14

569 50 38
                                    

*3 gün sonra*

Seonghwa tüm her şeyi ayrıntısına kadar düşünmüştü ve hazırdı artık. Bu süreç içerisinde Hongjoong'un karşısına dahi çıkmamıştı.

Bir elini yumruk yapıp gözlerini ovuşturdu. Bir elini ise yatağının yanında, şifonyerin üzerinde duran telefonuna uzattı ve aldı. Uykulu gözleriyle telefonun ekranını bile düzgün göremiyordu. Çoktan sabah olmuştu ama o her zamanki gibi azıcık uykusuyla bugünü atlatacaktı. Biraz daha yatakta kendine geldikten sonra Hongjoong'un numarasını tuşladı.

Çalıyordu ama cevap yoktu. Belki uyuyordur diye düşündü ve telefonu aldığı yere geri koyup yataktan kalktı. Önce ılık bir duş aldı. Sonra da günlük kıyafetler giyip kendini salondaki koltuğa attı. Birden çalan telefonunu duydu ve yatak odasına yöneldi. Arayan Hongjoong'du. Çok geçmeden cevap verdi aramaya:

Joong:Beni aramışsınız. Önemli bir şey mi vardı?

Hwa:Sana da günaydın. Evet. Bugün bana gelme şansın var mı? Bahsettiğim on beş gün tahminimden kısa sürdü.

Joong:Arkadaşlarımla buluşacaktım. Ama işimiz bir saat kadar sürerse gelebilirim.

Hwa:Sanırım daha az da sürebilir.

Joong:Pekiii. Hazırlanıp geliyorum.

Hongjoong görüşürüz bile demeden kapatmıştı. Pekde kibar. Düşünürken tebessüm etti ve kıpırdayıp mutfağa gitti.

***

Hongjoong heyecanlıydı. Ne olacağını bilmiyordu ve bu biraz da merak uyandırmıştı onda. Lacivert eşofman takımı ve yine lacivert şapkasıyla evden çıktı. İçindeki stresi atmak adına müzik dinliyordu. Bu her zaman iyi gelirdi.

Bisikletini binanın garajından çıkardı. Metroyla da gidebilirdi ama uzun süredir bisiklet sürmüyordu. İyi bir fikir olabilirdi. Yok boyu uzanan kaldırımda sürmeye başladı. Şapkası kızıl saçlarının uçuşmasına izin vermiyordu ama sert sabah rüzgarı yüzüne çarpıyordu.

Bir saatten biraz daha kısa sürede ulaşmıştı. Bisikletini evin bahçesinin duvarına dayadı ve kapıya yöneldi. Zili çaldıktan hemen sonra kapı açılmıştı. Seonghwa'yla bir kaç saniye bakıştılar ve Hwa ona içeri girmesi için eliyle yol gösterdi.

"Oturabilirsin. Bir kaç dakikaya döneceğim. Rahat ol lütfen ve yan yanayken saygı terimleri kullanmana gerek yok. Aramızdaki yaş farkı fazla olabilir ama bana Hwa veya Seonghwa demen daha iyi." Seonghwa Sözlerini tamamlayıp salondan çıktı. Hongjoong oturduğu deri koltuğa baktı.

O dakikaları atamıyordu aklından. Seonghwa'nın kucağında sürtündüğü dakikalar....

Bir kaç dakika bekledikten sonra Seonghwa elinde bir laptop ve flash bellekle geri dönüştü. Hongjoong'un yanına oturdu, elindeki laptopı tam ekranı net görünecek şekilde önündeki sehpaya yerleştirdi. Flash belleği de girişine taktıktan sonra Hongjoong'a döndü.

"Açacağım videonun sesini kapatacağım senin için, bağırışları, çığlıkları duyma diye. Eğer izlemek istemeyip rahatsız olursan bana hemen söyle. Kapatacağım." Hongjoong gergince kafasını onaylar şekilde salladı.

Seonghwa başlatma düğmesine basıp arkasına yaslandı. Hongjoong şaşkınca izliyordu. Arkadaşı... Han... Ve ardından alevlere yanan binadan kucağında Hongjoong'la çıkan Seonghwa....

Video bittiğinde Seonghwa Hongjoong'a açıklama yapma gereği duydu.

"Bu 2010 da olan okul patlaması. Bilincin kapalı olduğu için hiçbir şey hatırlamıyorsun o zamana dair. İçeride kalmıştın. Ben... Ben arkadaşının çığlıklarını duyunca kurtarmak istedim seni. Binaya girdim. İkinci katta, erkek lavabosunda kilitli kalmıştın. Kapıyı kırdım. Ne kadar zor olsa da. Yere çömelmiş ağlıyordun. Şuan bir bağırışa bile verdiğin tepki gibi işte. Kucağıma aldım seni... Sonrasını da gördün video da işte. Hongjoong inan bana o günden sonra asla kimse kucağımda güçsüz duran sen kadar huzur vermedi bana. Yıllarca aradım seni. Kayıt yapmaya geldiğinden o geceden bir kaç gün sonraya kadar. Senin o kurtardığım çocuk olduğunu bilmiyordum. Yaptığım yanlıştı o gün. Hemde çok yanlış. Özür dilerim. Gerçekten üzgünüm. Ama seni yeni bulmuşken kaybetmek istemiyorum. Senden hoşlanıyorum Hongjoong."

Hongjoong sakince ağlarken konuştu."Neden bana bunu yaptın? Canım o kadar çok yandı ki o geceden sonra. İğrenmeye çalıştım senden ama yapmadım. Bana yaptığının karşısında seni sevmeye devam ettim. Seonghwa. Sana bir şans vereceğim. Şuan anlattıklarını hala sindirimiş değilim ama içimdeki ses bu defa seni affetmemi söylüyor."

Seonghwa karşısında sakin göz yaşları döken Hongjoong'un yanaklarından süzülen yaşları sildi bir eliyle ve yanağını okşadı."Söz veriyorum pişman olmayacaksın. Teşekkür ederim. Bana verdiğin şans için. Bu defa sarılabilir miyiz?"

Hongjoong onaylamadan kendi kollarını sardı Seonghwa'ya. "Bana verdiğin huzuru kimse vermiyor Kim Hongjoong."

***

Hongjoong'un giydikleri :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hongjoong'un giydikleri :)

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

Biraz erken attım bugün çünkü gün içinde aktif olamayacaktım 🤚🤚🤚



YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin