28.Bölüm

1.1K 111 39
                                    


Yıldıza dokunup yorum yapanlara şimdiden teşekkür ediyorum! ❤︎



İyi okumalar!! ( ˘ ³˘)♥︎


Astral seyahat ruhun bedenden çıkıp farklı diyarları gezinmesiyle gerçekleşir. Her insanın istemeden yapabileceği bir eylemdi. Bedenle ruh arasında bağlı kordon sizi hayatta tutan tek nesneydi. İp koptuğu an arafta sıkışmış bir ruhsunuzdur artık. Zihnime dolan bu bilgilerin neden gelip dolaştığını bilmiyorum. Sadece kapıyı çalıp misafir edasıyla içeri girmiş ve gezinmeye başlamıştı. Uykuyla uyanıklık arasında bilimsel bilgilerle müzakere yaparken bilincim usulca açıldı. Yüzümün dibinde ki tavanla karşılaştığımda ilk anlayamadım. Ardından havada süzüldüğümü fark ettim. Şaşkınlık nidası dudaklarımdan kaçarken, irkilerek çırpındım. Bedenim hızla yere düştüğünde çığlık attım. Sert karanlık zeminle buluştuğumda organlarım çarpmanın etkisiyle dışarı fırlayacak sandım. İliklerime kadar yayıldı acı. Yüzümü buruşturup acıyı düşünmemeye çalıştım.

Gözlerimi açtığımda tanıdık avizeli tavanla karşılaştım. Avizenin kenarlarını ruh kapanları sarmış hoş bir görüntü sermişti. Usulca yattığım yerden kalktım. Karanlık koridor tanıdıktı. Hemde çok. En son aylar önce valizimle girdiğim eve şu an gökten çakılarak inmiştim. Neden burada olduğuma dair bir fikrim yoktu. En son bıraktığımdan ziyade halen büyük annemin yaşadığı zamana benziyordu. Daha önce görmediğim bazı eşyalar vardı. Bazıları ise benim zorumla atılan eşyalardı. Mesela sallanan oyuncak kafalar. Çok çirkin bebeklerdi. Ne diye onları tutarsın ki. Büyük annem tuhaf biriydi. Şu an daha iyi anlıyorum. Diğer eşyalarda onun gibi yeni alınmışça temiz görünüyordu. Arkamdan geçen varlık ile ürperip arkamı döndüm. Resim fırçası etrafa değmiş gibi her yer canlandı. Işıklar açıldı, eve yaşam sesi yankılandı.

"Biliyorum tatlım ama üzülmene gerek yok. Fenik'in her zaman ki hali." Büyük annemin şuh sesini işittiğimde ayaklarım benden habersiz harekete geçti. Koridorda ilerleyip salona girdim. Yemek masası donatılmış, şömine yakılmıştı. İki kadın süslenmiş bir kalabalığı bekliyor gibi heyecanlıydı. Birisi uzun siyah saçlı, mavi gözlü tanımadığım bir kadınken, diğeri uzun sarı saçları salık kırmızı kadife elbisesiyle özlediğim kadındı. Yüzünde hatırladığım kırışıklıklar yoktu. Daha gençti.

"Bilmiyorum Emma. Kafam çok karışık. Aynı şeyleri yaşamak istemiyorum." Büyük annem duydukları ile yüzü cin çarpılmışa döndü. Anlık duygu geçişlerini saklamak için geniş gülümsemesini takındı. Role bürünürken ona ne kadar benzediğimi fark ettim. Bir zamanlar bende bu gülüşü çok kullanırdım. Son aylar daha kendim gibi davranıyordum. Bir evsizin evini bulup aidiyet hissetmesiyle ruhunun huzura kavuşması gibiydi.

"Saçmalama tatlım! Kişiler farklı. Herkes kendi kaderini yaşar." Büyük annem kadını kaldırıp bana doğru gelmeye başladılar. Kapının kenarında dikilirken yakalanacağım hissiyle tedirginleştim ama beni görmeden yanımdan geçip mutfağa ilerlediler. Salondan çıkacağım sıra kulağıma gelen tıkırtı ile salona döndüm. Mavilerim sesin nedenini ararca gezindi. Gözüme takılan takvim ile kaşlarımı çattım.

31 Aralık 1997

Demek curcuna bu yüzdendi. Yıl başını kutlayacaklardı. Benim doğumumdan ve yetimhaneye terk edilmemden bir yıl sonrasıydı. Salondan çıkıp mutfağa ilerledim. Kadın masaya oturmuş düşünceli haliyle dışarıyı izlerken büyük annem tatlıyla uğraşıyordu. Benim en sevdiğim kunduz tatlısını yapmış üzerini süslüyordu. Burnuma ilişen kızarmış koku hüzünle özlem arası gidip gelmeme neden oldu. Çok özlemiştim onu. Sulanmak isteyen gözlerimi konuşmaları böldü. Tanımadığım insanlar hakkında dedikodu yaptıklarından tam anlamıyordum. Emma'nın dedikodu olmadan yaşayamayacağını bildiğim için şu an ki hali gayet normaldi.

GECE KUŞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin