26

281 28 25
                                    

Hongjoong evde tek olmanın sıkıntısıyla bir şeylerle uğraşıp duruyordu. Kahvaltı yapmıştı her ne kadar yiyemesede tek başına, karnını doyurmaya çalışmıştı. Şimdi ise akşam için kurabiye yapıyordu. Gerekli malzemeleri önündeki kaba dökmüştü ve hamuru yoğuruyordu.

Yoğurma işlemini bitirdikten sonra önündeki hamur kalıplarıyls hamura  kedi şekilleri verdi ve tepsiye dizip, tepsiyi fırına attı. Ellerini yıkadı ve kendini salondaki koltuğa attı.

Hava çoktan kararmaya başlamıştı. Seonghwa hala dönmemişti. Merak ettiği için telefonunu aldı ve Seonghwa'yı aradı. Arama meşgule verilmişti. Hongjoong ikinci defa aramayıp fırındaki kurabiyeleri çıkarmak için yayıldığı koltuktan kalktı ve mutfağa adımladı.

Elindeki havluyla tutup tepsiyi fırından çıkardı. Sıcak kurabiyelerin buharı yüzüne vuruyordu. Tepsiyi tezgaha koyup dolaptan kurabiyeleri yerleştirmek için bir tabak çıkardı. Özenle kurabiyeleri tabağa koydu ve bir tanesinin tadına baktı. "Imm güzell". Isırık aldığı kurabiyeyi tek defada ağzına attı ve mutfaktan çıkıp yatak odasına gitti.

Fazla uykusu vardı. Gün boyu sıkılıp durmuştu. Kendini yatağa attı. Günün hemen bitmesini dilediği için hemen gözlerini kapatıp uykuya daldı.

***

Seonghwa gece yarısı olduğunda eve varmıştı. Hongjoong'un uyuduğunu tahmin ederek kapıyı kendi anahtarıyla açtı ve içeri girdi. Mutfağa adımladı. Tezgahtaki tabakta duran kedi şeklinde kurabiyeleri görünce gülümsemişti. Hemen tabaktan birkaç tane alarak tadına baktı.

Yatak odasına yöneldi ve yatakta melek gibi uyuyan Hongjoong'u gördü. Kırmızı tutamları gözlerinin önüne düşmüştü. Eğildi ve eliyle saçlarını gözlerinin önünden çekip alnına bir öpücük bıraktı ve onu uyandırmamak adına salona geçti ve koltuğa uzandı. Çaba harcamadan uykuya dalmıştı bile...

***

Hongjoong yüzüne vuram güneş ışıklarıyla gözlerini avuşturdu. Gece o kadar dalgındı ki perdeleri bile çekmeyi unutmuştu. Yatakta doğruldu ve yanına baktı. Boştu. Yüzünü avuçlarının arasına aldı ve yataktan indi.

Uyanır uyanmaz ilk yaptığı şey her zaman su içmek olduğu için mutfağa adımladı ve buzdolabının önünde durdu. Üzerinde yapışkanlı not kağıdı vardı ve notta yazanları okudu. "Sevgilim gece geç geldim. Seni uyandırmak istemedim. Şimdi de işe gidiyorum. Aramalarına dönmezsem merak etme toplantıda oluyorum genelde. İlaçlarını aksatma ve öğünlerini atlama :)"

Hongjoong notu okuduktan sonra not kağıdını çöpe attı ve somurtkan bir şekilde tekrardan buzdolabına ilerleyip kapağını açtı. Rafta duran şişeyi çıkardı ve bir bardağa doldurmaya başladı. Tek dikişte suyu bitirmişti. Bardağı tezgaha bırakıp banyoya girdi...

***

Hongjoong'un gününü merak ediyorsanız.... Dünkiyle aynıydı sıkıcı ve bunaltıcı. Tek fark bir saatliğine bahçeye çıkmış ve hava almıştı. İlaçlarını içiyordu ama yemek yemiyordu. Tek başına iştahı kaçıyordu. Zaten hayatına Seonghwa girmeden öncede böyleydi. Sürekli öğün atlar, düzenli bezlenmezdi. Havanın kararmasıyla da yine erken uyuyup günün bitmesini dilemişti.

Seonghwa ise yine geç gelip salonda uyuya kalmıştı. Hongjoong onu ölüyordu. İki gündür ne birbirlerini görüyorlardı ne de beraber uyuyorlardı. Seonghwa için ise yoğun iki gündü bu. Sürekli toplantılara girmiş, yarım kalan işlerini halletmiş fakat sevgilisine vakit ayıramamıştı....

***

*İki gün sonra*

Geçen bu iki günde diğer iki günün aynısıydı. Seonghwa Hongjoong uyanmadan işe gitmiş, gece yarısı da eve dönmüştü. Hongjoong bu durumdan sıkılmış ve sinirlenmeye başlamıştı. Dört gündür yüzünü dahi göremediği sevgilisi sadece not kağıtları yardımıyla o uyanmadan ona küçük hatırlatmalar yapıyordu. Ama Seonghwa ne arıyordu ne de gün içinde mesaj atıyordu.

Şimdi ise Hongjoong ilaçlarını içmiş koltukta oturup telefonuyla uğraşıyordu. Gelen aramayı hemen yanıtladı:

Joong:Efendim

Han:Iyiyim bende sağol. Neyse. Neyin var senin? Dört gündür ne aradın ne mesaj attın.

Joong:Beni boşverde sen ne yaptın? Tatilin nasıl geçti

Han:Güzeldi. Minho'nun işi var diye erken sonlandırmak zorunda kaldık ama. Şimdi Kore'deyim. Dün akşam geldik. Evde misin? Sana geleceğim. İyi olduğunu görmem lazım.

Joong:Seonghwa'nın evindeyim.

Han:Tamam o zaman Minho'dan beni oraya bırakmasını isteyeceğim.

Joong:Hayır gelme buraya eve gideceğim şimdi hazırlanıp.

Han:Neyin var? Sesinden anlayabiliyorum Hongjoong.

Joong:Hazırlanıp eve geçiyorum. Bana gelirsin. Konuşuruz.

Han:Tamam. Dikkatli git.

Joong:Tamam. Görüşürüz

Han ve Minho Norveç'e tatile gitmiştiler. Bu yüzden Hongjoong onu arayıp tatilini mahfetmek istememişti.

Arama kapandıktan sonra Hongjoong oturduğu koltuktan kalktı ve yatak odasına gidip eşyalarını sırt çantasına doldurdu, sonra da üstüne günlük bir şeyler giyip evden çıktı. İki kulağına da kulaklığını takıp son seste bir müzik açtıktan sonra yürümeye başladı.

***

Bölüm sonu... Umarım sıkılmıyorsunuzdur...

🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋🍋

🤚🤚🤚

YOU MAKE ME//SEONGJOONGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin