15

643 45 43
                                        

Uzun süre sarılı kaldıktan sonra zor da olsa vücutlarını birbirlerinden ayırdılar. "Ağlama artık." Seonghwa'nın sözüyle Hongjoong başını sallamıştı ağlak gözleriyle.

Bir anda gözleri birbirine kenetlenmişti. Hongjoong yavaşça dudaklarını onun dudaklarına yaklaştırdı ve ani bir hareketle buluşturdu. Seonghwa da ona karşılık veriyordu. Tam alt dudağını emmeye başlamıştı ki Hongjoong kendini geri çekti ve konuşmaya başladı. "Tch tch tch. Daha derine inmeyelim bugün olur mu?"

Seonghwa sakince başıyla onayladı. "Bekle biraz bizimkilere haber vereyim. Merak etmesinler beni." Hongjoong sözünü bitirip elini cebindeki telefona attı ve Han'ı aradı. "Hann... Ben bugün katılamayacağım size. Hafta içi yemek ısmarlayarak telafi edeyim olur mu?........ Hımm merak etme bir sorun yok. Sadece dışarı çıkmak istemiyorum.... Tamamm haber veririm merak etme. Görüşürüzzz."

Seonghwa şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Neden iptal ettin ki planını?" Aldığı soruyla gülümsemişti Hongjoong. "Beraber vakit geçirelim. Olur mu? Çok uzun zamandır buna ihtiyacım var."

Seonghwa saçlarını okşadı Hongjoong'un. "Geçirelim miniğim." Hongjoong da onun yanağını okşamaya başladı. "Ee ne yapalım? Neler yapmaktan zevk alırsın?"

"Akşama kadar bekleyelim. Sonra yıldızları izlemeye gidelim. Olur mu Seonghwa?" Hwa gözlerini kırpıştırarak onayladı. "O zamann ne yapsak? Film izleyelim  mi miniğim?"

"Önce kurabiye yapalım. İzlerken iyi gidebilir. Hadi kalk bana yardım et sende." Hongjoong sevimlice gülümsedi ve oturduğu yerden kalktı ve oturan Seonghwa'yı elinden tutup peşinden sürüklemeye başladı mutfağa doğru. Meraklı gözlerle sordu Hongjoong." Un nerede? "

"Alt dolapta." Daha kolay bulabilmesi için eliyle dolabı işaret etti.

Kısa sürede tüm malzemeler hazırdı. Hongjoong hamuru yapmakla uğraşırken Seonghwa'nın ona arkasından sarılmasıyla donakalmıştı. "Biliyor musun Hwa? Seni bugün ilk defa gülerken gördüm. Ağız yapın fazla güzel. Bu yüzden hep gülmelisin." Seonghwa kıkırdayınca ikiside gülmeye başladı.

"Sen olduğun sürece anlaşılan hep güleceğim." Çenesini Hongjoong'un omzuna yaslamış şekilde konuştu.

"Çekilinde işimi yapayım Bay Park." Seonghwa kendini ondan çekti ve dudak büzdü. "Sevgilimsin artık. Neden Bay Parkım hala ben." somurtarak konuşurken Hongjoong bunu tatlı bulmuş ve gülümsemişti...

***

Seonghwa Hongjoong'a arkasından sarılmış bir şekilde oturmuşlardı koltukta. Filmin son sahnesi de gelince Hongjoong arkasındaki Seonghwa'ya döndü."Film de bitti. Hava birazdan kararacak. Çıksak mı."

"Olur. Sen buraları toparla bende hazırlanıp geliyorum." Seonghwa oturduğu yerden kalkınca Hongjoong da elindeki boş kurabiye tabağını mutfak tezgahına bıraktı. Oturma odasındaki yere yığılan minderleri de topladığında oda eski haline dönmüştü.

Seonghwa yatak odasından çıkınca Hongjoong bakışlarını ona çevirdi. İlk defa onu böyle rahat bir şeyler içinde görüyordu. Siyah kumaşı ince ve geniş bir pantolon, siyah kısa kollu bir tişört ve yine siyah penye ve geniş bir mont.

Tabiki yine siyahtı... "Siyahdan başka renk bilmiyor musun sen ya?"

"Miniğim. Siyah seviyorum." Hongjoong somurttu. "Olsun başka renkleride sevdiririz sana." ikiside gülüştükten bir süre sonra evden çıktılar. Hongjoong bahçede duran bisikletine bakınırken Seonghwa bunu fark etti. "Kalsın burada. Dönünce alırsın. Tamam mı?"

"Hımhım"

***
Hongjoong'un Seonghwa'nın arabasına dördüncü binişiydi. Ama bu defa diğerlerinden farklıydı. Gerginlik yoktu. Ikiside rahattılar. Seonghwa bu defa elini çekmeyeceğini bilerek bir eliyle Hongjoong'un elini tuttu, diğeriyle de direksiyonu. Geçen defa yaptığı gibi...

Hongjoong onun bu hareketiyle camdaki gözlerini Seonghwa'ya çevirdi ve gülümsedi. Seonghwa yola bakıyordu ama farkındaydı bunun o da ona minik bir gülümseme sunduktan sonra Hongjoong'un tuttuğu elini yerinden kaldırdı ve üstüne minik bir öpücük kondurdu minik beyaz elin.

"Hadi in bakalım." Hongjoong bu komutla elini onunkinden ayırdı ve arabadan indi. Etraf sandığından daha sessizdi ve hava açıktı. Biraz tepede bir yerdi burası. Tüm şehir ayaklarının altındaydı ve yıldızlarda buradan daha rahat görünüyordu. Hongjoong Seonghwa'ya beklemeden biraz ilerideki banka ilerledi ve oturdu.

Az bir süre sonra Seonghwa da yanına oturmuştu. Hongjoong dikkatini dağıtmadan gökyüzünü izliyordu. Seonghwa ise Hongjoong'u. Hongjoong bunu fark edip Seonghwa'ya döndü. "Gökyüzü bu kadar güzelken neden beni seyrediyorsun?"

Seonghwa gülümsedi. "Emin ol bana. En güzel manzara sensin şuan." Hongjoong utanarak gökyüzüne dikti gözlerini tekrar...

***

Bir saatten fazla öylece kaldılar. Seonghwa onun her ayrıntısını aklına kazımıştı. Bir şeyler yediler ve tekrardan arabaya bindiler. Seonghwa Hongjoong'un evine sürüyordu arabayı.

"Geldik." Hongjoong duyduğuyla arabadan indi. Tam arkasını dönecekti ki duraksadı ve tekrardan arabaya yaklaştı. "Benimle uyur musun bu gece?" Seonghwa şaşkın a gülümsedi ve başıyla onaylayın o da arabadan indi. Kapıları kilitledi ve Hongjoong'un yanına yürüdü. Seonghwa'nın yanına gelmesiyle ikisi beraber hareket etti ve yürümeye devam ettiler.

Eve çıktıklarında Hongjoong konuştu."Duş alacağım. Burada oturabilirsin. Çabucak döneceğim."Eliyle salonu işaret edince Seonghwa salona geçip tekli koltukta oturdu.

Gözleriyle süzdü evi. Bir kere daha gelmişti buraya. Hongjoong'un sarhoş olduğu gece. Bu yüzden evdeki tüm odaların yerini biliyordu neredeyse. On dakika sonra Hongjoong ıslak saçları ve kısa şortuyla yanına geldi.

"Kurutmayacak mısın saçlarını? Hasta olursun." Hongjoong başını iki yana salladı. "Hayır. Kurutmam ki hiçbir zaman. Sadece havluyla ıslaklığını alıyorum biraz." elindeki havluyu görünce Seonghwa Hongjoong'un elinden aldı. "Ben yapayım mı?"

"Hımhım. Olur." aldığı cevapla Seonghwa havluyu yavaş hareketlerle kırmızı tutamlarda hareket ettirdi. "Tamamdır." işini bitirince Hongjoong ondan aldı havluyu ve yanındaki koltuğun koluna koydu. "Sende duş almak ister misin?"

"Hayır miniğim. Evden çıkmadan önce almıştım zaten." Hongjoong kafasını salladı. "O zaman sana rahat kıyafetler vereyim. Bekle burada." Seonghwa'nın yanıt vermesini beklemeden çıkmıştı bile odadan.

Elinde rahat bir şort ve kısa kollu geniş bir tişörtle geri dönmüştü. "Ben zaten kendimden bir kaç beden büyük giyiyorum. Bunlar sana rahatça olur. Çıkayım da giyin sen." Hongjoong odadan çıkınca giyinmeye başladı.

Şort gitmezdi normalde ve şuan bacakları ortadaydı. Biraz utanç vericiydi ona göre şuan. Giyindiği gibi Hongjoong'un yanına, yatak odasına yöneldi. Yatağın ucuna yaslanmış telefonuyla uğraşıyordu. Seonghwa'nın gelmesiyle bakışlarını ona çevirdi. "Uykum var. Uyuyalım." Seonghwa onaylayınca ikisi de yan yana yerleşti çift kişilik yatakta. Kollarını Hongjoong'a sardı, Hongjoong ise onun göğsüne gömdü yüzünü ve kokusunu içine çekti.

Miniğinin ıslak saçlarını okşadı ve kokladı. Çok geçmeden ikiside uykuya dalmıştı...

***

Seonghwa'nın giydikleri:)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seonghwa'nın giydikleri:)

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

Biraz fazla romantik bir bölümdü. Yazarken uwu oldum kcşdkdlfşkflf

🤚🤚🤚🤚🤚

YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin