Sonunda ağlamayı bırakan Jungkook'un yüzü tamamen kızarmış ve şişmişti. Yoongi eşinin tüm gün boyunca ağlamış olabileceğini düşündü. Yanında oturmuş, kafasını da omzuna yaslamış eşinin saçlarını okşarken tamamen düşüncelere daldı. Eşi derin derin iç çekiyor ve hiç konuşmuyordu. Belki de kendisi konuşmalıydı. Fakat ne demesi gerekiyordu? Ne derse eşini ağlatmazdı?
Yoongi kafasının içinde gittikçe çoğalan soru işaretleriyle boğuşurken Jungkook doğruldu ve dudaklarını araladı.
"Yoongi-ah..." Dediği tek şey buydu. Bir şeyler demek istiyordu elbette fakat kelimeleri yan yana getirmekte zorlanıyordu.
"Efendim bebeğim." Diye ilgiyle cevap verdiğinde Jungkook yine ağlayacak gibi oldu.
"Hayır Jungkook, ağlamak yok. Derin nefesler al ve biraz sakinleş. Şimdi konuşmak zorunda değiliz, tamam mı?" Dediğinde Jungkook kafasını iki yana salladı. Şimdi konuşmak istiyordu, başka zaman bunu başaramayacağından emindi.
"Şimdi konuşmak istiyorum, ağlarsam sadece benim önceden sana yaptığım gibi görmezden gel." Dediğinde sesindeki tınının ne olduğunu çözemedi Yoongi. Yine de eşini ilgiyle dinlemeye devam etti.
"Bugün o kadar çok düşündüm ki, sanırım bir ara ateşim bile çıktı." Dedikten sonra kıkırdasa da her an ağlayacak gibiydi. Yoongi eşinin dediği gibi ağlamak üzere oluşunu görmezden gelmeye çalıştı ve eşinin fazla düşününce kızaran yanaklarını düşündü.
"Başlarda dokunma fobimin olabileceğini düşünsem de hayır, dokunma fobim olmadığını düşünüyorum. Evet, hala sen saçlarımı okşarken senden uzaklaşmak ve teması kesmek istiyorum. Bana dokunduğunda sanki sen hiç görmediğim bir yabancıymışsın gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum. Hala çocuklarla ilgili düşünceler aklıma düştüğünde endişe ve sinirle doluyorum. Hepsini o kadar istemsiz yapıyorum ki. Sizi hala sevdiğimi hissederken sizden uzak olmak istemek çok acı veriyor. Kimseyi üzmek istemiyorum ama ben üzüntü içinde boğuluyorum. Mutlu değilim Yoongi. Neyim var, ne yapsam kurtulurum bu ağır hislerden bilmiyorum. Kaybolmuş hissediyorum. Duygulardan örülmüş koca bir labirentteyim sanki. Hangi yöne gitsem çıkmaza giriyorum. Bir tarafım sizinle olmak için çırpınırken diğer yanım sizden koşarak uzaklaşmak istiyor. Delirecek gibiyim. Beni bu labirentten lütfen kurtar Yoongi, lütfen." Derken sonlara doğru sesi çatlamış, büyük bir ağlama dalgası vücuduna sert bir şekilde çarpmıştı. Yoongi'nin saçlarını okşayan eli o konuşurken çoktan durmuş, kendisinden uzaklaşmıştı. Temas etmek istemiyordu ama saçlarını okşayan elin yokluğunu da hiç sevmemişti.
"Boşanma konusunu biraz daha düşünmelisin Jungkook." Dediğinde Jungkook biraz daha şiddetli ağlamaya başladı.
"Hayır, hayır." Diye ağlarken küçük bir çocuk gibiydi. Eşinden onu kurtarmasını istemişti ve hala boşanalım mi diyordu? Min Yoongi ne zaman böyle bir adam olmuştu?
"Hayatımın sonuna kadar seninle olmak istedim Jungkook. Sana sarılmak, saçlarını okşamak, buruş buruş olsak bile güzel dudaklarından arada minik öpücükler çalmak, ciğerlerim sönmek üzere olsa bile güzel kokunu solumak istedim. Taştan kalbimi sana açtım ve seninle bir aile kurmak istedim. Hala istiyorum fakat kalbin benimle, kurduğumuz küçük aile ile birlikte olmak istemiyor Jungkook. Eğer kendini bizimle birlikte olmak zorunda hissediyorsan lütfen zorunluluk hissetme. Yine sevebileceğin, birlikte mutlu olabileceğin birilerini bulabilirsin. Bizimle mutlu değilsen bırak kurtarayım seni zincirlerinden." Dediğinde Jungkook kalbinin camdan bir vazo gibi kırıldığına yemin edebilirdi.
"Hiçbir şey için zorunluluk hissetmiyorum, sadece bana yardım etmeni istiyorum." Dediğinde Yoongi derin bir nefes verdi.
"Pekala, nasıl yapacağımı sen söyle çünkü benim düşüncelerim her türlü çıkmaza giriyor." Dedikten sonra Jungkook eşine biraz yaklaştı.
"Öp beni Yoongi, aynı eski günlerdeki gibi." Diyip eşi ile yüzleri arasında birkaç santim bıraktığında Yoongi birkaç saniye tereddütle baksa da aralarındaki mesafeyi kapattı. Fakat kapatmamış olmayı dilerdi. Jungkook'un omzuna koyduğu elinin yavaşça yumruk haline geldiğini hissedebiliyordu. Gözlerini yavaşça açıp eşinin sımsıkı yummuş olduğu gözlerine ve çatılan kaşlarına baktı. En sonunda ise nazikçe eşinin çok sevdiği ince dudaklarını serbest bıraktı. Jungkook sadece şaşkındı.
"Benden iğreniyorsun." Diyen Yoongi ile Jungkook kaşlarını kaldırdı.
"Ne?" Derken şaşkındı. Yoongi ise ağlamak üzereydi.
"Kabul et Jungkook, mideni bulandırıyorum. Sadece üç saniye olsa bile bana dayanmak çok zordu, değil mi?" Derken sonlara doğru sesi titredi. Ondan sonra da göz yaşlarını tutamadı zaten. Eşinin ağladığını gören Jungkook panikledi.
"Y-Yoongi..." Derken kekeledi. Elini eşinin göz yaşlarını yakalamak için uzatsa da başarısız oldu. Yoongi'nin ani hareketi elinin havada kalmasını sağlamıştı.
"Sen ne kadar kırılıyor ve yıpranıyorsan ben de o kadar kırılıyor ve yıpranıyorum. Sanırım, sanırım birlikte daha fazla mutlu olamayız Jungkook." Dedikten sonra eşine arkasını dönüp yatak odasına girmek üzere merdivenleri tırmandı. Odaya girince kapıyı kilitledi. Aynı Jungkook'un yaptığı gibi.
Birkaç dakika geçmeden Jungkook kapıyı tıklatmaya başlayınca hiç ses çıkarmadan üstünü değiştirmeye devam etti. Yorgundu, üzgündü, biraz da sinirliydi. Ne kadar eşi kendisini paramparça etmiş olsa da o eşini kırmamak için susmayı tercih etti.
"Yoongi aç kapıyı." Diyen Jungkook'un sesi o kadar çaresiz çıkmıştı ki Yoongi güzel eşini bu duruma soktuğu için neredeyse kendine kızacaktı. Fakat kendini durdurdu çünkü bu durumda olmalarının nedeni yine kapısını yumruklayan bu adamdı.
"Biraz daha konuşalım Yoongi, lütfen aç kapıyı." Dedikten sonra Jungkook üç kez daha vurdu yumruğunu ahşap kapıya. Yoongi o kadar sinirliydi ki tişörtünü kafasından geçirir geçirmez açtı kapıyı.
"Daha ne konuşacağız? Ne istiyorsun benden? Yeterince kırmadın mi beni? İstersen kalbimi avucunun içine bırakayım istediğin gibi biraz daha ezip parçala! Daha ne anlatacaksın? Benden ne kadar iğrendiğini mi, yoksa çocuklarımızdan ne kadar nefret ettiğini mi? Ne istiyorsun Jungkook? Konuşsana!" Diye bağırırken gözünün ne kadar döndüğünün farkında değildi.
Jungkook tekrardan dolan gözleri ile eşine baktı. Yoongi birlikte geçirdikleri yıllar içerisinde ilk defa kendisine bağırıyordu.
"Konuşsana! Konuş hadi!" Diye bağırdığında Jungkook'un gözyaşları peş peşe süzüldü gözlerinden.
"Y-Yoongi..." Derken hıçkırıyordu.
"Adımı ezberlemek istiyorsan bunu kendi odanda da yapabilirsin. Rahat bırak şimdi beni." Derken sesi o kadar da yüksek değildi fakat ne kadar sinirli olduğu ses tonundan hala belli oluyordu.
"Özür dilerim." Diyen Jungkook gözlerini sıkıca kapattı ve hıçkırmamak için alt dudağını dişledi. Ardından küçük adımlarla aylardır kendi odası olarak kullandığı misafir odasına ilerledi. Yatak odasının ertçe kapanan kapısı yarı yolda sıçramasına neden olsa da umursamadan kendi odasına girdi.
Üstünü değiştirip yatağa uzandığında aklında tek bir şey dönüyordu. Bu aileyi kendi elleriyle o parçalamıştı. Hem de istemeden.
《》《》《》《》《》《》《》《》《》
Selam. Ben geldim.
Kaos kokusu mmhh en sevdiğim.
Neyse.
Yazım ve noktalama yanlışı varsa şimdiden özür dilerim.
Umarım bu bölümü beğenirsiniz.
Lütfen bol bol yorum yapın.
Sizi seviyorum.
Bye~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mission: be a family + yoonkook
Hayran KurguMin Yoongi ve Jeon Jungkook için sıradan bir sabahta evin kapısı çaldı. Kapıya bakan Min Yoongi önce bir şey göremedi ve tam kapıyı kapatacakken sevimli bir kıkırtı duydu. Kafasını aşağı eğdiğinde ise bir bebek ile karşılaştı. "T-Tanrım..! J-Jungkoo...