Mustafa, Mustafa, Mustafa....
Diye tekrar ediyordu Akad. Dayımı hatırlamıyorum, düşünebiliyor musun, dedi hafif gergin bir şekilde.
Bu normal, çoğu şeyi hatırlamıyorsun, dedim.
Ama N ile başlayan kadının kim olduğunu bulmalıyız, diye ekledi.
Keşke Kayra'ya sorabilseydim, diyerek koltukta kıpırdandım.
Keşke, diye homurdandı Akad.
Hatırlamak için fazla uğraştığın için de hatırlamıyor olabilirsin, dedim sakince.
Beni onaylar şekilde kafasını salladı.
Tam bir şey diyecek gibi olmuştu ki ışıklar yanıp söndü.
Ağzım açık lambaya bakıyordum.
Akad'a kaçamak bir bakış attım. O benim gibi şaşkın değildi. Tam tersine , güzel yüzünde ciddi bir ifade vardı. Hatta o ifade benim endişelenmeme yol açmıştı.
Sadece bir dalgalanmadır, bazen olur böyle şeyler, dedim oturduğum koltuktan kalkarak.
Akad ise gözleeiyle etrafı inceliyordu.
Beni duymamış gibiydi.
Akad, dedim soru sorar gibi.
Tuhaf, diye mırıldandı. Ne tuhaf, diye sordum. Yine tepkisiz kalırsa küfür edecektim.
Hayır, yani bir kere de bir şeyi ilk seferde söylesen ne olur delikanlı?
Az önce bizim enerjimizden başka bir enerji daha hissettiğime yemin edebilirim, dedi bana bakarak.
Yeşil gözlerinin içine baktım. Kesinlikle şaka yapmıyordu.
Nasıldı peki, diye sordum bir ürperti tüm vücudumu kaplarken.
Sıcak, diye yanıtladı Akad.
Kaşlarım kendiliğinden yukarı kalkarken istemsizce sordum.
Sıcak mı?
Evet, her enerjinin kendine özgü bir tarzı var, beni endişelendiren de bu, diye yanıtladı beni.
Yanağımın içini kemirerek, nasıl yani diye sordum.
Derin bir nefes aldı.
Deneyimlerime göre herkesin, daha doğrusu her ırkın genel olarak kendine göre bir enerjisi var. İnsanlarda renkler, cinlerde kokular mesela.
Cinler mi, dedim korkuyla.
Evet, dedi şaşırmama şaşırmış gibi. İstemsizce etrafa bakarken sordum.
Onları görebiliyor musun?
Bu soruyu fısıldayarak sormuş olmam komiğine gitmiş olmalıydı ki gür ve neşe dolu kahkahası evde yankılandı.
Kendimi, bu sesi seviyorum, dememek için engelledim.
Hayır Gece, ancak ben maddesel değilim yani onları hissedebiliyorum, diye yanıtladı beni hala sırıtırken.
Daha sonra gülümsemesi tıpkı kıyıya vurmuş olan bir dalga gibi söndü dudaklarında.
Bu şey ne insandı, ne cin... Renkli değildi, kokusu yoktu. Sadece sıcaktı.
Peki tehlikeli miydi, diye sordum kaşlarımı çatarak.
Annem icin babam için kardeşim için Akad için kendim için, kısacası aynı ortamı paylaştığım herkes için endişeleniyordum.
Akad bana baktı. Daha sonra gözlerini kaçırdı ve pek değil diyerek omuz silkti.
Yalan söylüyorsun, diye fısıldadım.
Neden yalan söyleyeyim, dedi asabi bir şekilde.
Çünkü beni endişelendirmek istemiyorsun, dedim ona iyice yaklasarak.
Ancak gerçeği bilmem gerek, korumam gereken insanlar var.
Tehlikeli gibiydi, diye fısıldadı Akad suçluluk duygusunun ele geçirmiş olduğu bir ses tonuyla.
Yapmak istediğim ilk şey kendimi yere atıp yaklaşık yarım saat kadar amaçsızca yatmaktı.
Ancak boğazımı temizledim ve cesur görünmeye çalıştım.
Pekala, yapabileceğimiz bir şey var mı?
Akad öylece yere bakıyordu.
Sonra birdenbire dudakları yukarı kıvrıldı ve kafasını kaldırınca gözlerimiz birbirine kenetlendi.
Yapacağımız bir şey var, hem de etkili bir şey... Kalemi al bakalım çünkü not alman gerekecek. Ha bu arada paran olsa iyi olur Gece.
Tamam, dedim kafamı sallarken ve umut dolu bir şekilde küçük not defterini, tükenmez kalemimi ve cüzdanı kaptım.
Listeye şöyle bir göz attım. Akad bunları bu kadar seri bir şekilde söylediğine göre birtakım şeyleri hatırlamaya başlamış olmalıydı. Bu iyiye işaretti.
-Adaçayı
-Siyah turmalin
-Akik
-Kan taşı
-Siyah oniks
-Peridot
-Labradorit
Önce aktar, sonra falcılar, büyücüler...
Yapılan sıkı pazarlıklar... Eve geldiğimde bitik haldeydim.
Antreye girer girmez işten yeni gelmiş sayılan annemle karşılaştım.
Elimdeki poşete baktı ve soru sorar gibi tek kaşını kaldırdı. Akad ise annemin yanınds duruyordu. Aradaki boy farkı gülme isteği uyandırsa da anneme cevap vermek zorundaydım ve kötü ruh için aldım demek pek yardımcı olmazdı.
Odaklanmayı artırıyormuş, dedi Akad rahat bir tavırla.
Odaklanmayı artırıyorlarmış bunlar, diye tekrarladım onu.
Cidden mi, dedi ilgili bir şekilde annem.
Evet, istersen araştır yani. Sena nur dedi bana da. Adaçayı zaten çok dinlendirici biliyorsun, tütsüsü beyne giden damarları genişletiyormuş, daha çok kan gidiyormuş. Taşlar da zaten şifalı.
Bunca şeyi bir çırpıda söylemiştim.
Annem hafifce gülümsedi.
Aman Gece, hep tuhaf şeylere ilgi duyuyorsun, aç mısın?
Konunun dağılmasına memnun olmuş bir şekilde açım, diye fısıldadım.
Şaşırmadım, diye cevap verdi ve elleri belinde mutfağa gitti.
O zaman niye soruyorsun, diye homurdanarak odama gittim.
Ne zaman yapacağız, ne yapacağız diye sordum Akad'a.
Gece yapmamız annenler açısından daha iyi olur, diye yanıtladı beni.
Kafamı onu onaylarcasına salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofrenin Not Defteri
ParanormalGece sadece basit bir kızdı. Değil mi? Hikayenin kapağına mı inanacaksın yoksa hikayede anlatılana mı?