Seonghwa'nın Tokyo'ya gidişinin üzerinden tam tamına iki hafta geçmişti. Her gün telefonda konuşmuşlardı. Vakit olunca da görüntülü konuşmuşlardı. Ama bu birbirlerine olan hasretlerini gidemiyordu. Hongjoong ofisi güzel idare ediyordu. Kibar olduğundan tüm çalışanlarla iyi anlaşıyordu.
Ara da diğerleri ile buluşmuş ve gece yarılarına kadar beraber vakit geçirip, içişlerdi. İki gün önce ise Yeosang Jongho'ya açılmıştı ve çıkmaya başlamışlardı. Herkes ilk Yeo'nun açılmasına biraz şaşırsa da sonradan her şey normale dönmüştü.
Şimdi ise Hongjoong yatağında uzanmış ve kendini eliyle tatmin etmeye çalışıyordu. Penisine eliyle yaptığı ileri geri hareketlerle kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Kendine normalde dokunmazdı zaten ama bu defa dayanılmaz derecede tahrik olmuştu. Çalan telefonuyla bir anda duraksamak zorunda kalmıştı.
Yatağının yanındaki şifonyerin üzerinde duran telefonunu eline aldı ve aramayı yanıtladı. Yanıtladı fakat eliyle yaptığı hareketlere devam etti:
Hwa:Sevgilim?
Joong:Hım
Hwa:Nasılsın?
Joong:İ-iyim. Sen?
Hwa:İyiyim bende de bir sorun olmadığına emin misin?
Joong:A-aah
Hongjoong durduramadığı iniltisini dudaklarının arasından bırakmıştı:
Hwa:Hongjoong?
Hongjoong utançla dudaklarını birbirine bastırdı. Ne söyleyecekti ki?:
Joong:Kapatmalıyım. İyi geceler.
Aceleyle utancından telefonu Seonghwa'nın suratına kapatmıştı. Çünkü söyleyecek bahanesi yoktu. Şuan yerin dibine girebilirdi. Gelen bildirimle telefonun ekranına baktı. Tabiki Seonghwa'ydı:
Hwa:Hongjoong. Sorun olduğunu biliyorum ama aramak zorunda değilsin böyle mesaj yoluyla söyle.
Hongjoong huzursuzca iç çekti:
Hwa:Mesajımı gördüğünü biliyorum. Söyle bebeğim. Sorun ne? Utanma ya da korkuyorsan korkma. Elimden bir şey geliyorsa yapacağım.
Joong:Uff. Sana bunu nasıl söyleyebilirim ki?
Hwa:Tahrik oldun değil mi?
Hongjoong utançla yanaklarını şişirdi. Fazla utanıyordu. Çok fazla.
Hwa:Halledebiliriz bebeğim. Kapıyı aç.
Hongjoong gördüğü mesaja bakıp şaşkınlık içinde kaldı. Tereddüt ederek yataktan kalktı ve çıplak bedenine sadece geniş şortunu geçirdi ve kapıya yöneldi. Neydi bu şimdi? Biraz korkarak kapı kolunu indirdi ve kapıyı aralayıp karanlık koridora baktı. Aniden yanan otomatik lambayla aydınlanan koridorda gördüğü bedenle şok içinde kalmıştı.
"Seonghwa?" gördüğünün gerçekliğinden şüphe ederek kollarını Seonghwa'nın boynuna dolayıp sıkabildiği kadar sıkıca sıktı. Seonghwa da onun sırtını kavradı ve sarılışına karşılık verdi. "Geldin"
"Geldim miniğim." Birkaç dakika kapının eşiğinde sarıldıktan sonra bedenlerini birbirlerinden ayırdılar ve içeri girip kapıyı kapattılar. Salona geçip yan yana oturduklarında Hongjoong konuşmaya başladı. "Bu kadar erken dönmene şaşırdım. Henüz iki hafta olmuştu."
"Tüm randevularımı iki haftaya sıkıştırdım çabuk dönmek için." Hongjoong anlayışla başını salladı. "Fazla yorulmuş olmalısın."
"Şuan yorgunluğum yok. Yol boyu uyudum zaten." sevimlice gülümsedi ve küçüğünün saçlarını okşadı. "Mesajlaşırken ko-" Hongjoong utanacağını bilerek lafını böldü. "Açmasak konuyu? Şimdi gayet iyiyim."
Seonghwa kafasını onaylar şekilde salladıktan sonra Hongjoong'un dudaklarını kendinkilerle birleştirdi. "Seni çok özledim sevgilim." Seonghwa boğuk sesiyle konuştuktan sonra Hongjoong onun dudaklarına bir öpücük daha bıraktıktan sonra yanıtladı. "Bende seni."
Tekrardan birbirlerinin dudaklarına yapıştılar. Bu sefer dudaklarını ayırmak gibi bir sorunları yoktu. Yavaşça bedenlerini birbirlerine teslim ettiler ateşli öpücüklerle beraber. Seonghwa Hongjoong'un yarı çıplak bedenini kucağına aldı ve yatak odasına götürüp yatağa uzattı.
Öpücüklerini Hongjoong'un köprücük kemiklerine bırakmaya başladı. Her öpücükte Hongjoong hissettikleriyle cennetteymişçesine rahatladı. Seonghwa ısırığını Hongjoong'un köprücük kemiğine bırakınca Hongjoong inlemesini dudaklarının arasından serbest bıraktı.
Seonghwa yavaşça göğüs uçlarına indi ikisini de sırayla emdi ve ısırık izlerini bıraktı. Hongjoong'un inlemeleriyle beraber öpücüklerini karnına indirdi. "Bir dahakine utanma ve söyle. Ben senin sevgilinim. O an yanında olmasam bile rahatlaman için bir şeyler yapabilirdim." konuşmasını bitirdikten sonra öpücüklerini kar kadar beyaz cilde bırakmaya devam etti.
Öpücüklerini kasıklara indirdiğinde Hongjoong'un şortunu üstünden sıyırdı ve kenara attı. İç çamaşırı olmadığı için aleti olduğu gibi ortaya çıkmıştı. Dudaklarını ortaya çıkan alete yaklaştırdı ve küçük öpücüklerini onun da üzerine bıraktı. "A-AH..."
Hongjoong'un inlemesiyle Seonghwa dudaklarını küçüğünün girişine götürdü ve dilini etrafında gezdirmeye başladı. Hongjoong aldığı zevkle kafasını daha çok geriye attı ve boğuk nefesler alıp verdi. Seonghwa kendini çekti ve ayağı kalktı kendi kıyafetlerini de çıkartmak için. Onun kalkmasıyla Hongjoong da yataktan kalktı ve önünde dikilip Seonghwa'nın gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.
Bitirdiğinde gömleği sıyırıp kenara fırlattı. Seonghwa pantolonunu ve boxerını da çıkarttıktan sonra Hongjoong'u tekrar kucağına alıp yatağa bıraktı. İki parmağını Hongjoong'un girişine gönderince Hongjoong acıyla ve zevkle çığlık attı. Makas hareketleriyle genişlettikten sonra parmaklarını çıkardı ve onun içine girdi.
Gelgit hareketleriyle ikiside deli oluyordu. Bu hissi ikiside özlemişti... Bir süre sonra ikiside geldikten sonra Hongjoong konuşmaya başladı. "Bir tur için daha enerjin var mı?"
"Tabiki Bay Kim."
***
Ben 🤝 olmadık saatlerde yb atmak
🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋
🤚🤚🤚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOU MAKE ME//SEONGJOONG
Подростковая литература[TAMAMLANDI] Hongjoong çizgi roman okumaya bayılan bir gençti ve ünlü çizgi roman yazarı Seonghwa'ya aşık oldu. Peki ama işler istediği gibi gidecek miydi?