9

583 68 44
                                    

Abi ne ara 9 bölüm olduuuu

Han eve geldiğinde Hongjoong gözündeki morluğu görünce telaşa kapılmıştı. "Ne yaptın? Kim yaptı bunu? Düşündüğüm şey değil değil mi?"

Han iç çekip cevapladı "Saçmalama. Kapıda biriyle çarpıştık yere düştü sonra laf attı bende dayanamadım bir yumruk attım ağzına sonraaaa o da bunu yaptı..." yalan söylemek zorundaydı şuan çünkü bilse bir sürü laf yerdi Joong'dan.

"Salak mısın ya. Mosmor olmuş. Jongho mutfaktan buz torbasını getirir misin?" Jongho onaylayıp getirmişti. Hongjoong eline alıp arkadaşının sol gözünün morarmış yerine hafifçe bastırarak tuttu buz torbasını.

Tüm gece içtiler ve gecenin sonunda hepsi uyuyakalmıştı. Jongho koltukta, Han ve Hongjoong ise Hongjoong'un yatağında.

***

Hongjoong uyandığında vücudu uyuşmuştu. Yataktan kalktığında arkadaşları çoktan uyanmış, dün gece dağıttıkları salonu toplamış oturuyorlardı.

Hongjoong'u fark eden Han konuştu. "Günaydın uykucu. Şey düşündüm bennn... Hafta sonu ya beraber bir şeyler yapsak mı? Üçümüz?" Hongjoong ensesini kaşırken cevap verdi tereddütle konuşan arkadaşına. "Olur da nereye gideceğiz?"

"Bilmem. Lunapark?" Hongjoong aslında çıkmak istemiyordu bir yere ama arkadaşını hiçbir zaman kıramıyordu.

"Aaahh tamam" Han da Jongho'ya bakarak gülmüştü. "Tamam Hyung o zaman biz şimdi gidip duş falan alalım. Sende hazırlan sonra buluşuruz" Hongjoong onaylamış ve arkadaşlarını kapıdan geçiriyordu ki Han yine konuştu.

"Bana bak bücür. Gidiyorum şimdi ama sakın ağlayıp şişirme gözlerini. Hızlıca hazırlan ve bize gel sonra alırız Jongho'yu da. Amacım yalnız kalmaman."

"Tamam git hadi. Hem ben bücür değilim. Hıh." Han arkasını dönüp dil çıkarmış ardından da el sallamıştı. Hongjoong da elini salladıktan sonra kapıyı kapatmıştı.

Ev sessizdi. Yine. Kapının eşiğine oturdu ve dizlerini kendine çekti. Her ne kadar mutlu olsa da arkadaşlarıyla kendi içinde yaşadıkları başa sarıyordu. Kulaklarını kapattı ve ağlamaya başladı...

***

Hongjoong gidemeyeceğini anlayınca arkadaşını aradı. "Han gelmeyeceğim. Canım istemiyor dışarı çıkmak. Merak etme beni tamam mı? Biraz yalnız kalmak istiyorum."

Han somurttu ve yanıtladı. "Ahh peki bücür. Yorma kendini bir şey olursa ara ve öğün atlama bak. SAKIN" Hongjoong onaylayınca telefonu kapatmıştı.

Han'ın içi biraz olsun rahattı dün yaptığından sonra. Bu yüzden biraz arkadaşının yalnız kalmasının yalnış olmayacağını düşünmüştü.

***

Hongjoong tüm gün boş boş oturmuştu. Şimdide elindeki kahve bardağıyla kahvesini yudumluyordu küçük balkonun da. Yıldızları izliyordu. Gökyüzü her zamankinden daha açıktı. Yıldızlar sayılıyordu resmen.

Derin bir nefes aldı ve iç çekti hafif rüzgar saçlarını savururken. Belki artık vazgeçmemin zamanı gelmiştir. Dört yıldır yoruldum bende zaten. Böyle biri olduğunu bilsem devam etmezdim. İşime odaklanacağım artık. Kendime gelmeliyim.

İçinden bunları geçirirken kahvesinin bittiğini fark etti. Oturduğu yerden kalktı. Gökyüzüne son bir defa baktıktan sonra içeri girdi ve kendini yatağa attı...

***

Sabahın ilk ışıklarıyla çoktan uyanmış ve hazırlanmıştı. Siyah ve cepleri çoğunlukta olan bir pantolon, beyaz gömlek, siyah sweattshirt ve gümüş bir kolyeyle tabiki çok şıktı yine.

Jongho'yla gelen metroya binmişlerdi. Hongjoong konu açmak adına konuştu. "Hafta içi bir gün eğer dersin erken biterse ofisime gelsene. Daha önce kimseyi ağırlamadım orada."

"Olur hyung. Merak ediyordum zaten. Yarın son dersim önemsiz. Ekip gelirim." ikiside gülümsemişti. "Tamamdır."

Jongho'dan ayrılıp binaya yürümeye başlamıştı ki kapıda Minho onun eline iki kutu kahve tutuşturdu. "Joong bunları Hwa'nın odasını götürür müsün? Çok acil bir işim var arabaya gitmem gerekiyor."

Hongjoong'un yanıt vermesini beklemeden çoktan uzaklaşmıştı oradan.

***

Hongjoong zorlukla gelmişti ofisin kapısına sonunda. Son olandan sonra Seonghwa'yı görmek dahi istemiyordu. Yavaşça kapıyı tıklattı." Gir! " gelen komutla kapıyı açtı ve girdi.

Hongjoong'un geldiğini fark etmişti Seonghwa. "Minho neden getirmedi?"

"İ-işi varmış. Elime tutuşturdu. Bende getirmek zorunda kaldım."

"Tamam bırak şuraya." eliyle masanın köşesini işaret etmişti. Hongjoong tam elindeki kahveleri bırakırken ayağı burkulmuş ve kahveler Hwa'nın üzerine dökülmüştü.

"APTLA MISIN? DİKKAT ETSENE!" Seonghwa'nın bağırılışıyla Hongjoong kulaklarını kapatıp çömelmiş ve ağlamaya başlamıştı. Seonghwa şaşkınlık içinde kalmış onu izliyordu. Anımsıyordu. O patlamayı... Kurtardığı o çocuğu...

-Flashback-

Ortaokul binasında olan patlama sonrası okul binası alev almıştı. Öğrenciler bahçede çığlık çığlığa bağırıyorlardı. Ama unuttukları biri vardı içeride. Kim Hongjoong. Patlamadan önce lavaboya gitmiş ve sonra da kimse ondan haber alamamıştı.

Yanan okul binasına bakınırken Han'ın bağırışkarı duyuluyordu "ARKADAŞIM İÇERİDE KALDI. İZİN VERİN GİREYİM. YALVARIRIM GİREYİM." itfaiyecileri itekleyip duruyordu içeri girmek için.

Onun çığlıklarını fark eden Seonghwa itfaiyecilerin tüm dikkatinin Han da olduğunu görünce. Kapıda kalan boşluğu değerlendirip içeri dalmıştı.

Hızlıca merdivenlerden ikinci kattaki erkek tuvaletine çıkmıştı. Kilitli kapıyı fark edince omzuyla itmeye başladı. Olmayacağını anlayınca tekmelemeye başladı. Yanan alevler daha da çok çoğalmaya başlıyordu. Boğazını yakıyordu duman.

Dördüncü tekmede açılmıştı kapı. İçeri girdiğinde dumanların içinde yere çömelmiş ve kulaklarını kapatarak ağlayan çocuğu görmüştü. Hızlıca tek hamlede kucağına aldı. "Ağlama. Kurtulacağız beraber. Sen Kim Hongjoong'sun değil mi? Aşağıda öyle söyledi arkadaşın."

Hongjoong ağlak gözleriyle kafasını sallamıştı onaylar şekilde ve yüzünü geniş omuzlu çocuğun göğsüne gömmüştü.

-Flashback End-

***

Hongjoong'un giydikleri 🐾

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hongjoong'un giydikleri 🐾

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

Bölüm sonu millet 🤚🤚🤚

YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin