İyi okumalar!! ( ˘ ³˘)♥︎Hayatım her zaman zıtlıklarla kaplıdır. Mesela insanlarla ilişkim iyi değildir ama insanlarla en içli dışlı meslek olan hemşireliği seçtim. Beni dünyaya getirenler tarafından reddedildim ama onlardan birini dünyaya getiren büyük annem tarafından kabul edildim. Güçlü ve soğuk kanlı görünüyorum ama asla hiç bir zaman öyle olmadım. En büyük özelliğim olarakta yalnız görünebilirim ama asla yalnız hissetmemem. Adımı attığım yerde bütün enerjileri çekiyormuşum gibi hissediyordum. Belki de bu yüzden ailem tarafından istenmedim zira hiç normal biri olduğumu düşünmüyorum. Bunu diğer insanlarda fark ettiği an benden uzaklaşıyordu bunun sonucunda ise en iyi aktörlere taş çıkaracak bir rol yeteneğim oluştu. Yokmuş gibi yapmayı benden iyi kimse yapamazdı.
Ayağımın altında ezilen kar tabakasının kırt kırt sesi her zaman hoşuma gitmiştir. Arkasından getirdiği soğuğu ne kadar sevmesemde. Kırmızı atkı ve şapka takımım azda olsa rüzgarı engelleyip ısınmamda yardım ediyordu. Büyük annemin benim için son hediyesiydi. Emek ve sevgiyi ifade ediyordu. Beni seven tek insanı temsil ediyordu. Bir elim cebimde diğer elim valizimde önümde ki patika yolu tedirgince izliyor bir yandan da arkamda soğuk rüzgarı yarıp geçen ve egzozuyla duman yaratan taksinin daha fazla ileri gitmeyeceğini söyleyip beni burada bırakmasına en yaratıcı küfürlerimi sıralıyordum.
Sonunda durmayı kesip adımlarımı atmaya başladım. Yeni yürümeye başlayan bir bebeğin adımlarına benziyordu zira bu kar tabakasında en hızlı bu kadar ilerleyebiliyordum. Patika yolun her iki yanında büyük çam ağaçları kaplıyordu.
Yaşlı Boreal ormanı..
Artık yani evim olan La Ronge kasabasını saran bu orman kilometrelerce derinliklere ilerliyordu. La Ronge kasabası beni seven tek insanın doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü kasabaydı. Kanada'nın Saskatchewan eyaletinde bulunan küçük kuzey kasabasıydı. İklim şartları bir o kadar sert insanları ise kendi gibi zordu. Üniversiteye başladığımda ve yetimhaneden yeni çıktığım vakitlerde yazları sadece bir aylığına burada, büyük annem Emma'da kalırdım. O bir aylık huzurlu zaman dilimi benim için paha biçilmezdi. Keşke hep büyük annem Emma ile yaşasaydım derdim ama sevgili katolik ailem onun adını deliye çıkarıp beni almasına engel olmuştu. Yetimhaneden çıkınca da üniversiteden dolayı pek kalamamıştım. Nasıl bir insan kendi annesinin adını deliye çıkarırdı ki?
Asıl deli kendileriydi!
Daha bebekliğimin ilk yılında onlara bir zararım yokken beni yetimhane köşelerine atmışlardı. Küçücük bir bebek size ne yapabilir tanrı aşkına?! Onların beni reddettiği gibi bende onları reddetmiştim nerede? ne yapıyorlar? asla bilmiyordum.
Esen soğuk rüzgarın beni uçurmakla tehdit etmesi üzerine düşüncelerimden sıyrıldım. Hava kararmak üzereydi ve anladığım kadarıyla daha da kötüleşecekti. 10 dakikalık patika hiç temizlenmediği için yoğun kar tabakası birikmiş ve bir insanın yürümesini zorlaştırıyordu. Zor bela ilerlediğim yolda sonun da görüş açıma iki katlı bir ev çıktı. Büyük annemin ölmeden önce benim için bıraktığı eviydi. Bu haber ile kafayı yemiş kan bağına sahip olduğum insanlar sinirden kudurmuş olmalılar. Sol omzumda oturmuş sarı saçlarının arasına boynuzlu taç takan Layana keyifli bir kıkırtı saldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KUŞU
Fantasy☾ Ruh Serisi 2 ☽ Layana Campbell, hemşirelik bölümünden yeni mezun olmuş genç bir kadındır. Artık hem evsiz, hem de işsiz olan Layana, büyük annesinin ona bıraktığı eve taşınır ve yeni bir iş bulur. Dışarıdan zeki, soğuk kanlı ve güçlü duran Layan...