim . Ama yapmadım. Dördünden birini seçebilirdim . Ama ben dedim ki hepsi olsun . Çünki hepsi bir olan bu elementleri neden en küçük şeyde bile ayırayım " dedim ona gülümseyerek.

Sans da bana gülümsedi.
Sonrasında saçlarımı karıştırdı.
"Pekala Prenses ben ayrım yapmam. Hadi eve gidelim." Dedi alayla.
Bende bu dediğine güldüm ve beraber elmalarımızı yiye yiye eve doğru yürümeye devam ettik.

_____________________________________

Gözlerimi birden açtım.

Derin derin birkaç kez nefes aldım.
Gördüklerimi hazmetmeye çalıştım.
Bu da neydi böyle.

Bunun anlamı ne ?

Oturduğum yerden kalktım .
Geri malikaneye yürümeye başladım.
Malikaneye gelene kadar kafamdaki sorular dinmedi resmen .

Bu anı ne içindi ?

Neden lazımmış gibi hissediyorum ?

Bunun altında kim var ?

O ışıkta kim ?

Eğer devam edersem böyle bir liste çıkarırdım .
Çok net bir şekilde kendimi doğru olmayan işlerin içinde buldum.

Malikaneye gelirken herkezin hala dışarıda antrenman yaptığını hissettim.
Adımlar kusursuz atılıyordu.
Savaş için mükemmel şekilde kaçmalar.

Ben yavaşça onların yanından geçerken bir iki kişi durup bana baktı.
"Hey E.Frisk. Bize katılsana ?" Dedi İnk neşeyle.
Hâlâ nasıl böyle kalabiliyor diyeceğim ama . . . Çok düşünmeye gerekte yok.
Boyaları.

Yavaşça sesin geldiği yöne başımı çevirdim.
"Ben biraz dinleneceğim." Dedim yavaşça ve evin kapısını açtım.

Bunu yapmam la birşey beni sardı.
Bir çeşit sıklı adım gibiydiler.
Bir sağa gidiyor bir sola.
Bir sağa bir sola.
Bir sağa bir sola.
Sağ sol sağ sol. . .

Birden birşey fark ettim . Bu volta adımlar İnkin odasından geliyordu.
Anlaşılan hatalı bir misafirimiz var.
"Hey İnk . Benimle gelebilir misin ?" Dedim hemen.

İnk "hemen " dedikten sonra hızla yanıma geldi .
Onun kolunu aç bir hayvan misali yakaladım .
Kulağına eğilip fısıldadım.
"Error burda." Dedim sadece. İnk sessiz kaldı . Ama ardından beraber odasına gittik.

İnk hemen kapısını açtı.
Yanılmıyordum.
Odadaki volta sesi durdu.
Error konuştu.
"İnk. Oh . Bir an başına birşey geldi sandım ." Dedi Errorun rahatlamış sesi .

İnk direk kapısını kilitledi ve Errore gitti.
"Burda ne işin var ? Ya biri seni görseydi." Dedi sesinde panik bulundurarak.

"Biliyorum biliyorum. Ama size haber vermenin başka bir yolu yoktu." Dedi oda İnki rahatlatmaya çalışarak.
Ben direk ona döndüm.

"Ne haberi ?" Dedim sadece .
Error bize baktı.
"Yarın sabah geliyorlar. Sizleri hazırlıksız yakalayıp uykunuzda devre dışı bırakmayı planlıyorlardı ." Dedi Error. Onunda sesinde korku vardı.

Ben bakışlarımı yere diktim.
"Bu kadar ileri gidebildiler. Eğer düşündüğün buysa " dedi Error .
Ben geri olmayan bakışlarımı onda birleştirdim.

"Pekala. Error sende İnki alıp kaçamazsın. Şantaj için sanarlar. " dedim birden.
Error bir ses çıkardı. Anlamadım doğrusu sesi.

"Şey hiç sırası değil farkındayım ama bizi ne zamandır biliyorsun ?" Dedi Error merak ve korkuyla.
Ben gülümsedim.
"Bir kaç haftadır. Son randevunuz buna daha beter emin olmamı sağladı ." Dedim yüzümde bir gülümseme oluşurken .

Errorun tedirginliğini hissettim.
"Tam olarak bu kanıya seni vardıran ne?" Dedi Error şansını zorlayarak. Ama onuda anlıyordum . Emin olmak istiyordu.
"Şey bilirsin . Bir kaç inleme , derin ve tutkulu nefesler, bir kaç kere şiddetli tıkırtılar , İnkin senin adını sayıklayışı , onu zevkten dört köşe etmen .  .  ." Dedim ama birden Error beni susturdu.

"Tamam yeter . Anladım anlayacağımı." Dedi hemen.
Ben gülümsedim.
"Hey . Bir sorun benim için yok. Ama lütfen sadece bir dahakine Errorde halledin. " dedim .
Ama bu sefer Error konuştu.

"Aaa bana diyene bak . Ben değildim heralde karın üzerinde çığlık ve inlemeleri kapatan . Ağaç evde dolu dolu gülüp bağıran." Dedi Error.
İstemeden hem yüzüm kizardi hem de kederli bir hal aldım.

"B-bu benim tercihim . Ayrıca saklanıyorduk biz ." Dedim yavaşça.
"Yeter. Artık işimizemi dönsek ne dersiniz ?" Dedi İnk sıkılmış sesiyle.
Ben başımla onayladım ve dışarı çıkarken konuştum.

"Ben yatmaya gidiyorum . Biraz uyku iyi gelir ." Dedi ve odadan çıkıp kendi odama yöneldim .
Yatağa uzandım ve kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım.

Düşünme ve dinlenme en ihtiyacım olan şeyler . . .   

Kör Gözler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin