Uykuya öyle bir dalmıştı ki eve 14:10'da gelmesine rağmen 5 saat uyumuştu. Uyandığında duvardaki saate baktı "SAAT YEDİ Mİ OLMUUŞ!" şaşkınlıkla kalktı yerinden. Bu kadar uyuyacağını o da tahmin etmemişti.
Üzerindeki kıyafetleriyle uyumuştu. Hemen çıkarıp, duş aldı. İşini hallettikten sonra saçlarını kuruladı ve oturup telefonunu kontrol etti. Han'dan gelen mesajı gördü "Akşam bara gidelim Minho'da geliyor." Hongjoong o kadar yorgun hissediyordu ki hiçbir yere çıkmak istemiyordu. Çok geçmeden mesajı yanıtladı.
"Han. Bu gece bensiz git. Sevgilinle takılırsın hem. Merak etme beni iyiyim sadece çıkasım yok. Tekrardan uyuyacağım sabah görüşürüz."
İç çekip telefonu diğer yanına fırlattı ve kendini de yatağa. Gözleri kendiliğinden kapanmıştı bile.
***
*iki gün sonra*
Hongjoong'un haftasonu her zaman ki gibi çok sıkıcı geçmişti. Han'la buluşup kafeye gitmişlerdi bir ara sadece. Onun dışında hep evdeydi ve çizim çalışıyordu.
Bugün ise yeni işinde ilk günüydü. Heyecanla erkenden kalkmış ve çoktan hazırlanmıştı. Siyah bir şort, beyaz geniş ve kısa kollu bir tişört, bileğinden daha yukarıda beyaz çoraplar ve beyaz spor ayakkabıları...
Çantasını tek koluna takmış yürüyordu yine. Bu defa metro ile gidecekti. Çünkü dünki yol onu çok yormuştu. İstasyonda beklerken bineceği metronun geldiğini fark edip yerinden kalktı ve yürüdü.
Oturmuştu. Oturmasıyla yanın da oturan genci fark etmişti. Siyah saçları ve güçlü bir vücudu vardı. Görünümü hoştu. Sevimli dudaklara sahipti.
Genç fark etmiş olmalı ki Hongjoong'un ona baktığını konuşmaya başladı "Merhaba. Ben Choi Jongho" Hongjoong şaşkınlıkla ona bakarken yanıtlamıştı.
"Bende Kim Hongjoong. Memnun oldum" saygıyla hafifçe eğilmişti oturduğu yerde. Şaşırmıştı onunla konuşmasına. Hongjoong devam ettirmek istedi konuşmayı.
"Yaşınızı sorabilir miyim?" Jongho kafasını onaylar şekilde sallayarak yanıtladı "20 Sizin?" aralarında sadece bir yaş vardı.
"Bende 21 Saygı unsurları kullanmana gerek yok" ikiside hafifçe tebessüm etmişlerdi. Metronun durduğunu fark edince ikiside ayağı kalktı ve Jongho konuşmaya başladı
"Hyung. Okulum buralarda bu yüzden her gün aynı saatte buradayım. Seni tekrar görebilir miyim?" Hongjoong gülümseyerek cevap verdi "Benimde iş yerim yakın. Anlaşılan her gün karşılaşacağız." ikiside gülmüş ve birbirlerine el sallayıp uzaklaşmılşardı.
Hongjoong ofise girdi ve karşısındaki danışmayla konuşmaya başladı "Merhaba. Bu benim buradaki ilk günüm. Tam olarak bilmiyorum çizerlerin bölümünü bana yardımcı olur musunuz."
Danışma sıcak gülümsemesiyle cevap verdi "İsminizi alabilir miyim?"
"Kim Hongjoong" Hongjoong bu adamda takılı kalmıştı. O kadar narin ve saf bir güzelliği vardı ki. Herkesi kendine aşık edecek seviyedeydi. Hemen ceketindeki isim kartına ilişti Hongjoong'un gözleri. Kang Yeosang. Güzel bi ismi var. Yeosang...
Tam düşüncelere dalmıştı ki danışmanın konuşmasıyla kendine geldi. "Bay Kim... Ofisiniz ikinci katta sağ taraftan ikinci oda."
Hongjoong teşekkür edip asansöre binmişti. Ama şaşkınlık içindeydi. Ne yani şimdi ayrı bir ofisim mi var? Demek ki çizerler çok olmamalı. Herkesin kendi ofisi olduğuna göre ooo. Yine düşüncelere dalmıştı.
Ofisin kapısını açtı. Yani artık onun ofisiydi. Düzeltiyorum. Ofisinin kapısını açtı. Ferah tı. Beyaz ahşap bir çalışma masası, bilgisayar ve masanın önünde ikişer tane karşılıklı deri koltuk. Burası ona yeter de artardı.
Meraklı gözlerle etrafa bakarken kapının çaldığını duymuştu. "Girin" gelen Minho'ydu ve girer girmez konuya girmişti. "Hwa odasında seni bekliyor." Hongjoong şaşkınlık içinde yanıtladı "Pekiii. Gidelim o zaman."
Minho ona yol göstererek sonunda tekrardan büyük ofis odasına varmışlardı. Hongjoong içeri girerken Minho'da çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Tekrardan o gerici ortamı yaşıyordu Hongjoong.
Seonghwa yine siyahlarlaydı. Eliyle deri koltuğu oturması için işaret etti Hongjoong'un yüzüne bakmadan.
Tedirgince yürüdü ve oturdu. "Kim Hongjoong. İşindeki ilk günün ve sana bazı kurallardan bahsedeceğim. Dikkate alırsan sevinirim."
Hongjoong saygılı bir şekilde başını sallayınca Seonghwa ona fırsat vermeden konuşmasına devam etmişti
"Disiplin severim ve işe geç kalmanı istemem. Aksi taktirde kurallarıma uymazsan seni cezalandırırım. Ve o giydiğin... Şort onu bir daha giymezsen sevinirim. Burası bir iş yeri ve kısa giyinmeyi uygun bulmuyorum. Şimdilik bu kadar. Diğer kuralları da öğrenirsin zamanla. Çıkabilirsin"
Hongjoong saygıyla eğilip odadan ayrılmıştı. Neden bu kadar kaba olmak zorunda ki. Hem ne cezası bu. Şort giymeme de karışamaz buna izin vermeyeceğim. Park Seonghwa bu bacaklarla seni yoldan çıkarmadan vazgeçmeyeceğim. Düşünceleriyle çoktan kendi. Ofisine varmıştı.
***
Günün yorgunluğuyla duş alıp kendini yatağa atmıştı. Günü normaldi. Dijital çizim yapmış ve yemek yemişti. Tabi Hwa'nın gün başındaki suratsızlığını hesaba katmazsak gayet normal bir gündü.
Han'ı aradı. "Hanniee~ Bu yüzsüz beni çok uğraştıracak anlaşılan. Yoruldum yine."Han gülmüştü " Soğuktu demek yine. Yorgunsun kapat ve uyu yarın konuşuruz. Bu arada geçen gün ektin beni yarın akşam gel benle bara Minho olmayacak merak etme. "
" Tamam Bay Han. Şimdi uyuyorum görüşürüz. Iyi geceler." ikiside kırıkdayıp kapatmıştı telefonu her zaman ki gibi.
Ve Hongjoong yine düşüncelere dalmıştı Öyle bir yapacağım ki Seonghwa yanından ayıramayacaksın beni. Inlemelerim olmadan uyuyamayacaksın...
***
Neyse işte Hongjoong'un giydikleri🍋
JONGSANG'IMMM. Yeni karakterlerle bölüm sonu 🤚
🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋
Nasıl gidiyor bu arada? 🍋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOU MAKE ME//SEONGJOONG
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Hongjoong çizgi roman okumaya bayılan bir gençti ve ünlü çizgi roman yazarı Seonghwa'ya aşık oldu. Peki ama işler istediği gibi gidecek miydi?