MULTİMEDYA : Tuğba ' ların evi.
Arabada her zamanki rutinimiz olan ama artık daim kalacağımız eve doğru gidiyoruz. Yolda şarkı dinliyorum , kitap okuyorum , hatta şarkı bile söylüyorum ama yok. Olmuyor. Ne çok uzak orası yahu. Tamam bütün aile Antalyada yaşıyor ama yani bu kadar da uzak insanı bayıyor. Abim olsa keşke şu an ya , onu çok özledim. Ona sataşmayı , dalga geçmeyi. Onu geğirmesini bile özledim yahu. Yani annemle babam ne diye izin verdiyse şuna yurt dışına gitmeye. Beni hiç düşünmüyorlar bu konuda , hoç düşünmüyorlar 'acaba Tuğba ne der buna , ne yapar , sorun çıkarır mı?' ama yok , sormuyorlar. Tamam abim yok ama babam var. Ona sataşayım bari. "Baba artık sen çok yaşlandın" anneme 'yine başladı' adlı göz devirmesini yaptıktan sonra bana kısa bir bakış atıp yola döndüve "yine ne oldu Tuğbişim bakalım" dedi. *Baksana beyaz sakalların çıkıyor. Aynı zaman da saçları da unutmamak lazım. Boyatsak mı acaba , ha?" diyince annemden bir "oha" geldi. Babam gülüp "bak ben bir bunu düşüneyim , ama boyatırsam siyah a boyatmam , pembe olabilir. Güzel renk değilm mi ?" " Aynen babacım , hem seni açar. Değil mi annecim ?" Deyip anneme baktığımda gözlerim patladı. Oha , bayılmış lan annem.
******
Annem uyanalı 1 saat oldu ve biz hayla yoldayız. Bende tekrar müzik dinlemeye karar verdim ve başladım dinleyip hayal kurmaya. Hayal kurmak bir zaman sonra boka dönüyormuş , şu an hayalimde istemsiz olarak uçan inekler var.
Kulaklıklarımı çıkardım ve camı açtım , kafamı çıkardım ve aşağı baktım. İlk önce yolları hızlı hızlı geçmiş gibi oldum. Sonrada yavaş oldu ve başık döndü. Bu sefer baktım arkaya. Bir kaç arabadan başka bir şey yok yani. Sonra manzaraya baktım. Yan taraftaki arazide uçurtma uçuruyorlardı. Ne güzel. Bir onbeş dakika sonra da şehre geldik. Şehri gezerken etrafa hayran hayran bakıyordum. Ne kadarda düzenli bir şehir. İlerledikč karşımıza koca koca modern ve büyük evler çıkıyordu. Biz evin önünde durduk. Kapı otomatik açıldı ve babam ilerledi. Araba durunca arabadan hemen indim ama saatlerdir yürümediğim için dengemi kaybedip yere kapaklandım. Popom sızlıyordu. Sızlama geçtikten sonra yavaşca ayağı kalktım. Bu sefer başarabildim. Kalktığımda da evi incelebildim. Oha lan ne büyük ev bu böyle. Labirent mübarek. Odanın yerlerini kaybetmemek için geçtiğin yerlere ekmek kırıntıları bırakman gerekir sanki. Öyle birşey. Kesin kalıcı olduğumuz için bu kadar büyük bu ev. Eve girdiğimizde anında yukarı fırladım. Kendi odamı aramayı seviyorum. Yukarı çıkınca ilk girdiğim oda abimindi sanırım. Bu yıl gelecekti ama ne zaman bilmiyorum. Sonra Çalışma odasına girdim. Sonra Kütüphanemsi bir yer ve sonunda benim odam. Bayağ geniş ve banyosu var. Allahım cebette düştüm sanırım. Heryer Turkuaz ve beyaz. Ne güzel. Aynı zaman da yatağımda da köşe perde askılığı iskeleti var. Ev resmen iki katlı , boyalı modern bir ev ama çok büyük. Bu şehri sanki çok sevdim ya. Hep burda kalalım demek için çok erken ama bakalım. Daha okulum var. Şimdi meraklandım lan ha. Daha önce hep şehir değiştirdiğimiz için arkadaş edinmiyordum. Sessiz asi bir kızdım ama normalde tabiki öyle değilim. Bu şhir beni kesin daha aktif yapacak , inanıyorum.....*BÖLÜM SONU*
Not: Bölüm düzenlenmiştir ve daha güzel olmuştur. ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMAN AŞIKLAR
ChickLitSize bir soru soracağım. Daha önce hiç taşındınız mı ? Yada bir dakika , soruyu değiştireceğim. Daha önce hiç sık aralıklar ile taşındınız mı ? Cevap hayır ise aşağıya inin. İşte bir soru daha. Abiniz var mı ? Yada durun , tekrar değiştirmeliyim. ...