KABA GÜN

55 3 1
                                    

MULTİMEDYA : Cenk DENİZHAN MULTİMEYA : Mustafa Sandal - Ben olsaydım

Okurcanlar , fakat 25 ve 26 kasım da Teog a gireceğim için haftaya iki bölüm gelcek. Bende bölümü erken yayınliyim dedim. Bu arada. Bu iki bölüm arka arkaya yayımlanabilir. Zaten teog tan sonrada bölümler tam gaz devam etmeyi sürdürecek. Yarıyıl tatilde iki günde bir bölüm atmayı düşünüyorum. Neyse iyi okumalar.

Sabah tekrardan üstümde biri yada birileri tepinirken uyandım. Gözlerimi pazar sabahının artık kışında gelmesiyle soğukluğuyla uyandım. Kış olduğunudan artık güneş göremez oluyorduk neredeyse. Arada bir güneşin canı isterse de azıcık ucundan tabi. Gözlerimi araladığımda ilk bu ayrıntıyı fark ettiğim için İrem ile Nisa yı fark etmemiştim. Son iki iki gündür böyle uyandırılmaktan hiç haz etmesemde biri bu biricikleri görünce insanın içine sığmayan bir enerji geliyordu. Kontrol edemezsen de patlıyordu tabiki. Bende içimde tutamadım ve bir canavar edası ile hırlayıp , ikisini birden yatağa düşürdüm. İkiside düşünce gıdıklama gıdıklama seansı başladı. Onlar gülerken bende gülüyordum. Gülme işi bitince onları abimin odasına yollayıp bende banyoya girdim. Dün duş aldığımdan dolayı duş alma geriği duymadım. Aslında üşendim. Nasılsa bu akşam okul için banyo yapacaktım. Onun için tuvaletimi yapıp elimi yüzümü yıkadım ve banyodan çıktım. Teyzemler geldiği için aşağı böyle indim. Hiç hazırlanmadım. Sonunçta onlar misafir değil yani. Aşağı indiğimde abiminde uyandığı ve benim gibi olduğunu gördüm. Sanırım biz kardeşçe üşengeçtik yahu. Yada abim tarz olsun diye böyleydi diyemeyecektim. Çünkü abimin üzerinde teyzemin ona İrem beğendi diye hediye ettiği , Ben 10 lu pijama vardı. Alt kısmı sade yeşildi ama üstü uzun siyah ve üstüne Ben' in resmi vardı. Arkada ise... Sıkı durun , arkada ise İrem ilkokul üçüncü sınıfta olduğu için okuma yazmayı artık iyi bildiğinden , abimin arka tarafınada 'Tesçilli Öküz Tolga 10' yazdırtmıştı. Bunda benimde biraz parmağım vardı. Hatta ne birazı , tesçilli öküzü ona ben söylemiştim. Yoksa ona kalsa Tolga 10 olacaktı. Neyseki duruma el atmıştım. Ben bunu görüp , anılarımı yenileyince kahkaha atmaya başladım. Abimde bana döndü tabi. Ne yapsın yavrucak. Sonra oda beni inceledi ve gülme krizine girdi. Bende ne var diye bakacaktım ki aklıma dank etti. Bende dün gece anıları tazelemek adına arkamda 'İnek prenses Tuğba' yazan prenses Sofia' lı geceliğimi giymiştim. Abime ters ters bakıp mutfağa , annemlerin yanına ilerledim. Bugün pazar olduğu için görevliler izindeydi. Annemle teyzem kesinlikle kahvaltılıkları ve hünerlerini gösterip lezzetli yardımcı atıştırmalıkları hazırlayıp , kaynatıyorlardı. Mutfağa gidincede bu tezim doğrulanmış oldu. Teyzemle annem hem yemek yapıp hemde dedikodu yapıyorlardı. Yanarına gizlice gidip onların arkasında durdum. Beni ilk fark edip korkan teyzem oldu , sonrada annem tabi. "Ayh , kız Allah canını almasın , ne diye geliyorsun öyle sessiz sessiz yahu" "Valla teyzecim , şöyle ki ; siz artık o kadar dalmıştınız ki , benim geldiğimi bile fark etmediniz. Suç bende değil yani" Yalandı , sessiz sessiz gelmiştim. "O kadar mı dalmışız biz abla ya ?" "Öyle görünüyor" onlar tekrar sohpetlerine geri dönerken bende babam ve eniştemin yanına merhaba ve günaydın demeye gittim. Sonrada zaten yemeğe oturduk. Yemek bittiğinde bende yukarı çıktım , bugün şöyle bir güzel gezmeliydim şehirde. Hem kafa dağıtırdım biraz. Bunun içinde ilk başta hazırlanmam lazımdı. Bende geçtim dolabın başına. Hava soğuk olduğu için siyah pantolon ve beyaz boğazlı kazak. Ayağıma kahve rengi yarım çizme ve kahve rengi deri mont. Gözüme kalem çekip , dudağıma renksiz balm sürdüm. Vücut kremimi de sürünce tamamdır. Çanta alma gereği duymadım doğrusu. Telefonumu cebime koyup odamdan dışarı çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenlerin başındayken durdum ve merdivenleri boş yere inceledim. Beyaz parlak zemin ve dik merdivenler. Birgün bu dik ve kaygan zeminde aşağıya doğru , yastıkla kaymak isterim doğrusu. Bu fikri aklımda bir köşeye not ettim ve merdivenlerden inmeye başladım. İndiğimde kapıya doğru yöneldim. Kapıya tam bir kaç adım atmıştım ki aklıma cüzdanım geldi ama onu alacak kadar üşengeçtim şu an. O yüzden portmanto da annemin ceketinin ceplerinden cüzdanını bulum içinden iki yüzlük aldım ve dışarı çıktım. Bu paradan kalanını toplayıp bir zula yapmam lazımdı. Yolda yürürken onun için yer aradım ve sonunda da buldum ama bunu size gerekli para toplandıktan sonra da açıklayabilirim. Yada şimdi açıklayayım , benim yapacağım zulayı abim birgün patlatabileceği için onu ters köşeden vurmalıyım ki oda zulamı patlatamasın. Yani onun odasında , temizlik malzemelerinin olduğu dolaptaki parlatıcının için deki ilacı dökerek. Onun içine paralarımı saklayacağım. Yolda yürürken , bahçede futbol oynayan çocukların topu önümden geçerek karşı kaldırımda durdu. Karşı kaldırımdan topu alıp çocuklara doğru ilerlerken çocuklardan biri , "Esilaa !!" diye bağrınca onları izlemeye koyuldum. Kısa siyah saçlı , yeşil gözlü , yanaklarında çiller olan bir kıza , sarı kafalı bir çocuk bağrıyordu. "Bu kaç oldu , yeter artık. Oynamayı bilmiyorsan , oynama !!"
"Ama onu ben değil , ber-" derken siyah saçlı , saçını 1-2 numara kestirmiş bir çocuk "yalancı , ben atmadım o topu!" diyerek kızın sözünü kesti. Sarışın çocuk "hadi git al o topu nasıl attıysan" diyince kız anında bahçeden çıkıp etrafı arandı. Topu benim elimde görünce , gözü parladı ve bana doğru gelmeye başladı. Bana yaklaştıkça kızı daha iyi inceleme fırsatım olmuştu. Tam bir erkek gibi giyinmişti. Fenerbahçe forması , altında lacivert ona bol gelen bir eşofman altı ve onunda hırkasını giymişti. Bu görüntüye tebessüm ettim. Kız yanıma geldi ve çekingen bir tavırla "Şeyy , abla topumuz kaçtıda alabilirmiyim acaba" dedi. Gülümseyip "Tabiki , ama bir şartım var" dedim. Kız merakla bana bakınca , "o çocuklarla bir daha sakın oynama , seni basbaya aralarından dışlıyorlar. Bak orada diğer kızlarla yakan top oynayabilirsin." dedim. Kız biraz alıngaç bir tavır sergileyerek "Futbol bana daha eğlenceli geliyor. Benim topum olmadığı içinde onlarla oynamak zorundayım. Fakat beni pek sevmiyorlar. Eksik oldukları için aldılar zaten benide yanlarına. Diğer kızların topu da plastik top , onunla fotbol zor oynanıyor bu havada. Yakan topuda ancak oynayabiliyorlar."diye aydınlattı beni birkaç öz cümleyle. Topu kıza verip "Peki tamam , öyle olsun bakalım" diyip aklıma gelen fikri uygulamak için markete doğru gürüdüm. Marketten turuncu bir futbol topu alıp tekrar o kızın yanına gittim. İsminin Esila olduğunu bildiğim için kıza seslendim. Oda bana baktı. Sonra bakışları aşağı kayıp elimdeki topu görünce yüzüne kocaman bir gülümseme oturdu. Koşarak yanıma geldi. Topu ona uzatınca çekinerek aldı. Bende sohpet etmeye başladım. "Şimdi o çocuklar yerine , diğer arkadaşlarınla futbol oynayabilirsin Esila" "Abla , sen benim ismimi biliyorsun ama ben senin ismini bilmiyorum. İsmin ne ?" bu söylediğine gülüp "Adım Tuğba , tanıştığıma memnun oldum" diyerek elimi uzattım. Oda elini uzatıp elimi sıkınca "bende" cevabını verdi. Ona kesinlikle onu tekrar ziyaret edeceğimi söyleyip oradan ayrıldım ve şehri dolaşmaya devam ettim. Akşam olunca eve dönme kararı aldım ve eve doğru yürüdüm. Yolda yürürken zulamı değiştirip kendi odamdaki parlatıcının içine atacağıma karar kıldım. Eve geldiğimde akşam yemeği yarım saate hazır olmuş ve kısa sürede de bitmişti. Odama ders çalışmak için çıktım ve çalıştımda. Zulamı yaratıp. Banyo yaptım. Saçımı kurutup ördüm. Uçan inekli açık mavi pijamalarımı giyip yarın için güzel bir uyku çektim.

*BÖLÜM SONU*

DÜŞMAN AŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin