26.Bölüm

1.2K 125 75
                                    


Yıldıza dokunup, bol bol yorum yaparak destek olun lütfen! 😘

Not; Bu bölüm +18 sahneler içerir.

İyi okumalar!! ( ˘ ³˘)♥︎



Her adımımda kendimi farklı bir diyarda hissediyorum desem yalan olmazdı. Bizim alışık olduğumuz dünyadan çok farklıydı. İçinde bulundurduğu canlıları bile ilk kez gönüyordum. Minik perileri andıran kelebekler. Esrarengiz kuşlar. Egzotik, bilinçli bittiler. Aklınıza dahi gelmeyecek bir çok canlı... Bildiğiniz boyut atlamıştık. Ruhumun bedenimden çıkıp diğer boyutlara geçmesi gibi değildi. Gerçekti. Dokunduğum bittiler kendini hissettiriyordu. Hepsi capcanlıydı. Gözünüzün her değdiği yerde ayrı bir şaşırıp hayran duyuyordunuz. Vay be! denilecek bir yerdi. Hemen yanı başımda ki adamında hayran olduğunu ama belli etmediğini hissedebiliyordum. Heyecanlıyım demek az kalırdı. Korkuyordum. Şifacının yapacaklarından değil. Sonrasında olacaklardan. Belki de lanet yüzündendi bilmiyorum. Bu adamla tanıştığım günden beri deneyimlemediğim şey kalmamıştı.

Asma köprüye ilerleyip göletin kıyısından yürüdük. Tahta zemini olan köprünün korkulukları renkli çiçeklerle kaplı asmadandı. Aşağısında en berrak göl vardı. İçinde ki balıkların en küçük detaylarını bile seçebiliyordum. Eski çağlarda insanların dünya düzdür tabirine burası uyuyordu. Göl ufkun sonunda aşağı doğru akıp bulutlara karışıyordu. Bilinmezlik ürkütücü olsada görüntü hayranlık uyandırıcıydı. Köprünün sonuna geldiğimizde beyaz düz taşların dizili olduğu yoldan yürümeye başladık. Bir yandan da sohbet ediyorduk. Fey ırkı çok şanslıydı. Cenneti andıran bu ortam ne kadar güzel olsada bana evimde hissettirmiyordu. Benim evim yer altındaki dünyaydı. Hissettirdiği aitliği unutamıyordum. Oradayken tamamlanmış gibiydim sanki. Yanından geçtiğimiz egzotik çiçekler bilinçliymiş gibi bize yol açtı. Kimisi oradan oraya salınarak adeta dans ediyordu. Büyük taç yapraklarından yayılan eşsiz koku sizi kendine çekiyordu. Önümden uçup geçen minik kuşa gözüm takıldı. Fosforlu renkteki tüyleriyle cıvıl cıvıldı. Uçan sinek kuşu kırmızı dev çiçeğin yanına kondu. Ondan tadarken çiçek taç yapraklarını kapatmasıyla sinek kuşu içinde kaldı. Resmen yemişti!! Yaşadığım şoku içimde tutmaya çalıştım. Pekala dikkat etsem iyi olacak... Zaten uzaktan güzellerdi.

Yol bittiğinde yuvarlak geniş alana çıktık. Geniş yaylayı andıran alanın çevresini söğüt ağaçları sarıyordu. Rüzgarın her esmesinde yapraklar senkronize hareketlerle narince sallanıyordu. Esen rüzgar ferah kokuyu burnuma taşıdı. Çiçek kokusunun yanında kan kokusu geldi. Bulanan midemle dünyam kaydı. Gözümün değdiği mekan dökülüp saçılırken ruhumun çekildiğini hissettim. Önümdeki sahne değişti. Karanlığın yuva bellediği koridor kan, kir ve küf içeriyordu. Terkedilmiş ve eski bir koridordu. Bedenim ruh hastasını andırırca olduğum yerde sallandı. Çekilen bir tek ruhum değildi. Zihnim de bulanmıştı. Algılamak çok zordu. Dirseğimi tutan parmakları hissettiğimde sahibine döndüm. Gördüğüm karanlık silüet ile gözlerim korkuyla titreyip küçüldü. İki çukuru andıran gözlerinden alevler büyüyüp kendi etrafında dönmeye başladı. Kolumu kendime çekip kurtarmaya çalıştım. Her ne kadar kaçmak istesemde beni kendine doğru çekiyordu. Göğsümün cayır cayır yandığını hissedebiliyordum. Bir damla kirli leke düştüğü yerden büyüyüp lanetli kuraklığını yayıyordu. Kendimi daha sert çektim. İki bileğimi de tutup beni kendine çekti. Aralanan ağzından kelimeler çıkıyordu ama anlamıyordum. Tenime değen teni saniye aktıkça canımı yakıyordu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
GECE KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin