"Ne?! Ne demek senin kardeşin?"
"Öyle tahmin ediyorum diyelim." Ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerine bakıyordum.
"Yeri'yi hatırlıyorsun değil mi? Olaylardan sonra onu bir akşam Jimin'in yanına giderken görmüştüm. Epey içtiği için söylediklerini dikkate almadım. En fazla Taehyung onu kafalamak için böyle bir şey uydurmuştur diye düşünüyordum ama..."
"Ama?"
"Bilmiyorum Roseanne. Kafamda birkaç parçayı çoktan birleştirmiştim. Şimdi bir de sen böyle söyleyince sorgulamadan edemiyorum."
"Eğer gerçekten de senin kardeşinse o zaman ne olacak?"
"Dünyada aynı kan bağına sahip olduğum başka biri olduğu tescillenmiş olacak sadece. Kardeş olmak için buna ihtiyaç olmadığı gibi, kardeşliğin temeli de buna bağlı değil." Haklıydı. Kardeşim olmamasına rağmen kızların varlığı hiç eksik hissettirmemişti ama Yoongi'nin durumu farklıydı. Taehyung onun kardeşi olabilirdi. Ve eğer bu gerçekten doğruysa, orada, kendi canından bir parça olduğunu değiştirmeyecekti.
"Daldın sevgilim."
"Seni düşünüyordum. Bu durumu yani."
"Üzülme Roseanne. En azından benim üzülmediğimi bilmeni istiyorum. Tüm bunlar olmuş olmasaydı bile bugün bu haber bir şeyi değiştirmezdi." Başımı göğsüne yaslayıp, manzarayı izlemeye devam ettim.
Kendince haklıydı. Fakat yine de onun daha mutlu bir hayat yaşamasını çok isterdim. Şartların ona daha adil davrandığı bir hayat.
~
Sabah tam bir kaostu. Akşamdan sabaha ne değişmişti bilmiyorum ama herkes bana kırılacak bir şeymişim gibi davranıyordu.
Sürekli bir şeyler yemem için tabağıma doğru gelen çatallar, içmem için önüme konulan meyve suları ve tabii sağlıklı hamilelik için verilen tüyolar ile birlikte başarılı bir kahvaltı geçirdiğimi söyleyebilirim.
"Rosie ayaklarını uzatmalısın. Bak burada öyle yazıyor."
"Jaehyun!! Ayaklarımdan ne istiyorsun tanrı aşkına! Hem orada +4 sonrası için diyor. Bu bebek daha susam kadar. Ayağımı kaldırdığımı hissedecek bir beyni bile yoktur muhtemelen."
"Olsun çiçeğim biz erkenden başlayalım."
"Ulan Jaehyun, sen Eunwoo'nun arabaya aldığı hamile kemeri vakasından da betersin." Jungkook elinde tuttuğu çilek kasesiyle beraber yanıma otururken çocuklara bulaşmayı da ihmal etmiyordu. Bu, özellikle gruptaki 97'liler arasında sıkça olan komik bir durumdu.
"Ne vakası oğlum? Benim haberim yok?"
"Bu cücük gitmiş kıza 6 ay sonrasında kullanılacak kemer almış. Bir de arabaya binerken kemeri tak demiş. Çiçeğim de bu salak üzülmesin diye arabanın kemerini takmış. Sabah simit almaya giderken kendine takmayı denedi. 'Roseanne bunu nasıl yaptı yaa' diyor bir de." Gülmekten doğurmama gerçekten ramak kalmıştı. Yoongi işlerini halletmek için dışarı çıkarken beni onlara emanet etmekle ne kadar doğru bir karar vermişti emin değilim.
"Ee çocuklar sizde ne var ne yok? Bakın Jimin kaptı Jennie'yi. Namjoon... Jisoo'yu çoktan kapmış da bizim haberimiz yokmuş..."
"E bir de Yoongi seni kaptı." Göz kırparak konuşan Eunwoo'ya hayali bir öpücük gönderip, çilek yemeye devam ettim.
"Jungkook Yuju diye bir kızla konuşuyor. Benden duymuş olma sesi aşırı güzel. Jaehyun hala sap ama kardeşi Jaemin Tokyo'da okuyorum ayağına Karina diye bir kızla tanışmış. Eunwoo da Jisoo'nun kuzeni Irene'e yürüyor."
"Salak herif haber bülteni mi sunuyorsun?"
"Ooo beyler bakıyorum da siz de bayağı hızlı çıktınız. İyi iyi sevindim. Kızları üzmeyin yoksa gözünüzü oyarım. Bir günde yanımıza getirin, tanışalım." Tam başka bir şey söylemek için ağzımı açacağım sırada dışarıdan gelen silah sesiyle bakışlarım çocuklara döndü.
"Neler oluyor?"
"Civardaki avcılardan biridir muhtemelen. Tavşan avı çok oluyor buralarda." Eunwoo'nun cümlesinden sonra duyduğumuz ikinci atış sesi avcılık düşüncemizi tamamen boşa çıkarmıştı sanırım.
"Bambam! Uyan!!" Jaehyun hızlıca karşı odaya giderek uyuyan Bambam'i kaldırdı. Hepsinin bir anda alarma geçmesi beni fazlasıyla korkutmuştu ama onlara yansıtmamaya çalışıyordum.
"Rosie sen yukarı çıkıyorsun, kendini güvenli bir yere kilitliyorsun. Telefonunu yanına al. Ha birde bunu da al." Bambam elime bir silah tutuşturup arka odalardan birine koştu. Muhtemelen kendine başka bir silah alacaktı.
"Jungkook nereye gitti?"
"Aşağıyı kontrol etmek için gitti. Gelir birazdan." O sırada camlardan gelen patlama sesiyle içerisi bir anda dumanaltı olmaya başladı. Bambam'in dediğini yaparak hızlıca yukarı koşup, çatı katında köşede bir yere gizlendim. Ellerimin titremesi yüzünden telefonun ekranını bir türlü açamıyordum. Hemen Yoongi'yi aramalı ve haber vermeliydim.
Birkaç saniye sonra telefonu tuşlayarak Yoongi'yi aradım. "Rosie?"
"Yoongi..." Eş zamanlı olarak hem aşağıdan hem de telefondan gelen silah patlama sesiyle telefon elimden kayıp, düştü. Yoongi'ye bir şey mi olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stay with me ⋆ yoonrosé
Fiksi Penggemar"Sen varsan cennete ihtiyacım yok." Yüzümü avuçlarının arasına alarak konuşmaya devam etti. Ellerinin sıcaklığı yanaklarımdan tüm vücuduma yayılıyordu sanki. O kadar yakındık ki, seslerimiz ve nefeslerimiz birbirine kenetlenmişti. Tüm dünya karşımız...