KAMP

186 9 0
                                    

Okuduğunuz için sağolun tirrekler....

****

      Zil çalınca Buse anlamadığı soruyu sormak için Ezgi ve Zeynep ile beraber hocanın arkasından gittiler. Bana sordularsa da 'yok lan , şimdi çekemem Ayla hocanın cırtlak sesini' diye geri çevirmiştim. Gıcık kapıyorduk sınıfın yarısı ile o karıya. Fizikçimiz olur kendisi. Zaten haftada 4 ders çekiyorum karıyı. Kimse kusura bakmasın ama boş boş durup kulağıma zarar veren ses dalgalarını çekemem. Ben yine buna benzer bir şekilde söylenirken yan oturağa bir ağırlık çöktü. Kafamı çevirmeden harika bir erkeksi koku burnumu doldurdu. Parfüm resmen 'gel beni al pis adam' diye bağırıyordu. Yanımdaki herifte bunun için almış olmalıydı. Sonunda kafamı çevirmek aklıma gelince hafifçe sol tarafa döndürdüm taş kafamı. Cenk ' görünce 'ne var lan enayi' diye basbas bağıran bakışlarımla ona baktım. Tabi bir şey anlamadığı için "Ne var , neden geldin Paşa oğlan ?" dedim anlamadığını belirten gözlerine. Sonunda anlamış olacak ki "Hiç be güzellik , ne olsun. Dönüp duruyoruz işte" dedi. "Cenk bu haller bana sökmez , ne oldu söyle hadi" diyince bana daha çok yaklaşıp kalp ritimlerimin hızlanmasını sağladı. Gözlerimin içine bakarken "Sana birşey söylemem lazım güzellik" dedi beni egzotik sesi ile etkilerken. 'Allahım sana geliyom' içimden geçirip yutkundum. Sesimi bulup "Ne söyleyeceksin" dedim duygusuz çıkmaya zorlanmış ama etkilenmiş çıkan lanet sesimle. Yamuk ağız sırıtırken "bugün zaten ne olduğunu göreceksin ama benden bir duy istedim. Bugün ka-" diye söyledi , söyledi ama devam edemedi. Çünkü sesini cırtlak bir kız sesi böldü. "Tuğba , Cenk. Siz niye öyle yakın yakın konuşuyorsunuz bakıyim" diyen Zeynep ile hemen ondan uzaklaştım. "Yok birşey Zeynep , birşey söyledi de" diyip ittim onu sıradan. Yere kapaklanınca yan gözle bakıp gülmemek için dilimi ısırdım. "Ha iyi bakam , uzak dur kızdan vallaha kramponlarımı giyip basarım yüzüne" diyen Zeynep ile kahkaha attım. "O nasıl bir tehtid tir be messi teyze"  "bizim kulüpte meşhur bir tehtidtir bu , alışırsın zamanla". Cenk kendini fark ettirmek için öksürüp ayağa kalktı "Ah sen kız olm-" demeye çalışarak ama işte Zeynep bu ne yaparsın yine sözünü kesti çocuğun "Biliyorum biliyorum , ah ben kız olmayacaktım da kız olamasaydım dayaklıktımda falan fistan. Geç oğlum bunları sen. Bildiğim laflar bunlar"  diyerek. Cenk bir 'hasbinallah' çekerek bana döndü ve "neyse nasıl olsa öğrenirsin , ben kaçar" diyerek sınıftan çıktı. O çıktığı gibi yapışık ikili Ezgi ve Buse geldi. Masanın üzerinde oturan Zeynep i ve oturakta oturan beni çekip çıkardılar sınıftan.
Koridorda okul başkanı olduğunu tahmin ettiğik bir çocuk afiş asıyordu. Yani eski okulumdaki panolara sadece okul başkanı ilanlar veya duyuru afişlerini asardı. Çocuk panoya son bir kez bakıp ayrıldıktan sonra  onun yerine ilanın karşısına biz geçtik. Orta boy parlak kağıdın üzerinde 'MUHTEŞEM OKUL KAPMI' yazıyordu. 'Ne oluyor lan' diye içimden geçirirken Cenk ' in söyleyemediği 'nasılsa göreceksin' dediği şeyin bu olduğunu anladım. Ahy ne kadar da zeki bir kızım ben böyle. "Lan geliyonuz dimi kampa" diyen Buse ye döndük hepimiz. "Ben geliyorum , kesin yani" diyen Ezgi ' nin ardından "benim gelmeyeceğimj düşününen kısır çıksın ayol" diyen Zeynep ' e döndük bu sefer. Bunu farkedince omuz silkti garibim. Bana baktılar bu defa ben 'gelmesem ya' diyen bakışlarımı atarken onlar bana 'gekmezsen sikeriz' diyeçevirdiğim bir bakış yolladılar. "Off , ya neden ya. Ben gelmiyim be bu seferliğine , ha?" dediğimde üçü birden "Olmaz" diye anırdılar. Bu koridordaki öğrencilerin bize garip garip bakış atmalarına neden oldu. "Ya bir dahakine gelirim ne olacak" "Tuğba dayak istiyorsun sanırım". Biraz düşünüp tarihe baktım. İki gün sonra kamp vardı. Kızlara dönüp baktığımda hadi dercesine parıldıyordu gözleri. "Öf iyi tamam bari" dediğimde çığlık atıp üstüme atlamaları yine öğrencilerin bize garip garip bakış atmalarına neden oldu. Onları itip "yanlıızz , yanımdan ayrılmak yok yoksa hop. Hepinizi cırarım bilmiş olun" dediğinde tam tahmin ettiğim gibi Ezgi "cırarım ?" dedi. "Değişik bir tehtid yöntemi" diye kısaca özet geçince hepsi başlarını salladılar. O sırada zilin sesi duyuldu ve sınıfa geçtik. Ders yine fizikti ve ben yine patlama noktasına gelecektim. Sıralarımıza oturup hoca yı beklemeye başladık. Buse ile muhabbete devam ederken hica kapıdan içeriye girdi. Selamlaşma faslından da kurtulduktan sonra hoca sınıf yoklama defterine tahminimce konuyu yazıyordu. Yoklama defteri ile işi bitince "bu ders sizi test çözmeniz için serbest bırakıyorum. Konuda iki gün ilerideyiz" dedi. Herkez gibi hicada biliyorduki inek öğrenciler dışında kimse bir tane fizik sorusuna bakmayacaktı. Hoca telefonunu çıkarıp ilgilenmeye başlayınca sınıfta gevşemeye başladı. "Kanka şu Şirin hoca nın verdiği çalışma kitabındaki ödev neydi" diye soran Buse ye "kanka sanırım sayfa 35 ten 39 a kadardı" cevabını verince çantasından kitabı çıkarıp yapmadığı ödevi yapmaya koyuldu. Bende resim çiziyim bari diyerekten resim çizmeye kalkıştım. Elbise modelinin çiziminin yarısında iken arkadan önüme büzülmüş bir kağıt geldi. Cenk yine saçma notlarından birini yollamıştı. Kağıdı normal haline döndürünce ters tuttuğumu gördüm ve baştan aşağı çevirdim. Düzensiz el yazısı artık okunabiliyordu. 'Kamp olacağını öğrendin değil mi' yazan nota bir süre dikdik baktım. Ardından 'sanane' yazıp gönderdim. 'Geliceksen kesin çk eyleneceğiz' yazan bir kağıt daha gelince sinirlenip arkamı döndüm. Alayla sırıtan Cenk ' e "canımı sıkmayamı meyillisin ya , yeter. Şu okulu bana zehir etmeye mi çalışıyorsun" diyerek çıkıştım. Gülerek omuz silktiğinde önüme döndüm.

****

   
     İki gün çabucak geçmişti ve ben kapının önünde duran iki günlük eşya dolu sırt çantam , masanın üzerinden alıp cebime koyduğum telefonum ve hali hazırda kemer tutum noktasına düzenli bir şekilde bağlı kulaklığım ile birlikte , kafamda yan çevirdiğim şapkayla da hazırdım. Buse özellile evime gelmiş ve çantamı hazırlamıştı. Televizyonun karşısındaki koltukta ayaklarım sehpaya uzatmış bir şekilde Yumurcak Tv de çıkan Rahat Koltuk u izliyordum. Luned şuan saat egzersizini yapıyordu. Küçükken bende çok yapardım luned ile birlikte ama bu çizgi filmde idolüm postacı bethed idi. Luned sonunda egzersizini bitirince adını unuttuğum bez bebeği ile konuşmaya başladı. Şimdi öğrendim , adı moli imiş. Konuşamayan bez bebeğe dışarı çıkıp Makhashar teyzesinden posta varmı diye bakmaya gideceğini söyledikten sonra dışarı çıktı. Yıllardır alışık olduğum büyükannenin karavanını görünce sırıttım. Zamanında babama çok yalvarmıştım böyle bir şeyim olsun diye. Tabiki olmamıştı. Bu kadar saçma bir şeyi istemekte suç ama o yaşın kafasıda böyle idi. Luned kendi posta kutusunda birşey olmadığını görünce suradı asıldı. O sırada büyükanne karavanın penceresinden göründü. Aralarında yine tatlı bir konuşma geçerken bir korna sesi duyuldu. Bu ex aşkım postacı bethed in kornasıydı. Nihayet bethed görününce "oysaki seninle ne hayallerim vardı , senin tek tekerlekli bisiktinle benim iki tekerlekliyi birleştirip dünyayı dolaşacaktık" diye konuştum ekrana doğru. Bir çanta boyutunda bir kutu ile bisikletinden inen bethed luned e kutuyu "Makhashar teyzeden gelmiş bu Luned" diyerek uzattı. Luned kutuyu elinden "sağol poatacı bethed" diyerek hemen aldı ve açmaya koyuldu. İçinden bir hediye ve daima yaptıkları canlandırmalı kart çıktı. Hediyeyi inceledikten sonra Makhashar teyze göründü ekranda. Daima anlamlı şeyler söyleyen Makhashar , bu bölümdede bizi şaşırtmayıp anlamlı şeyler söyledi. Luned biraz daha konuşurken benim popom titremeye başladı. "Deprem mi oluyor lan" diye çıkışmamdan telefonum olduğunu anlayınca kurtuldum. Telefonumu arka cebimden çıkarıp ekranda Busenin mesajını görünce bizim eve doğru geldiklerini anladım. Hemen çantamı da alıp dışarı çıktım. Dün akşam annemlerle konuşup vedalaşmayı yapmıştık. Bugün işe gitmelilerdi. Zaten bende onların kalmasını istemiyordum açıkçası. Biraz bekledikten sonra köşeden dönen sırayla Ezgi ve Buse ye baktım. Zeynep yanlarında yoktu. Yanıma vardıklarında beraber yürümeye başladık. "Zeynep nerde la" die sorunca Ezgi "Abisinden sanırım haber gelmiş. Görüntülü konuşacaklarmış. Bize 'abimi kampa mı satayım. Siz defolun gidin' dedi. Bizde takmadık şahsen senin evine doğru yürümeye başladık" diyince "Tamam" dedim. Kısa sürede konuşarak okula vardığımızda herkez otobüse biniyordu. Bizde dün belirlenen yerlerimize oturduk. Ezgi yanımda idi. Busenin yanında ise bizim sınıftan Dilara. Yolculuk ta benim müzik dinlemem ile geçince hiç sıkıntı çekmedim açıkçası. Çoğu zaman Ezgi ile zaten şakalaşmıştık ve yolculuk sona ermişti. Otobüsler kamp alanının 100 metre ötesinde durdu. Tüm öğrenciler otobüslerden inip kamp alanına doğru ilerlediler. Bizde onlarla idik tabiki.Kamp alanına vardığımızda kimisi çok , kimisi az gruplar oluştu. Müdürün arabası herkezin önünde durunca herkez oraya baktı. Biraz daha baktıktan sonra herkez tekrar önüne döndü. Arabanın sürücü koltuğu ve ön koltuğu açılınca bazıları tekrar oraya döndü. Arka kapıdan bir çocuk çıktı müdüre baya benzeyen. Bazıları şaşırsa da bazıları takmamayı seçti ve önüne döndü. Bir ıslık sesi duyulunca hekez yine oraya  döndü. Bu sefer çocuk konuşmaya başladı.

                    *BÖLÜM SONU*

Not : Bölüm düzenlenmiş ve güzelleşmiştir.

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin