İlk tepkim woaaa türü bir ses çıkartmak oldu. Karşımdaki şeyin insan olmadığı o kadar belliydi ki...
Çünkü insan olamayacak kadar güzeldi.
Boyu uzundu, beyaz teninde kırmızı ve turuncu çizgiler vardı ve tırnakları soluk bir turuncuya çalıyordu.
Gözlerinin rengi ise yeşilin tonları arasında gidip geliyordu. Göz çerçevesi bile son derece belirgindi ve turuncuydu.
Bir an onun odama ne kadar uygun olduğunu düşünüp kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
Sarı saçlarını nazikçe karıştırdı ve gözlerini bana dikti.
Çocuğu almam gerek küçük, dedi ukala ancak kibar ses tonuyla.
Cevap veremedim. Beynim, cevap veremeyecek kadar meşguldü.
Öncelikle bu rüyamda gördüğüm ve kendim sandığım kıza benziyordu. Bu benzerlik ürperticiydi.
Öte yandan Akad'ı almak istiyordu ancak bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Ben tepki vermeyince güldü. İnsanlar, diye mırıldandı küçümser gibi.
Eliyle beni kenara çekti ve içeri girdi.
Akad, diye mırıldaranak kafamı odaya çevirdim.
Beynim neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Angelos gerçek miydi, belki de ben oydum.
O zaman bu çocuğun beni tanıması gerekmez miydi?
Falcı kadın bile tanımışken...
Gitmeye hazır mısın bakalım, dedi "o"
Akad'ın suratında hüzün vardı.
Üzgünüm Gece, diye fısıldadı.
Ne yapmam lazım,ne yapmam lazım, diye fısıldıyordum.
Çocuk Akad'a elini uzattı. Hayır, durun, dedim tüm gücümle.
O, rahatsız edici bir şekilde bana baktı ve konuştu.
Çocuğu engelleme, sizin zarar görmenizden korkuyor.
Akad, gözlerini gözlerime dikti ve buruk bir şekilde gülümsedi. Seni özleyeceğim, diye fısıldadı.
Yeşil gözlerine baktım. Hayır, lütfen türü şeyler söylediğimin farkında değildim. İslanan yanaklarım da ağladığımı gösteriyor olmalıydı.
Akad elini çocuğa uzattı. Uzun süredir birilerine dokunmadım, diye mırıldandı.
Onlar insan, tabii ki dokunamazsın. Ne olmuş yani, dedi o bıkkın bir şekilde.
Akad'ın hüznü birden kocaman bir sırıtışa dönüştü ve gür sesi odada yankılandı.
Ab eo!
Ben ne olduğunu anlamadan sarışın çocuk Akad'ın önünde herhangi bir kalkan varmış gibi sarsıldı ve savruldu.
Odamın zarar görmesini nasıl açıklayacağımı düşünürken yakaladım kendimi.
Akad bir kelime daha söyledi ve yeni ayağa kalkmış olan çocuk olduğu yerde kalakaldı.
Başka bir dilde bir şeyler mırıldandı. Suratındaki şaşkınlık ve nefret ettiği küfürlerin ne kadar ağır olduğunu hissettiriyordu.
Ben de en az onun kadar şaşkındım.
Kısa bir şaşkınlıktan sonra, sol kolumun tersiyle gözyaşlarımı silerken ,bunu nasıl yaptın, diye sormayı akıl edebildim.
Akad şu ana kadarki en ukalaca gülümsemesini attı ve yaratık demek için fazla güzel olan "o"na küçümser bir bakış attı.
Rakibini, sevgili dostum, asla küçümsememelisin.
Sen benim rakibim olmayacak kadar acizsin, diye hırladı "o"
Ancak Akad'ın keyfi yerindeydi.
Önünde eğildi ve hareket bile edemiyorsun sarı kafa, dedi.
"O"nun gözleri kısa bir süre parlar gibi oldu.
Akad'a ters bir bakıs attım. Ne oldu, diye sordu kaşlarını kaldırıp.
Ne mi oldu, dedim sonlara doğru yükselen sesimle.
Ne mi oldu? Az önce olanları görmemiş olman imkansız, çünkü oradaydın! Hatta, baş rol sendin koca kafa!
Derin bir nefes aldı ve ben o kadar sinirlenmiştim ki onu orada bırakıp odadan çıkmak istedim.
Pekala, sorunu cevaplayacağım, dedi sakin ses tonuyla.
Son günlerde bir şeyleri hatırlamaya başladım güzellik. Ama bunlar hep büyüyle ilgili. Sonra bir gün sen okukdayken büyü yapabildiğimi fark ettim ancak nesneler üzerinde hakimiyet kurmam çok zordu. Temas etmem gerekiyordu ki imkansızdı bu hemen hemen. O nedenle ortalığı da karıştırmamak adına sana bir şey söylemedim.
Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum. Beynimin içinde binlerce düşünce yüksek ısıya maruz bırakılmış gaz tanecikleri gibi hareket ediyordu. Hatta bir kısmı bu dar ortamdan sıkılmıştı ve kafatasımı delip dışarı çıkmak istiyordu. Bu da çektiğim baş ağrısına neden oluyordu.
Elimi kafama atıp, biz bu yola beraber çıktık, dedim. Evet, dedi sakin bir sesle. Sakinliği beni deli ediyordu.
Bunu söyleyen sendin, dedim gergin bir şekilde.
Bunu sen söyledin aptal, bu işte birlikteydik ve sen benden bunu sakladın.
Bak, diye başladı ancak elimi kaldırarak susmasını sağladım.
Ne söyleyeceğin umrumda değil Akad, sen bana ve bize ihanet ettin ve şimdi be-
Sözümü tamamlayamadım. Hatta niye tamamlayamadığımı bile hemen anlayamadım. Beynim olayın akışını takip etmek için fazla yavaştı ve kendini tamamen duyularıma bırakmıştı.
Akad'ın açılan gözlerini gördüm ve "o"nun kahkahasını duydum.
Sonrasında ise yerden 40 cm kadar yüksekteydim.
"O" beni pijamamın yakasından yakalamıştı.
Boynum biraz acıyordu ancak itiraz edemeyecek kadar korkmuştum.
Sen, dedi hırıltılı bir şekilde, Akad'a bakarak.
Daha sonra cümlesini tükürürcesine söylediği sözcüklerle tamamladı.
Sen zavallı bir insansın ve ben senin lanet ruhunu almaya geldim. İste ya da isteme.
Tamam, tamam , dedi Akad panik olmuş bir şekilde.
"O"nun turuncu çerçeveli yeşilin tonlarına bürünen gözleri gerçek anlamda birer kıvılcıma dönüşmüş gibiydi. İçlerinde küçük düşmenin yarattığı öfke ve kin vardı ki beni dehşete düşüren şey de oydu.
Hayır, diye bağırdığımı fark ettim. Hayır Akad, gitmeyeceksin!
Peki, sen kim oluyorsun, dedi bana bakarak "o"
Sahi ben kimdim, neydim? Basit bir insan, sıradan bir kız. Ancak aynı zamanda sevdikleri için her şeyi yapabilecek bir kız. Cesareti aptallığa kaçan bir kız.
Yakamı tuttuğu için pijamanın boyun kısmı boğazımı acıtıyordu ve sallanan ayaklarım nefes almamı zorlaştırıyordu çünkü tüm ağırlığım boşluktaydı.
Ben, dedim elimi onun boğazımı tutan ellerine koyarak. Bunu yapar yapmaz ürperdim. Elleri sıcaktı. Nasıl fark edemediğimi sorgulamama neden olacak kadar sıcaktı. Sanki içinde binlerce yanardağ var gibiydi.
Cehennem, dedi içimden bir ses.
Onun içinde küçüm bir cehennem var.
Gözlerini gözlerime dikmişti. Yüzüme rahatça bakabilmek için elimle elini iyice kavradım ve cümlemi baştan alarak tekrarladım.
Ben bir aptalım ve onu almak için beni de alman gerek. Gece, diye inledi Akad. Bırak gideyim, dedi daha sonra fısıldayarak.
"O" ilgiyle gözlerime bakıyordu.
İçimden özür dilerim anne, özür dilerim baba, diyd geciriyordum. Sınava da giremedin diyordu içimden bir ses. Öteki ise önemli olan o mu, diye onu azarlıyor ve gereksizliğini yüzüne vuruyordu.
Pekala aptal, dedi bana bakarak kibar sesiyle.
Ancak bunun için emir almadım yani senin ruhunu alamam. Sadece, sana göstereceğim gerçek acının ne olduğunu...
Akad, hayır, diye haykırırken "o" boştaki elini kalbime koydu.
İçime tuhaf bir ılıklık yayıldı. Ancak kısa bir süre sonra sanki tüm bedenim alev alıyormuş gibi hissettim. Hücrelerim kavruluyordu sanki.
Hiçbir şey duyamıyor, göremiyordum.
Çığlık atıyor muyum acaba, diye düşündüm.
Beni öldürmeyeceğini söylemişti ama ölüyordum.
Daha doğrusu öldüğümü düşünüyordum.
Parladığımı hissettim.
Alevleri hissettim.
Ölümü hissettim.Şifresini unutan Pandora artık aranızda !
Arkadaslar gercekten özür dilerim. Telefondaki tüm uygulamaları sıfırladım sınav sonucumu öğrenince salya sümük bir şekilde. Daha sonra wattpad geldi aklıma. Sonra girdim ancak ne şifre ne e-posta ...
Kusura bakmayın kızmakta haklısınız Sabrınız için teşekkürler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofrenin Not Defteri
ParanormalGece sadece basit bir kızdı. Değil mi? Hikayenin kapağına mı inanacaksın yoksa hikayede anlatılana mı?