Camille Gauthier

51 17 88
                                    

Fransa'ya daha yeni girmişlerdi ve Camille şimdiden kendini evde hissediyordu, dün yaşananlardan sonra hiç değilse ana vatanında olmak güven veriyordu kıza. Tabii öylesine korkunç olayları üst üste yaşayınca sadece güvende hissetmek yeterli değildi; gözlerinin önünde bir sürü masum can vermiş, güç delisi psikopatlar tarafından vahşice hayattan koparılmışlardı.

Yolun uzunluğu Camille için çok da avantajlı bir durum değildi tabii; her ne kadar Grace'le nöbetleşe sürüyor olsalar da eline sürdüğü civanperçemi özü ve birkaç parça bandaj kızıl saçlının elini yeterince iyi etmemiş, bir şey olacak korkusundan dinlendiği durumlarda bile gözlerini yoldan ayıramamıştı Camille.

"Daha ne kadar etrafındaki insanlara acı çektireceksin Camille," diye sordu kafasındaki ses, hiçbir boşluğu kaçırmıyordu. "Daha yeni tanıdığın kızın elindeki kemikler senin yüzünden paramparça oldu. Aaron ise iki günde kaç kere ölümden döndü sayamadım. Aferin kızıma, beni her geçen gün şaşırtıyorsun."

Direksiyonu daha sıkı kavradı. "Sadece işini yapan çocuk, adı neydi ya? Heh evet, Sid. Senin yüzünden öldü. Otto ve Diego'ya ne olmuştu, ah evet, öldüler. Büyükbabanla birlikte öldüler. Sen ise büyükbabanın öğrettiği en basit büyüleri bile yapamıyor, arkadaşını iyileştiremiyorsun. Kendi hatanı düzeltmekten bile acizsin, Gauthier'lerin yüz karası!"

Camille gaza yüklenip camı açtı. Derin nefeslerle içine çektiği soğuk hava ciğerlerini yakıyor, göz yaşları yüzünden suratı üşüyordu ama aldırmadı. Tenine değen soğuk rüzgarlar endişelerini dindiriyordu hiç değilse. Kalp atışları normale dönene kadar camı kapatmadı.

Kendine gelmesinden yarım saat sonra arka koltukta yatan Aaron inlemeyle uyandı. "Öldüm mü? Ölmüşüm gibi acıyor."

"Bir gün daha uyanmasaydın aynı şeyden şüphelenecektim, Aaron," dedi Camille. "Ama hayır, şu anlık iyisin."

"Ne kadardır uyuyorum ki?"

Camille gülümsedi. "Deliksiz bir şekilde sekiz saattir."

"Kesikler içinde olmasam ben de gülüyor olurdum," kollarına baktı. "Camille, şikayetçi değilim ama kollarım neden hâlâ tek parça?"

"Sana yutturduğum metal top, dağ çeliği, seni hayatta tuttu ve iyileştirdi."

Aaron doğrulmaya çalıştı ama acıyla inleyip koltuğa düştü. "İskeletimi söküp tekrar takmışlar gibi."

"Evet, ilk birkaç seferde öyle yapar. Yanıma aldığım için şanslıyız."

Aaron derin bir nefes alıp tekrar doğrulmaya çalıştı. Bu sefer başarabilmesine şaşırmıştı Camille. "Peki bu, göğsüme ok saplama nedenini sormak için iyi bir zaman mı?"

Camille gözlerini devirdi. "Değil. Merkeze gidince açıklayacağız."

"Siz kim," diye araya girdi Grace. Seslere uyanmıştı. "Jacob'un anlattıkları ne kadar doğru?"

"Jacob kim," dedi Aaron merakla. "Neden ben hariç herkes her şeyi biliyor?"

Araba dağ yoluna girdiğinde içini bir hüzün kapladı Camille'in. Büyük babası artık yoktu ve bunu açıklaması gereken onlarca direniş üyesi onu tepesinde bekliyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi görevi de muhtemelen başarısız olmuştu. Aaron gerçekten de sorunlu bir çocuktu anlaşılan.

Dağın en tepe noktasını işaret etti Camille içindekileri bastırmaya çalışarak. "Cevaplarınızı alacaksınız. Tam orada."

Araba yolu tırmanmaya devam ettikçe etrafındaki kar birikintileri artıyor ve camlar buğulanıyordu. Bir süre sonra dört çekerin karlı yolu aşmaya çalışırken çıkarttığı gıcırtılar arabanın içini doldurdu.

Direniş Serisi: PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin