15, come & find me

222 59 18
                                    

"Roseanne!" Henüz ne olduğunu anlayamıyordum ama gördüğüm yüz, içimde yeşermek için bekleyen umutlarımı kökünden koparmıştı.

Bir an için Yoongi'nin sesini duyduğumu sanmıştım. Bu küçük ihtimale içten içe o kadar tutunmuştum ki, onun yanında uyanacağımı ummuştum.

"Sonunda uyandın."

"Senden ne kadar nefret ettiğimi duymak için mi uyandırdın beni?" Suratına bakmak bile içimden gelmiyordu.

"Neden gitmeme izin vermiyorsun? Görmüyor musun benim burada oluşum bir anlam ifade etmiyor."

"Babanın işi bu kadar yokuşa süreceğini tahmin etmemiştim."

"Dünyanın diğer ucuna atıp, unuttuğu biri için nasıl aksiyonlar almasını bekliyordun? Malikaneni falan mı taraması gerekiyordu?"

Kelimeler, anlamlarının derinliği kadar acı verebilirlerdi. Şu an ise yıkıp geçmek için yeterli güce sahip gibiydiler.

"Yanıldığın bir nokta var. Sevgilin seni bulmak için çok istekli. Neredeyse buluyordu da." Demek duyduğum ses hayal değildi.

"Ne yaptın ona?!"

"Sakin ol. Bir şey yapmadım. Kısa bir seyahate denk geldiği için sohbet etmeye fırsatım olmadı. Henüz."

"Ondan ne istiyorsun?"

"Benim yerime babanla hesaplaşmasını. Sen değerli bir taşsın. En azından onun için. Ve o, seni kurtarmak için bana gerekeni getirecektir."

"Babamla konuşmak istiyorum." Cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. Kelimelerim düğümlenmişti ama bu konuşmayı mutlaka yapmalıydım.

Bir.
İki.
Üç.

"Alo." İşte duymayı beklediğim o ses.

"Baba."

"Roseanne?" Sesinde birçok duygu vardı. Ama en seçilebilir olanı çaresizlikti şüphesiz.

"Kızım iyi misin? Neredesin? Yaralı mısın? Canın acıyor mu?" Annem. Her ne olursa olsun, anneler evlatlarının acılarını hissedebiliyorlardı demek ki.

"Anne." Bir hıçkırık kopmuştu boğazımdan. Avaz avaz ağlamak istiyordum.

Sehun uzaklaşarak bana vakit tanımıştı ama çok uzun sürmezdi. Acele etmeliydim.

"Ben iyiyim. Ağır yaralarım yok. Olanlarda acımıyor. Köşeye sıkışmış gibi hissediyorsunuzdur. İnandığınız doğrudan vazgeçmeyin. Ve ona istediğini vermeyin. Beni, kalbi sevgiyle ve iyilikle çarpan bir insan, evlat olarak yetiştirdiğiniz için minnettarım." Nefes almak için kendime süre tanımak istedim. Belki de son cümlemi söylemek sandığım kadar kolay gelmemişti.

"Ve bu kısacık sürede sonsuz mutluluğu yaşattığın, bana aile olduğun için de. Sizi, seni seviyorum." Başlayan çatışma sesiyle telefon elimden kayıp, düştü.

"Roseanne gitmeliyiz."

"Ne oluyor? Kim bu adamlar? İşin içinde başka insanlarda var değil mi?"

"Elimdeki değerli taşın haberini alanlar." Duyduğum cümle içine düştüğüm karanlık ve tehlikeli dünyanın farkına varmamı sağlamıştı.

Sehun'un sürüklemesiyle bodruma inip bir koridordan yürümeye başladık. Biz koridora girdiğimizde peşimizden kapanan kapı biraz ürkmeme sebep oldu.

"Neler oluyor? Sürekli koşmaktan yoruldum." Yürüdüğümüz uzun yol bizi marinaya çıkardığında artık adım atacak halim kalmamıştı.

"Baban düşmanının düşmanıyla dost olmuş." Yaklaşan bota doğru yürürken duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum.

stay with me ⋆ yoonroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin