Deli miyim ben?

5.6K 271 20
                                    

Hoca felsefe dersini anlatırken ben uyumamak için içimden şarkı söylüyordum.

Platon, Sokrates, Metaryalizm, Karl Max... Bunlar hocanın kurduğu cümleler içinden koparıp alabildiğim terimlerdi. Felsefeyi seviyordum, rahatlıkla da yapabiliyordum.

"Toplumdan uzaklaşan kendi ruhuna yakınlaşır."

Yerimden sıçradım ve elimi kulaklarıma götürdüm. Sıra arkadaşım -ki kendisi en yakın arkadaşlarımdandır- şaşkın bir şekilde iyi olup olmadığımı sordu.

Platon...,diye mırıldandım. Platon'un sözüydü, dedim dehşete kapılmış bir şekilde.

Arkadaşım bana boş gözlerle patlak patlak bakmayı sürdürünce şoku daha sonra geçirmeye karar verdim.

Gülümsemeye çalışarak aklıma Platon'un bir sözü gelmişti de, diye kıvırmaya çalıştım.

Ama beni tanıyordu, hazırlıksız yakalanmıştım. Tek kaşını kaldırıp cevap ister gibi yüzüme bakmaya devam etti. Hiç konuşmamasına rağmen bakışlarıyla bile beni köşeye sıkıştırmayı başarabiliyordu. Bir şeyim yok, gerçekten yok, diyerek gözlerimi kaçırdım. Teknik olarak yalan da söylemiyordum zaten. Büyük ihtimal delirmiştim ya da onun gibi bir şey olmuştu.

İklim tam bana yalan söylediğim için çemkirecekti ki hoca arkadaşlar aramızda konuşmayalım, diyerek beni kurtardı. İçimden hocaya teşekkür ettim.

Zil çalar çalmaz İklim'e Tarık'ın yanına gideceğimi söyledim. Erkek arkadaşım yan şubedeydi, bu yüzden sadece teneffüslerde görüşebiliyorduk.

Sınıftan çıkar çıkmaz sanki beni bekliyormuşcasına yanıma geldi.

Tüm yüzüme istemsiz bir kırmızılık yayıldı kocaman bir gülümseme eşliğinde...

Onu seviyordum, onu görünce diğer her yer kararıyordu ve onun getirdiği huzur,şefkat,sevgi tatlı bir şekilde her yanımı sarıyordu.

O, benim için açık havada yağan yaz yağmuruydu, o benim için gökkuşağının en renkli haliydi.

"O nasıl biri ve nasıl görünüyor bilmiyorum ama onu görünce hissettikletinden nefret ediyorum."

Bu defa korkmamıştım. Kimsin sen daha doğrusu nesin sen, dedim sanki beynimin içinde başka birisinin sesini duymam normalmiş gibi... Tarık'ın efendim aşkım, demesiyle biraz sesli bir biçimde sormuş olduğumu fark ettim. Sen diyorum ya bugün o kadar yakışıklı olmuşsun ki tanıyamadım,diye kıvırdım.

"Profesyonel bir dansöz olma yolunda ilerliyorsun güzellik"

Aah bay tuhaf yine konuştu diye geçirdim içimden ve sinirli bir şekilde çok komiksin gerizekalı, diye düşündüm. Bu düşüncemin ona ulaşmış olmasını umuyordum.

Bilirsin,sana layık olmaya çalışıyorum, dedi sevgilim. Güldüm ve ya da daha iyisinin dikkatini çekmeye çalışıyorsun, dedim. Aslında olabilirdi, en iyisine sahip olmuş olmasaydım, dedi.

Ona şöyle bir baktım. Esmer, koyu kahverengi gözlü, uzun kirpikli, uzun boylu ve benim minyon yapımın aksine iri yapılı bir çocuktu. Benimle çıkmaya başlamadan önce okulun kötü çocuğu olarak anılıyordu ama son 1 yılda yani benimle olduğu süre içinde çok değişmişti.

Çok uğraşmıştım hatta ilişkimizin ilk başlarında çok yıpranmıştım ama değmişti. Ailesinin bile sevgisini kazanmıştım. Bana böyle bakmaya devam edersen çevredekiler bile korkmaya başlayacak, dedi sırıtarak. Nasıl bakıyormuşum ki dedim utancın verdiği sinirle. Emin ol görmek istemezdin, dedi yine suratındaki alaycı ifadeyi bozmayarak.

Daha sonra çalan zil yüzünden sınıflarımıza döndük.

Dersler,dersler... Ardından ise ev ve birbirinden yorucu ödevler... Ertesi günki quize olan hazırlık,derken saat 11 gibi yatağa girdim. Normalde erkenden yatardım çünkü 8 saat uyumazsam uykumu alamama gibi bir sorunum vardı. Ancak bugün hem ödevler uzun sürmüştü hem de bay tuhaf adını verdiğim ses tam üç kere beni rahatsız etmişti. Onun o son derece kalın, erkeksi sesinin tekrar beynimin içinde yankılanmasından korktuğum için bu konu üzerinde düşünmek istemiyordum.

Ben delirdim mi, diye sordum karanlıkta tavana doğru bakarak.

Ya baskı altında hissettiğim için böyle oluyordu ya da biraz önceki sorumun cevabı evetti. Belji de cin türü bir şeydir vr bana musallat olmuştur diye üçüncü bir seçenek daha sundum kendime fakat bunu anında reddettim.

Birincisi böyle şeylere inanmazdım, ikincisi bu tür bir varlık olsaydı bile en son bana dadanırdı buna da emindim. Çünkü hayatım sıkıcı bir pembe diziden farksızdı.

"Hey, kafan çok karışık, ne düşündüğünü hissedemiyorum ancak biraz sakinleşir misin? Rahatça uyumak istiyorum da. "

Ne, diye cırladım. O zaman çık git beynimin içinden kardeşim musallat olup durma sen de ya, dedim bir çırpıda.

İşte yine yapmıştım. Bu sesin benim bilinçaltımın ürünü olduğunu bildiğim halde ona cevap vermeye çalışmıştım.

Sinir ve bıkkınlıkla yastığı başımın altından çektim ve yüzüme bastırdım. Bugünü unutacak ve yarının güzel geçeceğini düşünerek uyuyacaktım.

Arkadaşlar biliyorum çok geç yazdım evet ama açıkcası hem yoğundum hem de okuyucu sayısı azıcık cesaretimi kırmış, kötü yazdığımı düşünmeme sebep olmuştu. Okuyanlar iyi kötü yorum yaparsa sevinirimm :) Tabletten giriyorum hep. Bilgisayarı açtığımda güzel bir kapak yapmak istiyorum. Kapak önerimiz varsa çekinmeden mesaj atabilirsiniz. Her gün girip kontrol edeceğim :)

Şizofrenin Not DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin