6

670 69 47
                                        

Hongjoong gözlerini araladığında başındaki korktukta oturan arkadaşını görmüştü. Han uyuyordu saçları gözlerinin önüne düşmüştü. Hafifçe gülümsedi arkadaşının bu haline.

Koluna bağlı olan seruma baktı. Neredeyse bitmek üzereydi. Perdenin aralandığını ve Minho'nun içeri girdiğini gördü. "Joong. Serumun bitince çıkış yapabilirmişiz. Basit bir üşütmeymiş ama kendine dikkat etmen gerekiyor. Halsizlikten bayılmışsın. Sanırım kahvaltı da yapmadın. Bu yüzden olmuş olmalı. Sağlığına dikkat et. Han da endişelendi sen ona dönmeyince. Geceden beri başında uyanır birazdan."

Kafamı onaylar şekilde salladım ve yanımda duran telefonumu elime aldım. On dan fazla kez aramış ve mesaj atmıştı. O sıra da gözlerini araladı ve uyanık olduğumu görünce gelip uzandığım yatağın kenarına oturup bir elimi tuttu.

" Endişelendim dönmeyince. Neden öğün atlıyorsun? Minho gelip bakmasa kim bilir ne kadar baygın kala-" sözünü konuşarak kesmişti Hongjoong. "Ahh üzgünüm seni endişelendirdiğim için ama bak iyiyim şimdi tamam mı? Kasma kendini. İyiyim."

Sakince arkadaşının tuttuğu elini baş parmağıyla okşayıp ona güven verdi. Han'da sakinleşti ve oturduğu yerden kalkıp hemşireye seslendi. Serum çoktan bitmişti...

***

Eve geldiğinde yüzünü yıkayıp kendini yatağa bırakmıştı. Yorgun hissediyordu. Masanın üzerindeki telefon ekraranının açıldığını görünce elini uzandığı yerden uzattı ve eline aldı. Gelen bildirim Minho'dandı. "Yarın gelme işe. Senin için izin aldım ve öğünlerini atlamamaya dikkat et. Aksi taktirde Han'ın susacağını sanmıyorum önceden uyarayım."

Gördüğü mesajla gülümsemiş ve yanıt yazmıştı. "Tamamm teşekkür ederim tekrardan." iki eliyle gözlerini ovuşturdu. Hemen uyuyup günü bitirmek istiyordu.

Uyumak imkansız olmuştu. Kapatamıyordu gözlerini. Eziyet olmuştu uyumak. Yürüyüş yapmak istedi. Hemde gecenin bu saatinde. Neredeyse gece yarısı olmuştu ama belki yüzüne hava vurursa rahat bir uyku çekebilirdi.

Kulaklığını eşofmanın cebine attı ve eline telefonunu alıp binadan çıktı. Rüzgar hafifti. Kırmızı saçlarını savuruyordu. Kulaklığını iki kulağına takıp müziği son sese getirdi.

(Çalan şarkıyı medyaya ekledim bakabilirsiniz)

"Bebeğim beni sev ya da bırak bu gece"

Şarkının sözlerine adapte olmuş şekilde koşmaya başlamıştı. Nefesi tükenene kadar, alnından akan terler saçlarını ıslatıncaya kadar. Dayanamıyordu, nefes alamıyordu ama devam etmek istiyordu. Soğuk rüzgar saçlarını okşarcasına esiyordu.

"Oldukça , uzun süredir katlandım. Gözündeki soğukluk ve konuşman. Bitip bitmeyeceğini gösterdi. Artık her şey sana bağlı. Zaten aramızda uzak bir mesafe vardı. Belkide sadece bir yanılsamadır , bunu burada öğrenebilirim. Beni simdi seviyor musun?"

Sözler sayesinde artık ağlamaya da başlamıştı. Elde etmesi çok zor olan aşkı için. Hala koşuyordu. Bacaklarının tutmadığını hissedince durdurdu kendini. Ellerini dizlerine koydu ve soluklanmaya çalıştı hızlı nefes alış verişleriyle.

Yanağından süzülen yaşları elleriyle sildi ve eve doğru yürümeye başladı...

***

Uyandığında uykusunu almış hissediyordu. Her zaman ki gibi soğuk duşunu aldı. Şimdi ise arkadaşıyla konuşuyordu sesli bir şekilde. "Tamam seni aptal. Tutacağım sözümü. Çıkarız bugün yemeğe. Söylenme artık ya. Hazırlan bir saate buluşalım"

YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin