Camille Gautier

24 12 4
                                    

Camille gözlerini açtığında şafak daha yeni sökmeye başlamıştı. Bir anlığına, her şey çok kopuk geldi. En son nerede olduğunu anımsamaya çalıştı ama hafızasının gün yüzüne çıkmasına izin verdiği tek sahne; devasa bir canavarın kızı tek yumrukta yerin dibine sokmasıydı. Ardından kendini bu tenteyle kaplı revirde bulmuştu.

Revirin ücra bir köşesinde, kollarını birbirine kenetlemiş Aaron etraftaki hastalara göz gezdiriyor, Nicolas ve birkaç tane daha askerle hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.

Olanı biteni anlamaya çalıştı ama başına saplanan ağrı izin vermiyordu bir türlü. Tır çarpmışa dönmüştü resmen.

Gözleri etraftaki yaralılardan birine takıldı. En fazla on beş yaşında olabilecek sarı saçlı bir oğlan sedyede baygın yatıyor, etraftaki sıhhiyeciler çocuk için alelacele merhemler ve dağ çeliği arıyordu.

O noktada anılar kafasına hücum etmeye başladı; tepenin aşağısına inişleri, Aaron'un gücü kullanmak konusundaki çekincesi, Da'Quintin'le savaşları, hepsi zihnine doluşuyordu. Tabii şu anda kampta olduğuna göre işler biraz olsun sakinleşmiş olmalıydı.

Fakat bu, sedyede yatarak tembellik edeceği anlamına gelmiyordu kesinlikle. Hem uyanmıştı artık, burada kalırsa yatağı boşuna dolu tutardı. Başını ortadan ikiye bölüyorlarmış gibi hissettiren ağrıya ve muhtemelen birkaç çatlak kemiğe direnerek ayağa kalktı, doğru olan buydu. Nicolas ve Aaron'a doğru ilerlerken birkaç kere düşecek gibi oldu kız ama tekrardan bir sedyeye yatmayacağı konusunda kararını vereli çok olmuştu. Ondan çok daha fazla ihtiyacı olanlar vardı etrafta.

"Senin yatakta olman lazım," dedi Nicolas Camille'i görür görmez. "Ciddiyim, iyi değilsin."

Sadece konuşmak için ağzını açması bile dengesinin bozulasına yeterli oluyordu Camille'in ama ayakta durmaya ve belli etmemeye çalıştı, sedyeye dönmemek konusunda kararı kesindi. "Ben iyiyim, sadece neler olduğunu söyleyin. Kazandık mı?"

"Oldukça uzak bir tahmin Gauthier. Da'Quintin öldü ve bizim de Tyafis'in ordusuyla kapışmamıza," duraksayıp hesap yaptı Aaron. "On iki saatten az zaman var."

"Birkaç gündür zaten onu yapmıyor muyduk?"

"Bir bakıma evet. Fakat ayakta kalan son Baş Rahip'in de ölümü onu birazcık sinirlendirdi. Taş üstünde taş bırakmayacağına dair bir şeyler söyledi senin bayılmanın ardından. Yani, muhtemelen çok büyük bir şey geliyor."

"Ve bize hazırlanalım diye bir gün verdi değil mi?"

Başını salladı Aaron. "Aynen öyle. Neyin peşinde olduğunu bilmiyorum ama iyi bir şey değil. Kan yağmurları artık çok daha şiddetli yağıyor."

"Bir planımız var mı," diye sordu Camille Nicolas'a dönüp. "Celine yapmıştır, onun hep bir planı vardır."

Nicolas gözlerini kaçırmaya başladı, Celine'in adını duyunca yüzü düşmüştü. "Şey... Camille bu konu biraz..."

"Ne? Nicolas neler oluyor?"

"Bence görse daha iyi olur," dedi Aaron. "Sen bana birkaç tane daha tabur topla ben de Camille'i götüreyim, olur mu?"

Başıyla onayladı Nicolas. "Sana borçlandım Aaron."

Camille kendini olanlara çok yabancı hissediyordu. Aaron koluna girip onu yavaşça gidecekleri yere doğru çekiştirmese tek başına revirden bile çıkamazdı.

Kamp alanı pek de karmaşık bir yapıda değildi ama zihninin kapalı geçirdiği saatler, ona pek de iyi davranmamıştı anlaşılan. Bilgi, beyninin işleyebileceğinden çok daha hızlı geliyordu.

Direniş Serisi: PiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin