28

309 30 16
                                    

Akşam ikiside yorgun olduklarından hemen uyumuşlardı. Şimdi ise Hongjoong sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini aralamış, göğsünde uyuduğu bedeni süzüyordu. Kokusunu biraz daha içine çektikten sonra Seonghwa'yı uyandırmamaya dikkat ederek yataktan indi ve mutfağa adımladı. Krep için malzemeleri tezgaha dizdi ve hazırlamaya başladı. Hazırladığı karışımı krep tavasına döktü.

Kısa bir süre sonra kahvaltı masası hazırdı. Yeni sıktığı portakal suyunu da bardaklara boşalttı ve onları da masaya koydu. Her şeyin hazır olduğundan emin olunca yatak odasına gitti ve Seonghwa'nın hala uyuyan yüzüne bakıp gülümsedikten sonra yanağına hızlı ama yumuşak öpücüklerini bırakmaya başladı. Seonghwa tebessümle gözlerini aradı Hongjoong'un dudaklarına yaklaşıp tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. "Beni sen böyle yaptın Hongjoong. Aşkına sahipken her şeyi yapabilmişim gibi hissediyorum. Senin sayende tüm bunlar. "

Hongjoong aklına gelenle gülümsedi. "Söylediklerin bana her dinlediğimde seni hatırlatan bir şarkıyı anımsattı." Seonghwa da gülümseyince tekrardan konuştu. "Yüzünü yıka ve mutfağa gel." Seonghwa kafasıyla onayladı ve Hongjoong odadan çıkıp mutfağa yöneldi. Seonghwa yataktan kalkıp banyoya girdi.

Kısa süre sonra o da mutfağa gelmiş hazır olan kahvaltı masasında yerini aldı. Hongjoong da telefonunu Bluetooth hoperlörüne bağladı ve bir şarkı başlatıp o da Seonghwa'nın karşısına oturdu.

(Çalan şarkıyı medyaya ekledim. Day6 - You Make Me)

Ikiside çalan şarkının sözlerine odaklanmıştılar bir anlığına;

"Beni bırakma.
Varlığınla sen benim son umudum,
Biricik parıldayan ışığımsın.
Tutun bana.
Yaşıyor olmak korkutucu ve zor olsa da,
Sahip olduğum sürece senin aşkına...
Senin sayende..."

Hongjoong konuşmaya başladı "Az önce... Söylediklerinden sonra bahsettiğim şarkı buydu." Seonghwa uzanıp sevgilisinin kırmızı tutamlarını okşadı. "Seni seviyorum..." konuştuktan sonra kırmızı tutanların arasına bir de öpücük ekledikten sonra yerine geri oturdu. "Bende seni seviyorum Seonghwa..."

Bir kaç dakika konuşmamış, sadece kahvaltılarına odaklanmışlardı. Hongjoong sessizliği bozmak adına konu açmaya çalışarak konuştu. "Bugün annemler geliyor unutmadın değil mi?" Seonghwa bakışlarını ona çevirdi. "Hayır tabikide. Heyecanlıyım." Hongjoong kıkırdadı. "İyi geçeceğine eminim. Malum annemlerin elbet bir yerde ilerde eşim olacak kişiyi tanımaları lazım." Seonghwa yemek çubuklarıyla ağzına atacağı lokmayı bir anda durdu duyduklarıyla ve tabağa geri bıraktı."İlerde neyin olacak kişi dedin?" Hongjoong saçların eliyle geriye doğru taradı ve oturduğu sandalyeden kalktı."Hazırlanayım madem bende."

Seonghwa kaşlarını çattı "Kaçma!" O arkasından bağırırken Hongjoong kahkaha atarak banyoya girdi ve arkasından kapıyı kilitledi. Seonghwa da onun kahkasına gülüp sandalyesinden kalktı ve yatak odasına gidip kıyafetlerini değiştirmeye başladı.

Hongjoong duştan çıktıktan sonra ikiside hazırlanmış ve evden çıkmak için ayakkabılarını giydiler. Hongjoong kapıyı arkasından kilitledikten sonra asansöre bindiler. Birbirlerine destek verircesine el ele tutuştular ve birbirlerine bakıp gülümsediler. Asansörün durmasıyla indiler ve arabaya yürüyüp bindiler...

***

Seonghwa ve Hongjoong yemek yiyecekleri mekana çoktan gelmişler, Hongjoong'un ailesini bekliyorlardı. Seonghwa oldukça gergindi. Bu yüzden parmağındaki yüzükle oynayıp duruyordu. Hongjoong bunu fark etmesiyle Seonghwa'nın elini tuttu. "Sevgilim. Sakin ol. Gergin ve heyecanlısın. Bunu hissedebiliyorum." Hongjoong ona rahatlatıcı bir gülümseme sunarken Seonghwa da bu gülümsemeye karşılık vermeden edememişti. "Umarım beni severler." Hongjoong kıkırdadı. "Tabiki severler. Onların idealistlerine uygun olduğunu söylemedim ama öylesin. Annem hep uzun boylu ve siyah saçlı bir damat istediğini söylerdi ben lisedeyken. Aldırış etmezdim ama sanırım tanrıya bunun için fazla dua etmiş olmalı."

"Ahh. Bununla biraz olsun rahatladım." Ikiside kahkaha attıktan sonra onlara doğru yürüyen çitfi fark ederek ayağı kalktılar. Annesi de Hongjoong gibi minyon tipliydi ama Seonghwa babasının bu kadar iri yapılı ve uzun boylu olmasına şaşırmıştı. Saygıyla ikiside hafifçe eğildiler."OĞLUŞUM!" Hongjoong'un annesi biraz yüksek sesle konuşarak ona yöneldi ve oğluna sarıldı. "Her yıl daha çok büyüyorsun." annesi Hongjoong'un yanağını sıkarak konuştu. "Anne zaten büyüdüm büyüyeceğim kadar."

"Benim için koca bir bebeksin." Hongjoong trip atarcasına dudak büzdü. Seonghwa onların bu kadar samimi ve güzel anlaşmasını sevimli bulup gülümsemişti. "Hayatım. O cidden büyüdü." araya atılan kalın sesle dikkatler Hongjoong'un babasına dönmüştü. Eşiyle beraber gülüştüler. "Tanrım. Sen Seonghwa olmalısın. Tahmin ettiğim kadar yakışıklısın." Hongjoong'un annesinin söyledikleriyle Seonghwa utandı ve başını önüne eğdi. "Teşekkür ederim." sıcak bir gülümseme sunduktan sonra karşılarındaki boş iki sandalyeyi eliyle işaret ederek konuştu Seonghwa. "Buyrun. Yorulmuş olmalısınız."

Herkes oturduktan sonra siparişler verildi ve sohbet konusu açıldı. "Hongjoong. Işin nasıl gidiyor bebeğim?" annesinin sorusuyla Hongjoong bakışlarını ona yöneltti. "Güzel. Seonghwa sayesinde zorlanmadan çalışıyorum. Bana çok yardımcı oluyor." Bayan Kim duyduğuyla Seonghwa'ya dönüp gülümsedi. "Buna sevindim. Seonghwa. Oğluma iyi bakıyorsun. Bunun için teşekkür ederim." Seonghwa mahcup bir şekilde yanıtladı. "Bunun için teşekkür etmeyin Bayan Kim. Biz ikimiz gerçekten ciddiyiz ve ona iyi bakmak artık benim sorumluluğum."

"Lütfen bana anne de." Seonghwa suyu yudumlarken duyduğuyla nasıl olduğunu anlamadan boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Hongjoong sırtına vurarak konuştu. "İyi misin?" Seonghwa gülümseyip başını onaylarcasına salladı. "Bunun için seni zorlamayacağım tatlım. Ne zaman istersen o zaman söyle. Sadece annenim. Bunu bilmen için söyledim." Bayan Kim konuşmasını bitirir bitirmez garson elindeki siparişlerle gelmiş, masaya yerleştirmeye başlamıştı...

***

Finale minicik kaldıııı...

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

🤚🤚🤚🤚

YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin