"Ve son olarak," Deyip bıyık altından güldü ve cümlesine devam etti.
"Oğlumuz ergenliğe ilk adımını atmış olabilir." Dediğinde Jungkook gözlerini kocaman açtı. Oğulları ne zaman o kadar o kadar büyümüştü bir fikri yoktu.
"O küçük gülüşten sonra bunu nasıl öğrendiğini sormalı mıyım?" Diye sorduğunda Yoongi kıkırdadı.
"Her sabah olduğu gibi oğlumuzu uyandırmaya gitmiştim, bilirsin uykusu çok ağır, ama gittiğimde başka bir şeyin onu çoktan uyandırdığını gördüm. Birkaç saniye bakıştık, nasıl halledeceğini bilip bilmediğini sorduğumda yüzü kıpkırmızı oldu ve beni odasından kovdu. Yaklaşık bir hafta o kadar utandı ki benimle doğru düzgün konuşmadı bile." Dedikten sonra küçük bir kahkaha Yoongi'nin dudakları arasından firar etti.
"Bir hafta seninle konuşmadı mı? Jeonggi'nin sana ne kadar düşkün olduğunu göz önünde bulundurursak gerçekten de çok utanmış olmalı." Dedikten sonra Jungkook da kıkırdadı.
"Sonra seninle nasıl tekrardan konuşmaya başladı?"
"Koltukta birden yanıma oturup, göğsüme sokuldu ve gününü anlatmaya başladı. Sanki bir hafta boyunca benimle hiç konuşmamış olan kendisi değilmiş gibi." Deyip omuz silkti. Jungkook dudaklarını araladı.
"Jeonggi gerçekten de çok farklı bir çocuk." Dediğinde Yoongi tebessüm etti. İki çocuğunu da çok seviyordu ve ayrım yapması mümkün değildi. Fakat yine de bazı zamanlarda Jeonggi'nin kalbinde özel bir yeri olduğunu hissediyordu. Belki de Jungkook ile birlikte yalnız öleceğini düşündüğü bir anda, baba olmanın nasıl bir şey olduğunu Jeonggi ile tattığı içindi.
"Asıl önemli olan ne biliyor musun? Senin nasıl olduğun ve tüm bu süreçte neler yaptığın. Sen yokken benim tutunabileceğim iki güzel çocuk vardı fakat sen tüm bu süreçte yalnızdın." Deyip oturduğu yerde biraz kayıp eşine döndü Yoongi.
"Bunca zaman çok mutsuz ve kararsızdım. Kendimi berbat hissediyordum, ki hala iyi hissettiğimi söyleyemem. Fakat sohbet ettiğimiz şu kısacık zamanda, aslında senin yanında olmayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Farkında olmadan kendimi mahrum bıraktığım tüm güzel şeyleri geri istiyorum Yoongi. Aylarca mutsuz bir şekilde sadece işe gidip eve döndüm ve misafir odasına kendimi kapattım. Artık bunu istemiyorum. Seninle ve çocuklarımızla olmak istiyorum." Dedikten sonra dolan gözlerini gizleme gereği duymadan eşinin gözlerine baktı.
"Günlerce üzerinde düşünüp saatlerimi yazmaya harcadığım evlilik yeminimin her satırına ihanet ettiğim için özür dilerim Yoongi." Deyip ağlamaya başladığında Yoongi sarılmak için yerinden hızla kalksa da olduğu yerde birkaç saniye duraksadı.
"Sarılabilir miyim?" Diye sorduğunda Jungkook daha çok ağlamaya başladı.
"Bunu sormana neden olduğum için de özür dilerim." Dedikten sonra Yoongi'nin bileğini tuttu ve nazikçe kendine çekti.
Yoongi eşinin yanına oturdu, yavaşça sarıldı ve sırtını sıvazladı. Arada bir ise yumuşak saçlarını okşadı. Jungkook'un ağlayışı küçük iç çekmelere yerini bıraktığında, Yoongi kendini biraz geri çekti ve ıslak yüzü parmakları ile kurulamaya çalıştı. Beyaz parmakları eşinin esmer yanaklarını narince sevdi.
"Sorun yok Jungkook-ah. Önemli olan tekrardan yanımda olman." Dedikten sonra eşinin ağlamaktan kızarmış olan gözünün kenarına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.
Jungkook her şeyi eski haline, hatta eskisinden daha da iyi bir hale getirmek istiyordu. Bu nedenle Yoongi'nin pembe dudaklarının üstüne eski rengi kalmayan dudaklarını kapattı.
Yoongi çekingen bir şekilde Jungkook'a karşılık verdi. Öpücüğü ne kadar Jungkook başlatmış olsa da eşini ürkütmek istemiyordu. Bu yüzden öpücüğün kontrolünün tamamen Jungkook'ta olmasına izin verdi.
Eskisi gibi tutkulu bir öpücük olduğu söylenemezdi fakat Jungkook elinden geleni yapıyordu. Dilini dudakları arasından çıkarıp Yoongi'nin dudakları arasından içeri yollamıştı. Sıcak damağa dilini sürttükten sonra tatlı dile kendi dilini dolamıştı.
Jungkook elini Yoongi'nin boynuna yerleştirdi ve beyaz teni parmaklarının ucu ile sevdi. Ne olursa olsun kalbinin en derinlerinde eşine özlem duyduğunun her zaman farkındaydı. Aşk öyle kolay kolay uçup giden bir şey değildi ne de olsa.
Öpüşmeleri son bulduğunda Jungkook elini biraz daha yukarı çıkarıp eşinin yanağını kavradı.
"Bundan sonra ne olursa olsun, hiçbir şeyin sana olan aşkımın önüne geçmesine izin vermeyeceğim Yoon. Söz veriyorum." Dediğinde Yoongi kalbinin teklediğine yemin edebilirdi.
"Son nefesime kadar seni sevmeye devam edeceğim Jungkook-ah, o yüzden lütfen ağlama. Ne yaparsan yap her zaman yakınlarda bir yerde elini tutmak için bekliyor olacağım." Diye eşini güzel sözlerle telkin etti.
"Teşekkür ederim Yoongi, her şey için." Dedikten sonra eşinin etrafına doladığı kollarını sıkılaştırdı ve uzunca sarıldı. Bir süre birbirlerinin nefes alıp verişlerini dinlediler. Sessizliği Yoongi bozdu.
"Baş başa bir tatile çıkmaya ne dersin? Sadece sen ve ben, başka kimse yok. Her şeyden biraz uzaklaşıp kafa dinler ve evliliğimize odaklanırız." Dediğinde Jungkook kafasını Yoongi'nin omzundan kaldırdı ve tebessüm etti.
"Güzel olur, çok isterim." Dediğinde Yoongi de gülümsedi. Uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemişti. Sevdiğin insanın bir tebessümü bile her şeyi ne kadar da değiştiriyordu. Aşk panzehri olmayan bir zehirdi. Öldürmezdi ama küçük dokunuşlar olmadığında acıdan başka bir şey de vermezdi. Yoongi de Jungkook da bunu çok iyi biliyordu. İşte şimdi iyileşme vaktiydi. Aşk hasta edebileceği gibi iyileştirirdi de insanı, öyle değil mi?
"Saat geç olmaya başladı. Çocukları yatıralım ve biz de güzel bir uyku çekelim. Sabah çocukları okula bıraktıktan sonra tatilimizi istediğimiz gibi planlarız, olur mu?" Diye soran Yoongi'yi küçük mırıltılarla onayladı Jungkook. Uzun zamandır çocukları okula götürmemişti ve çocuklarla arabada oynadıkları oyunları da özlemişti. Kabul etmek belki zordu ama gerçeklerden daha fazla kaçmasına imkan yoktu, artık kaçmak istemiyordu da zaten.
Kızının saçlarını örerken, oğluyla şakalaşırken ve her iki çocuğunun da üstünü örterken eski huzurunun yavaş yavaş içine dolduğunu hissedebiliyordu. Her şey iyi olacaktı, olmak zorundaydı. İki tane güzel çocuğu ve harika bir eşi varken her şeyin kötü olmasına imkan yoktu zaten.
Yumuşak yatakta eşinin yanına uzanırken tebessüm etti. Yoongi gibi sabırlı ve onu seven bir adama sahip olduğu için Tanrı'ya müteşekkirdi.
"İyi geceler Yoongi-ah." Dediğinde Yoongi de Jungkook gibi hafifçe gülümsedi.
"İyi geceler Jungkook-ah."
《》《》《》《》《》《》《》《》《》
Selam, çok uzun zaman oldu. Tüm içtenliğimle özür diliyor ve bölüm kısa olduğu için de affınıza sığınıyorum.
Uzun zamandır yazamamamın başlıca nedenlerinden biri de mental olarak iyi bir dönemde olmamam. İyileşme sürecindeyken kendim gibi iyileşme sürecinde olan bir karakteri yazmak maalesef ki biraz ağır geldi. MBAF Jungkook'un karması vurdu galiba ndösndösndösndms
Tekrardan çok özür diliyorum ve hala okuyan birileri varsa da onlara çokça teşekkür ediyorum.
Bundan sonra en azından bölümlerin arasında yıllar olmamasına dikkat edeceğim.
Yazım ve noktalama yanlışı varsa özür dilerim.
Sizi seviyorum.
Bye~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mission: be a family + yoonkook
FanfictionMin Yoongi ve Jeon Jungkook için sıradan bir sabahta evin kapısı çaldı. Kapıya bakan Min Yoongi önce bir şey göremedi ve tam kapıyı kapatacakken sevimli bir kıkırtı duydu. Kafasını aşağı eğdiğinde ise bir bebek ile karşılaştı. "T-Tanrım..! J-Jungkoo...