Sabahın ışıklarının yüzüne vurmasıyla bile hala uyuyordu Hongjoong. Çalan telefonunu yanından alıp kulağına götürdü uykulu sesiyle gelen aramayı yanıtladı "Alo!" gözlerini açamıyordu ki telefondan gelen sesle tam uyandı "APTAL! YATIYORSUN HALA OKULA GELDİM BEN KALK VE GEL ÇABUK" bağıran Han'dı.
"Niye bağırıyorsun ya beynim yerinden oynadı." aciz bir şekilde homurdanıyordu Hongjoong. "Ben uyandırmasam yatacaksın. İnsan bir teşekkür eder. Her sabah beni uyandırıyorsun canım arkadaşım Han sağol" ikiside sırıtmıştı. "Tamam kapat şebek. Duş alıp geliyorum" telefonu kapatıp duşa girmişti.
Uykusunu açmak için ancak soğuk duş işe yarıyodu. Soğuk su vücuduna her değdiğinde daha da rahatlamış hissediyordu Hongjoong. Çıkıp kızıl saçlarına şekil verdi ve kuruladı.
Bileklerinden aşağı uzanan bir kot, beyaz bir tişört ve üstüne de siyah bir gömlek giymişti. Beyaz spor ayakkabıları ve kot pantolonunun belinden sarkan zincirle kombini tamamdı.
Çantasını tek koluna takıp evden hızlı adımlarla otobüs durağına yürüdü. Gelen ilk otobüse bindi. Şansına boştu. Aslında okulu yürünecek mesafedeydi ama şuan geç kalacağı için acele etmesi gerekiyordu.
Boş bulduğu yere oturmuş, kulaklığını iki kulağına da takıp müzik dinlemeye başlamıştı. Yolu seyrederken birde telefonuna gelen bildirimlerini kontrol etti. Tabiki Han'dan dı bu mesaj "Bahçedeyim seni bekliyorum" Ahh bu çocuk neden bu kadar sabırsız? Diye düşündü.
***
Okula varmıştı sonunda. Bindiği araçtan indi ve okul bahçesinde ona el sallayan arkadaşını gördü. Yanına yürüdü. Hemen konuşmaya başlamıştı bile Han "Kafama güneş geçti. Bir duş alacam dedin. Kırk beş dakikadır bekliyorum bura da ya." Han ona nazlanırken Hongjoong bunu tatlı bulmuştu ve kolunu arkadaşının boynuna atarak konuşmaya başladı.
"Tamam özür dilerim. Ne yapalım bugün? Sana çıkışta yemek ısmarlayayım mııı?" Han bunu duyunca gözleri büyüdü. "Evet eveeet. Canım çook soğuk erişte çekiyor" iki arkadaş sohbet ederek derslerine girmiştiler.
***
Teneffüsde Hongjoong Han'ın dersinin bitmesini beklerken telefon ekranında olan Seonghwa'yla konuşuyordu kendi kendine "Hwaa uykum var ühüğ" bir an arkasından yaklaşan arkadaşını bile fark etmemişti Han bir anda Hong joong'un kollarına sertçe vurdu iki yandan "Bö!" Hongjoong irkilmişti. Han ise onun bu haline gülüyordu
"Han! Salak mısın? Ödüm koptu" alt dudağını sarkıtmış ve Han'ın konuşmasına izin vermişti susarak. "Hwa'yla konuşuyorsun. Asıl salak sen olmalısın ahh. Fotoğrafıyla konuşuyorsun ya" Hongjoong omzuna bir yumruk atmıştı.
"Onu çok seviyorum ama.." Han'da yumruk yediği kolunu ovarak konuşmaya başlamıştı "Bu hafta gideceksin işte iş görüşmesine az sabret. Minho her şeyi halledeceğini söyledi"
Okulun bitmesine son iki gün kalmıştı ve mezun olacaklardı. Hongjoong ise iş için Hwa'nın ofisinde çalışmak için iş görüşmesine gidecekti dört gün sonra.
Minho yani Lee Know Hwa'nın tek arkadaşımdı ve çok yakındılar aynı zamanda Minho Han'ın sevgilisiydi. Bu iş konusunda Hongjoong'a yardım edecekti Minho.
Aslında Hongjoong bu işi çizim yeteneği çok fazla iyi olduğu için istiyordu. Hwa'nın ofisi çok büyüktü çizerler için ayrı bir bölmesi bile vardı binanın. Hongjoong ise o çizerlerden biri olacaktı. Heyecanı her gün daha da artıyordu.
Çünkü dört yıldır platonik olduğu kişiyi ilk defa canlı şekilde görecek ve onunla çalışacaktı. Hwa zengin ve ünlüydü ama Hongjoong hiçbir zaman umudunu kaybetmiyordu. Hep bir inancı vardı Hwa'yı sevgiye inandıracaktı. Bunu çok istiyordu.
***
Sonunda bugünlük dersleri bitmişti. Çıkışta beraber kaldırımdan yürüyüp sohbet ediyorlardı. Han'ın telefonun çalmasıyla konuşmaları kesilmişti. "Efendim sevgilim." Hongjoong anlamıştı ki arayan kişi Minho'ydu. Han konuşmasına devam ediyordu. "Tamam. Söyleyeceğim ama bize katılmamı çok isterdim. Boş olunca ara bugün tekrar akşama kadar bekleyemem." Hongjoong yüzünü buruşturmuş şekilde Han'a baktı.
Ikisinin ilişkisi gerçekten çok güzeldi. Herkes imrenerek bakardı Minsung'a. Minho ilk karşılıksız sevmiş ama sonra Han ondan hoşlandığını anlamıştı ve o zamandan beri çıkıyorlardı. Tam tamına bir yıl olmuştu.
Hongjoong sadece seviyordu Han'ı sinir etmeyi. Onun için çok değerliydi Han. Sincap gülüşünü her gün görmek onu mutlu ediyordu. Liseden beri arkadaşlardı ve birbirlerinin her şeyleri olmuşlardı.
Her ne kadar birbirlerini sinir etselerde birbirleri için ölmeyi dahi göze alabilirlerdi. Han Hongjoong'un takıntılı sevgisine alışmıştı. Çünkü onu tanıyordu. Biliyordu. HONGJOONG ELDE ETMEDEN VAZGEÇMEZDİ HİÇBİR ŞEYDEN.
Küçük ve serin bir masa da oturup, spraiş vermişlerdi bile. Han'ın konuşmasıyla Hongjoong dikkatini ona vermişti. "Minho iş konusunu halletmiş ve bir kaç çizimini Hwa'ya gösterimiş. O da pek soğuk bakmamış yani gidebilirsin perşembe günü görüşmeye." Hongjoong heyecanla yerinden fırlamıştı. "Yaaahoowwww"
Hızla Han'ın yanaklarına öpücükler kondurmuştu.Han onun bu halini sevimli bulmuştu. Yemek yemeye dalmıştı ama ikiside çoktan...
***
Bunlar Hong joong'un giydikleri hehet...
Bu da Hongjoong'un telefonunun duvar kağıdı..
Umarım güzel gider 🍋🍋🍋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOU MAKE ME//SEONGJOONG
Подростковая литература[TAMAMLANDI] Hongjoong çizgi roman okumaya bayılan bir gençti ve ünlü çizgi roman yazarı Seonghwa'ya aşık oldu. Peki ama işler istediği gibi gidecek miydi?