BAŞLANGIÇ

1.5K 100 16
                                    

Annem sağ elini omzuma koyup beni kendine çekti.
Çocukken korktuğum ya da üzüldüğüm zamanlarda yaptığı gibi saçımı okşamaya başladı.
Gözlerim kızarmış, burnum tıkanmış ve hatta rengi ovuştumaktan dolayı değişik bir turuncuya dönmüştü.
Buna aldırmadan ağlamaya devam ettim.

Her şeyi dağıtmışlardı, koskoca ev sanki oyuncak bir yapıymış gibi kurcalanmıştı. Çekmeceler açılmış, halılar kaldırılmış, eşyalar etrafa saçılmıştı. Üstelik duvarlarda sanki muayene edilmişcesine yer yer çatlaklar vardı.

Nasıl insanlar bunu yapabilir, diye mırıldandı annem saçlarımı okşarken.
Burnuma kullandığı nemlendiricinin kokusu geldi.
İç çekerek ondan ayrıldım. İyiyim, dedim. Şaka mı yapıyorsun, der gibi baktı.
Tamam, artık ağlamayacağım en azından, diye cevap verdim.
Yanımıza gelen babamı gördüm.
Hiçbir şey almamışlar, dedi yüzündeki ifade şaşkınlığını yansıtırken.
Nasıl yani, dedi bizden az ileride hiçbir şey yapmadan oturan kardeşim.
Hiçbir şey çalınmamış işte, diye tekrarladı babam.
Eee niye girmişler eve o zaman, dedi annem.
Babam kardeşimin yanına oturdu.
Derin bir nefes aldı. Babam, polis bir şeyleri aramak amaçlı girilmiş olduğunu düşünüyor, deyince nedensizce gerildim.
İyi de kim ne arasın bizim evde, diye sordum.

"Televizyonu bile parçalarına ayıracak, bilgisayar kasasının içine bakacak, döşemeleri sökecek kadar ne aramış olabilirler veya olabilir? "
Ablam haklı, belki de bir grup genç çılgınlığına yapmıştır, dedi kardeşim ve dudaklarını birbirine bastırdı.
Bu hareketi hep küfür etmek istediği zamanlarda yapardı.
Babam omuz silkti. Olabilir ama sanmıyorum, diye cevap verdi.
"O zaman mutlaka bir iz bırakırlardı çocuklar. Polis tek bir ize dahi rastlamadı."

İşte bu korkutucu, diye mırıldandı annem.

Esen rüzgar daha da ürpermeme sebep oldu. Polisi aradığım zaman derhal evi terk etmemi söylemişlerdi. Uzaklaşmayı göze alamadığım için evin yakınındaki harabe parktaki banklardan birine oturmuştum. Daha sonra annem ve Eren de yanıma gelmişti.
Eve dönemeyiz, değil mi , diye sordum.
Annem, kendimi güvende hissedebileceğimi sanmıyorum, diye cevap verdi.
Eren ise eve gitmeyi istediğini söyleyerek hepimizi şaşırttı.
Ancak topluluğun fikri geçerli olduğu için evden sağa sola fırlatılmış halde olan bir iki parça eşyayı alarak anacaddeye yakın otellerden birinde yer ayırttık.

Odaya yerleşirken son derece somurtkan bir surat ifadesine bürünmüş olan kardeşime baktım.
Onu teselli etme ihtiyacı hissettiğim için, böyle şeyler bazen olur, dedim. Ne teselli ama, diye kızdım daha sonra içimden kendime.
Biliyorum ama evde kalmalıydık, diye cevap verdi.
Kaşlarımı soru sorarcasına kaldırdım.
Omuz silkti ve geri gelirlerse yakalamak için, dedi.
Sinirlerim bozuk olduğu için gülmek istedim ancak kırılacağını düşünerek kendimi tuttum.

Boşver, bırak polis yakalasın, dedim. Daha sonra yanına gelip omzuna hafifçe vurdum ve buranın havuzuna güzel diyorlar biliyor musun, diye sordum.
Kardeşim anneme ve babama meşhur kedi bakışını attı.
Babam ise zaten kafamız dağılsın diye tutup da böyle bir otelde yer ayırttım , babaannenlere de gidebilirdik yoksa, dedi.
Gidelim o zaman, diye beni çekiştirdi kardeşim.
İyi de ne ile gireceğiz, dedim gülerek.
Aşağıdan alırız, dedi babamın cüzdanını alırken.
Annemlere sırıtarak baktım ve kardeşimin beni sürüklemesine izin verdim.

Kardeşim suyun içinde kendini oraya buraya atarken ben şezlonga kıvrılmış, öylece duruyordum.
Birazdan yukarı çıkmamız gerekecekti.

Kardeşim sudan çıktı ve bonesini çıkartıp saçlarını eliyle düzeltti. Havlusuna sarındı ve yandaki şezlonga oturdu.

Gidelim mi, diyecektim ki telefonum çalmaya başladı.
Ekrandaki numarayı tanımıyordum. Içimden, arayan Avcı oluyormuş, işte bu korkutucu olurdu, diye geçirdim.
Sonuçta numara vermemiştim. Vermiş miydim yoksa?
Telefonu çekingen bir şekilde açtım.

Şizofrenin Not DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin