Sabah evin salonla birleşik olan holünde karşılaşan çiftten ilk konuşan Jungkook oldu.
"Çocukları Seokjin hyungdan ben alıp okula bırakacağım." Dediğinde Yoongi kaşlarını çattı.
"Çocuklara onları gelip ben alacağım dedim." Derken ayakkabılarını sakince giydi.
"Sen ya da ben ne fark eder ki? Çocukları ben alırım. Onlardan özür dilemek istiyorum." Diyen Jungkook ile Yoongi dilini ağzının içinde gezdirdi.
"Okulda zaten zor zamanlar geçiriyorlar bir de sabahın köründe çocukların moralini bozma." Dedikten sonra sakin bir tavırla kapıdan çıkıp arabasına ilerledi. Eşine kaba davrandığının farkındaydı fakat Jungkook'un kendisine yaşattıklarının yanında hiçbir şeydi.
Derin bir nefes alıp verdi ve arabayı çalıştırıp Seokjin'in evine sürdü. Evin önüne vardığında park edip telefonunu cebinden çıkardı. Rehberinde gezinip hyungunun adını bulduğunda üzerine basıp bir süre bekledi. Birkaç çalışta açıldı.
"Günaydın hyung." Dediğinde ahizenin öbür ucundan hyungundan önce çocuklarının gülüşme sesini duydu.
"Günaydın Yoongi." Dediğinde Yoongi lafı uzatmamayı tercih etti.
"Kapının önündeyim. Çocuklar hazırsa onları kapının önüne getirebilir misin?" Diye sorduğunda Seokjin onu onayladı ve telefonu kapattı.
Birkaç dakika içinde çocuklar üniformaları üzerlerinde, çantaları Seokjin amcalarının omuzlarında sakince yürüyerek arabaya adımladılar. Seokjin çocukların arabaya binmesine yardım edip çantalarını da kucaklarına bıraktı. Yoongi camını açıp Seokjin'e baktı.
"Her şey için teşekkürler hyung." Dediğinde Seokjin gülümsedi.
"Lafı bile olmaz. Bir ara konuşalım, tamam mı?" Dediğinde Yoongi kafasını olumlu anlamda salladı.
"Tamam, sonra görüşürüz hyung."
"Görüşürüz Yoongi-ah." Diyip arka koltukta oturan çocuklara el salladığında çocuklar da arabanın içinden ona el salladılar. Ardından Yoongi arabayı çalıştırıp çocukların okuluna doğru sürmeye başladı.
"Jungkook babam yine yok. Akşam kavga ettiniz, değil mi ?" Diye hafif sinirli bir şekilde soran Jeonggi'nin aksine Jungmin sessiz kalmayı tercih etti.
"Hayır dersem inanmayacaksın, değil mi?" Dediğinde Jeonggi kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Bana yalan söylememeni tercih ederim baba." Diyip dikiz aynasını görebildiği kadar babasının dikiz aynasından kendisine bakan gözlerine baktı.
"İnsanlar hayatlarının sonuna kadar mutlu yaşayamazlar Jeonggi. Bazen üzülmek, kırılmak, sinirlenmek hatta öfke ile dolup taşmak gerekir. Hayat hiçbir zaman stabil ilerlemez. Aynı kalp atışın gibi düşün. İnişler ve çıkışlar hayatın bir parçasıdır. İleride neler olacağını kestiremiyorum fakat sizi üzmemek için elimden ne gelirse yaparım." Dediğinde Jeonggi derin bir nefes alıp verdi. İstese de babasına kızgın kalamıyordu. Zaten olanların onun suçu olmadığını da biliyordu. Evdeki herkes kötü bir haldeydi bu yüzden kimseyi suçlamamaya çalışıyordu.
"İyi bir adamsın baba." Dediğinde Yoongi gülümsedi.
"Siz de iyi çocuklarsınız." Dediğinde Jungmin gülümsedi. Babasının kendileri hakkında iyi şeyler söylemesini seviyordu.
"Bu arada," dedi Yoongi. Okula varmalarına daha vardı. Çocuklarıyla sohbet etmek istiyordu. "Younghoo ve Shinhe nasıl?" Diye sorduğunda iki çocuk bakıştı. İlk kimin konuşacağına hala böyle karar veriyorlardı.
"Younghoo gayet iyi. Gözü yavaş yavaş iyileşiyor. Bu hafta sonu dikişlerini alacaklarmış." Dediğinde babasının onu ilgiyle dinlediğinde dair çıkardığı mırıltılarını sevimli buldu.
"Aranızın iyi olmasına ve Younghoo'nun iyileşiyor olmasına sevindim." Dediğinde Jeonggi gülümsedi. Younghoo'nun iyileşmesine kendisi de seviniyordu.
"Shinhe de gayet iyi. Geçen hafta kulüp seçimi yaptık. Resim kulübünü seçtiği için biraz üzüldüm çünkü ben tiyatro kulübündeyim." Dediğinde Yoongi ilgi ile sordu.
"Oh, tiyatro kulübüne mi yazıldın?" Derken biraz şaşkındı. Jeonggi'nin hali hazırda müzik kulübünde olduğunu biliyordu fakat Jungmin onu şaşırtmıştı. Shinhe ile araları iyiydi ve ortak bir kulüpte karar kılıp beraber yazılılar diye düşünüyordu.
Jungmin memnuniyetle babasının sorusunu yanıtlar şekilde onaylayan mırıltılar çıkardı. Yoongi gülümsedi.
"Jungmin'e ağaç rolü verirlerse çok gülerim." Diye kardeşini kızdırmak istercesine konuştu Jeonggi. Sadece takılıyordu.
"Ha, ha, ha seni şakacı oppa." Dedikten sonra gözlerini kıstı. Jeonggi kıkırdadı ve kardeşinin bozulmuş kâkülünü düzeltti.
"Sana iyi bir rol vereceklerinden eminim. Sadece şaka yapıyorum." Dediğinde bu sefer Jungmin abisine takılmak istercesine konuştu.
"Cici oppa, cici oppa." Diyip köpek sever gibi abisinin saçlarını okşadığında Jeonggi kardeşine gözlerini kısıp baktı. Jungmin ise kıkırdadı. Yoongi iki çocuğuna içten bir şekilde güldü. Uzun süre sonra ilk defa bu kadar içten gülüyordu.
Sonunda okula vardıklarında Yoongi yakınlara bir yere park etti ve çocuklarla birlikte arabadan indi. Okulun büyük kapısına yaklaştıklarında üçü de durdu. Yoongi çocuklarına şefkatle baktı.
"Jeonggi-ah, sakın kimseyle kavgaya tutuşma. Ve Jungmin bir şey olursa ilk abinin yanına git, tamam mı?" Diyip iki çocuğu arasında gözleri mekik dokuduğunda iki çocukta babasını onayladı. Yoongi ikisinin saçları arasına da birer öpücük kondurdu. Çocuklar da babalarına birer öpücük verdiğinde uzaklaşmaya başladılar.
"İyi dersler!" Diye seslendiğinde iki çocuk da arkasını dönüp babalarına el salladılar ve aralarında bir şeyler konuşarak yürümeye devam ettiler.
Yoongi ikisinin de okul binasına girdiğinden emin olduktan sonra arabasına bindi ve şirkete doğru yola koyuldu. Yarı yolda telefonu çalınca kimin aradığına bakmadan açtı.
"Efendim?" Dediğinde karşı hattan küçük bir hışırtı geldi.
"Yoongi oppa, benim Choi Riyeon." Diyen kadın ile Yoongi kaşlarını çattı. Riyeon Jungkook'un üniversiteden yakın arkadaşıydı ve aynı hastanede çalışıyorlardı.
"Riyeon, bir şey mi oldu?" Dediğinde kadın derin bir nefes alıp verdi.
"Jungkook bayılıp kafasını çarptı, hala baygın. Durumu şu an iyi fakat sen yine de hastaneye gelsen iyi olur oppa." Dediğinde Yoongi'nin gözleri endişe ile kocaman açıldı.
"Hemen geliyorum Riyeon." Diyip telefonu kapattı ve hızlı bir U dönüşü yaptı. Birkaç kişinin kendisine korna çaldığını duysa da umrumda değildi.
Jungkook'u hala seviyordu ve hala onun eşiydi. Ona bir şey olması ihtimali bile onun canını yakarken bayılıp kafasını çarptığını öğrenmesi onu tamamen korkutmuştu. Belki ikisi de birbirini çok kırmıştı ama etrafa saçılmış tüm kırık parçalar engel olabilir miydi aşka?
《》《》《》《》《》《》《》《》《》
Selam, ben geldim.
Normalde bu bölüm zırıl zırıl ağlatacaktım sizi ama kıyamadım :")
Çocukların arasındaki iletişimi de biraz görün istedim. Nasıl buldunuz Jeon ve Min kardeşleri?
Bu arada birkaç gündür Jeonggi ve Younghoo'dan çok iyi couple olur diye düşünüp duruyorum, aklımdan asla çıkmıyor. SİZCE DE ÇOK TATLI BİR COUPLE OLMAZLAR MI?
Yazım ve noktalama yanlışı varsa şimdiden özür dilerim.
Umarım bölümü beğenirsiniz.
Sizi seviyorum.
Bye~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mission: be a family + yoonkook
FanfictionMin Yoongi ve Jeon Jungkook için sıradan bir sabahta evin kapısı çaldı. Kapıya bakan Min Yoongi önce bir şey göremedi ve tam kapıyı kapatacakken sevimli bir kıkırtı duydu. Kafasını aşağı eğdiğinde ise bir bebek ile karşılaştı. "T-Tanrım..! J-Jungkoo...