Güneş

50 7 0
                                    


Medya = Güneş akdemir

Bir ormandayım. uzun ağaçlar, rengarenk çiçekler var. Rüzgar esiyor. Üşüyorum. Ama aynı rüzgar omuzlarıma bir şal bırakıyor. Sıkıca sarılıyorum şala. İlerliyorum sonra önüme devasa bir kumsal cıkıyor. Kum çok sıcak, ayaklarımı yakıyor. Canım açıyor . Ama dalgalar ayağıma çarpıyor ve acı kayboluyor. Dalgalar geri cekilince yumuşacık kumun yerinde bir sürü çakıl taşı kalıyor. Yeri oturuyorum. Rengarenk ceşit çeşit taşlar. Hoş bir toprak kokusu doluyor burnuma. HERŞEY cok huzurlu. Am birden bir ses yangılanmaya başlıyo. Sinir bozucu bir ses. Görüntüler kaybolup duruyor. İyide buda ne şimdi?

Telefonun sesiyle uyandığımda. Aklımda yalnızca gördüğüm rüya vardı. Normalde rüyaları pek kafaya takan biri değildim. Ama bu rüya farklıydı. Rüyamda hissettiğim o tuhaf duyguyu şu anda da hissetmem ne kadar normaldiki. Israrla calan telefonuma uzanıp ekrana baktım. Caner arıyordu. Son bir aydır en yakın arkadaşım olmuştu. Kendime koyduğum tabuları yıkıp duruyordum. Arkadaş yapmıştım. Ama işte Caner farklıydı. O kayıp ikizim gibiydi. Tabi hala bazen korkuyordum. O da beni kandırır diye. Ama  yalnızlıktan uzak olmak iyi geliyordu da. Ona herşeyi anlatmıştım. Antalyada olanlarında. Biraz zor olmuştu anlatmam. O da sıkıştırmamıştı. Bana bırakmıştı. Hazır olduğumda beni tanımasına fırsat vermem için. Sesiz olduğumu farkettiğinden. Benimle ilgili olabildiğince az soru sormuş, genelde beni güldürüp durmuştu. Belkide bu yüzden ona kendimi bu kadar rahat acımıştım da.
Hala çalan telefonuma bakmayı kesip aramayı cevapladım.
- efendim Caner?
-neredesin ay?
Evet bide bu vardı Caner dolunay demeye üşendiğini söyleyip ay demeye başlamıştı bana. Aslında yeni adım hoşumada gitmişti.
- aramasaydın güzel rüyaların içindeydim.
-sen hala çıkmadın mı evden!
-hayır sabahın köründe neden cıkıyım ya. Uykum var Caner.
-aferin akıllı ay! Kızım bugün konferans varya.
- ben onu tamamen unutmuşum.
-ona ne şüphe.
Bu gün ünlü bir beyin cerrahı bizim kampüste söyleşi yapıcaktı. Ve son iki haftadır herkes bu söyleşi için hazırlanıyodu. Hali hazırda  gelicek olan doktor bir çok hastaneye sahip biriydi. Ve özelikle son sınıflar onun hastanesinde calışabilmek için onunla tanışmak istiyordu. Ayrıca böyle bir söyleşiye katılmak benim içinde önemliydi. Ama ben bunu unutmuş ve neredeyse gec kalıyordum. Bu yüzden hızla yataktan fırlamış telefonu omzula kulağım arasına sıkıştırmıştım. Bir yandanda dolabın karşısında kıyafet secimeye calışoyodum.
-canerrr bana yer tut nolur. Hemen cıkıyorum ben.
- gec kalma ama. Cabuk koş kızım.
-tamam tamam tutma beni hadi.
Telefonu canerin yüzüne kapatmıştım. Sectiğim kıyafetleri yatağa fırlatıp  banyoda işlerimi  halletmiş sonra Hızla mavi kot pantolon, sarı gömlek ve sarı babetlerimi giymiş, cantamı ve telefonumuda alıp odadan cıkmıştım. Annemle babam coktan işe gitmişti. Benimde yemek yiyecek zamanım olmadığından,oyalanmadan evden cıkmıştım. Durağın önünde dakikalarca beklediğim halde ne otobüs ne de taksi gecmemişti. Kampüse otobüsle 10, yürüyerek 20 dk da gidebilirim. Ama benim o kadar zamanım yoktu. Belki koşarak 20dk yı 10 dk ya düşrebilirdim. Ama bunun için ışık hızına falan cıkmalıydım. Yarı yolda taksi görürsem bineceğimi aklıma not ederek koşmaya başladım. Ne olursa olsun bu söyleşiye katılmak istiyordum. Koşmaktan artık bacaklarım sızlıyodu ama pes etmiycektim. Taki önüme bir anda fırlayan bisikletliyle kadar. Bisikletteki  kızla birlikte yere düştüğümüzde zamandan kaybetmiştim bile.
- cok afedersin Bi anda önüme cıktın.
Sarı saclı kız bana öylece bakarken hızla yerden kalktım ve ellerimi cırptım.
- önemli değil. Yanlış anlama ama acilen gitmem lazım o yüzden sana yardım edemiycem.
Diyerek koşmaya başladım. Sonunda kampüsün önüne geldiğimde nefes nefeseydim. Konferans solonuna girip canere bakındım. Ön sıralarda oturuyordu bende yanına gidip oturdum. Neyse ki daha söyleşi başlamamış.
- neredesin be kızım gec kalıcaksın sandım.
- sorma be. Şu halime bak terden su oldum.
- eee hakettin sen.
Canere daha fazla laf. Yetiştirirdim belki ama söyleşi coktan başlamış salon  alkış sesleriyle yankılanmıştı. İçeri giren Dr. Orhan akdemir ' le ıslık sesleride calınmaya başlamıştı. Mikrofonu eline alan Dr. Solo un sesizleşmesine fırsat vermiş ve konuşmaya başlamıştı. Söyleşi boyu coğunlukla not almış arda da Dr. Un esprileriyle gülmüştüm. Söyleşi sonunda, Dr.,
- şöyleşi bitmeden sizlere kızımı tanıtmak istiyorum kendisi doktor olmak yerine psikoloji okusada cok başarılıdır. Gerce oğlumda baba mesleğinden uzaklaşmaya secti  ama neyse. Hastaneleri kime bırakcakmı bilemiyorum artık. Evet sizleri kızım güneş akdemir le tanıştırıyım.
Adı gibi sap sarı saclar la sahneye ilerleyen kız bize döndüğünde tam anlamıyla şok olmuştum. Cünkü bu kız gelirken carpıştığım ve öylece bırakıp geldiğim kızdı. Göz göze geldiğimizde gülümsedi...



Güneşe merhaba diyelim. Sanırım cakıl taşları toplanıyor he ne dersiniz?
5. Bölümde yayınlandı umarım beyeniyosunuzdur. Lütfen yorumlarınızı bırakın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere... ☺️







çakıl taşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin