[TAMAMLANDI]
Hongjoong çizgi roman okumaya bayılan bir gençti ve ünlü çizgi roman yazarı Seonghwa'ya aşık oldu. Peki ama işler istediği gibi gidecek miydi?
Hava tam kararana kadar sahilde vakit geçirmişlerdi. Şimdide Seonghwa arabayı Hongjoong'un evine sürüyordu onu bırakmak için. Seonghwa bir elini vitesden çekti ve Hongjoong'un elini tutup üzerine öpücüklerini bıraktı. Araba durduğunda Hongjoong evinin önünde olduklarını fark etti ve konuşmaya başladı. "Uçağın kaçta kalkacak?"
"06:25'de." Hongjoong kafasıyla onayladıktan sonra Seonghwa'ya yaklaştı ve dudaklarına çok da derin olmayan bir öpücük bıraktı. Sonrasında zor da olsa kendi dudaklarını onunkilerden ayırıp arabadan indi. Binanın kapısına geldiğinde Seonghwa arkasından koştu ve ismini seslendi. Hongjoong bununla tekrar arkasına dönmesiyle Seonghwa onun yanaklarını aniden tuttu ve dudaklarını tekrardan onunkilerle buluşturdu.
Nefes nefese kaldıklarında tekrardan ayırdılar dudaklarını. Seonghwa Hongjoong'un belini kavrayarak sıkıca sarıldı. "Seni çok özleyeceğim." Hongjoong da sarılışına karşılık verince yanıtladı. "Bende seni sevgilim." Hongjoong'un da konuşması bitince Seonghwa onu kollarının arasından çıkardı ve Hongjoong'un yüzüne bakmasını sağladı. "Gir hadi içeri. Hava soğudu."
Hongjoong onaylayınca önünde durduğu binanın kapısını açtı ve içeri girdi. Kapıda yarım kalan açıklıktan Seonghwa'ya el salladı ve kapıyı tam kapatıp asansöre bindi. "Aptal. Neden beni bu kadar bağladın ki kendine?" huzursuzca iç çekip kendi kendine konuştu. Asansör durunca indi ve evin kapısına yönelip açtı. İçeri girip kapıyı kapattığında içini garip bir his bürümüştü. Yalnızlık gibi...
***
Seonghwa Hongjoong'un yanından ayrıldıktan sonra eve gelmişti. Elindeki kartla evin kapısını açıp içeriye girdikten sonra yüzüne vuran fazla tanıdık çilek kokusuyla yüzü düştü. Hongjoong'un kokusu inadına tüm evi sarmış gibiydi. İçeri girip kapıyı arkasından kapattı ve odasına yürüdü. Gerekli eşyalarını toplamaya başladı.
***
Sabahın ilk ışıklarıyla hava alanında beklerken çalan telefonuyla elini cebine attı ve yanıtladı:
Hwa:Miniğim bir şey mi oldu?
Joong:Hayır sadece uçağın kalktı mı diye merak ettim. Birde inince bana haber ver diyecektim.
Hwa:On dakika sonra kalkacak vee haber veririm merek etme. Şimdi telefonu kapat ve uyu.
Joong:Hwa.
Hwa:Efendim miniğim.
Joong:Seni seviyorum.
Hwa:Bende seni sevgilim. Hiç tahmin edemeyeceğin kadar çok.
Joong:O zaman sonra görüşürüz.
Hwa:Görüşürüz miniğim. Güzelce uyu ve uykunu al.
Arama sonlandığında Seonghwa'nın suratında garip bir tebessüm oluşmuştu. Gelen anons sesiyle kendine geldi ve uçağın kalkış pistine doğru yürümeye başladı.
***
Hongjoong telefonu kapattıktan sonra uykusuna devam etmişti şimdi ise duşunu almıştı ve hazırlanıyordu ofise girmek için. Kahverengi bir pantolon, bej bir gömlek be üzerine de kahverengi bir süveter. Süveteri pantolonunun içine sokmuştu. Yine kahverengi kemeri ile kombinini tamamlamıştı.
Çantasını ve telefonunu da alıp evden çıktı. Hılza metro istasyonuna yürümeye başladı. Normalden daha erken gidiyordu. Çünkü Hwa'nın yerine o olacaktı bu süre zarfında. İstasyona vardığında ondan önce gelmiş olan Jongho'ya el salladı. Yanına yürüdü. "Günaydın Hyung."
"Günaydın." aralarında günlük muhabbetler geçtikten kısa süre sonra binecekleri metro gelmişti. Beraber bindiler ve boş bir yer bulup oturdular.
Ofise vardıklarında vedalaştılar. Hongjoong büyük binaya doğru yürüdü ve Seonghwa'nın ofis odasına çıktı. Kapıya geldiğinde her zaman ki gibi Minho oradaydı. "Günaydın."
"Günaydın Minho." "Evden çıkarken ve eve giderken ben seni bırakıp, alacağım." Hongjoong dudak büzdü. "Buna gerek yok ki. Kendim gidip gelebilirim."
"Seonghwa benden rica etti. İtiraz yok." Hongjoong başıyla onayladı ve Minho'nun kapıyı açmasıyla ofis odasına girdi. "Bir şeye ihtiyacın olursa söyle. Aşağıda olacağım. Henüz kahvaltı yapmadım Yeosanglar'la yiyeceğim."
"Tamam. Söylerim." Minho odadan çıkınca Hongjoong kendini Seonghwa'nın çalışma sandalyesine attı ve etrafı süzmeye başladı. Daha o gideli bir kaç saat olmuştu ama özlüyordu. Biraz daha gözlerini büyük ofis odasında gezdirdikten sonra bilgisayarını başlattı ve çalışmaya başladı.
***
Bir kaç saat aralıksız çalışmıştı ve havanın kararmasıyla son işlerini bitirdi ve aşağıda arabasıyla onun için bekleyen Minho'nun yanına indi. Arka koltuğa oturup rahat bir pozisyon aldı.
Eve vardıklarında Minho'ya teşekkür etti ve indi.
Yatağa kendini bırakmasıyla çalan telefonu duydu ve elini çantasına atıp çıkardı ve hemen yanıtladı: