Jeonggi 13, Jungmin 10 Yaşında
Sıradan bir öğleden sonra sayılırdı. Çocuklar okulda, Yoongi ve Jungkook işteydi. Ta ki Jeonggi okulda bir kavgaya karışana kadar.
On üç yaşındaki Jeonggi en yakın arkadaşını nasıl hastanelik etmişti Yoongi hala anlam veremiyordu fakat sonuç olarak Jungkook'un çalıştığı hastanenin acil bölümündelerdi. Özür dilemek için de çocuğun ailesinin odadan çıkmalarını bekliyorlardı.
"Hele bi eve gidelim tüm oyun konsollarını kaldıracağım!" Diye sinirle söylenen eşini sakinleştirmek istercesine sırtını okşadı Yoongi.
"Sakin ol, illaki mantıklı bir açıklaması vardır. Jeonggi'nin öyle bir çocuk olmadığını biliyorsun." Diyen beyaz tenli adam ile Jungkook sırtındaki eli çekti ve sinirle söylenmeye devam etti.
"Neden böyle bir şey yaptığı umrumda değil! Sonuç olarak bir çocuğun gözünü patlatmış Yoongi! Bana oğlunu koruma! Ya çocuk kör kalsaydı?" Dediğinde Yoongi sakin kalmak istercesine bir nefes alıp verdi. Çocuğun kör kalma ihtimalini düşünmek bile istemezken eşinin dinmek bilmeyen siniri ve sarf ettiği sözler onu sınıyordu resmen.
"Bir tek benim oğlum, öyle mi?" Dedikten sonra yüzünü sıvazlayıp konuşmasına devam etti. "Güzel, harika!" Alayla güldükten sonra ciddi ifadesini takınması uzun sürmedi. "Eğer söylediklerine biraz daha dikkat etmezsen bu akşam ben ve oğlum eve gelmeyeceğiz." Dediğinde bu sefer alayla gülen Jungkook oldu.
"Birinin beni tehdit edeceği yaşı çoktan geçtim Yoongi." Dediğinde Yoongi biraz daha eşine yaklaşıp eşinin gözlerinin içine baktı.
"Son zamanlarda seni cidden tanıyamıyorum. Uzun zamandır neye ya da kime bu kadar sinirlisin onu da bilmiyorum. Tek bildiğim şey seninle burada kavga etmeyecek olmam." Diyip eşinin karşısından çekildi nefes almak için dışarıya çıktı. Jungmin de babasının arkasından gittiğinde Jeonggi ve Jungkook yalnız kaldı.
Jungkook bir eli belinde bir eli yüzündeyken sinirle yüzünü sıvazladı. Younghoo ve ailesi de tam o sırada odadan çıktı. Jungkook kendini hızlıca toparladı. Elinde bir buket çiçek tutan Jeonggi de babasının yanına yaklaştı.
"Eşimin kusuruna bakmayın lütfen acil telefon alınca dışarıya çıktı. Biz çok özür dileriz. Oğlumuzun Younghoo'ya verdiği tüm zararı karşılamak istiyoruz. Bu kadar iyi anlaşırken birden bire ne oldu biz de anlamadık. Tekrardan çok özür dileriz." Diyen Jungkook ile Younghoo'nun babası dudaklarını araladı.
"Sizin oğlunuz ne kadar hatalıysa bizim oğlumuz da o kadar hatalı." Diyip oğluna baktığında Younghoo bir adım öne atılıp Jeongi'nin gözlerine utangaç bir şekilde baktı.
"Öyle şeyler söylememeliydim, sen yüzüme o yumruğu geçirdikten sonra baya düşündüm. Hatalıydım, özür dilerim." Dediğinde Jeonggi derin bir nefes alıp verdi.
"Ben de özür dilerim. Bu kadar sert yumruk atabildiğimi bilmiyordum." Dediğinde Younghoo kıkırdadı.
"Hala dost muyuz?" Diye soran Younghoo'ya gülümsedi.
"Aslında sana hala biraz sinirliyim ama sana verdiğim zararı düşününce sinirli olma konusunda kötü hissediyorum. Yani evet, hala dostuz." Dediğinde Younghoo arkadaşının yanına yaklaştı ve kolunu arkadaşının omzuna attı.
"Eee, çiçeklerimi vermeyecek misin?" Dediğinde Jeonggi hala kucağında tuttuğu çiçekleri arkadaşının boşta olan eline tutuşturdu.
"Aslında solacakları için çiçek almama konusunda ısrarcıydım fakat Jungkook babam da alma konusunda çok ısrarcıydı." Diyip arkadaşının gözüne baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mission: be a family + yoonkook
FanfictionMin Yoongi ve Jeon Jungkook için sıradan bir sabahta evin kapısı çaldı. Kapıya bakan Min Yoongi önce bir şey göremedi ve tam kapıyı kapatacakken sevimli bir kıkırtı duydu. Kafasını aşağı eğdiğinde ise bir bebek ile karşılaştı. "T-Tanrım..! J-Jungkoo...