Peki insan kaç kere yanılırdı. İnsan kaç kere terk edilirdi. Neden hep mutluluğa ulaştığımız an yeni bir açı seline kapılırdık. Hani bazı şarkılar vardı ya öyle bir tınısı vardıki baştan sona hüzün yüklü olsada melodisi sana mutluluk verir o hüzün selinin içinde tek bir iyi çümleyle kendini kandırırdın. Öyleydi işte benim hayatım. Sürekli iyi olacağını sanarak kendimi kandırdığım bir hikaye... şimdi gelelim ne olduğuna,
Doğum günüm harika geçmişti. Yada ben öyle sanıyordum. Arka planda olanlardan haberim bile yoktu. Geçmişi artık takmıyorum demiştim ya. Ama sanırım geçmiş benim peşimi bırakmıycaktı. Rüzgarın babası nasıl öğrendiyse uyuşturucu kaçakcılarına bulaştığımı öğrenmişti. Rüzgar ve benim görüşmeme yasaklamıştı. Ancak biz yasahı takmayıp yine de buluşmuştuk. Sonra ne olduğunu sormayın bile. Çünkü yine insanlar o iğrenç yüzünü göstermişti. Rüzgarın babası diğerlerinin ailesiyle konuşmuş ve onları benim kötü biri olduğuma ikna ederek gaza getirmiş, bana saldırmalarını sağlamıştı. Bu sabah Bi uyandım. Evde kıyamet kopuyodu resmen. Hepsi evimize gelmiş annemle tartışıyolardı. Merdivenlerden inerek solona girdiğimde önce bir sessizlik oldu. Sonra açelyanın annesi üzerime yürümeye başladı. Annem araya girsede durduramıyordu.her kafadan bir ses çıkıyordu. Bense öylece kalakalmıştım. Hiç bir tepki veremiyorum bile.
-seni pislik. Cocuklarımıza kötü alışkanlıklar veriyorsun sen.
-uzak dur onlardan.
-senin gibi terbiyesiz bir kızla asla karşılaşmamalılar.
-Çağatay da sigaraya sen başlattın dimi. Ben biliyom ama ben oğlum asla yapmazdı öyle şeyler.
-haysiyetsiz seni!
Sesler o kadar artmıştıki Annem ve Ayşe teyze onları susuturamıyodu bile. Ne vardı sanki, bu gün tatile gidicektik. Ne yapmıştım ben onlara. Kendime geldiğimde telefonumu açarak rüzgarı aradım. Bir yandan da ağlıyordum. Ama telefonu açan olmadı.
-boşuna arama artık onlara zarar veremiyceksin. Diye bağırdı oğuzun annesi.
Annem ağlayarak benim bir suçum olmadığını söylüyordu. Babam evde değildi. Ama büyük iğtimalle yolda büyük bir hızla eve gelmeye çalışıyordu. Kardeşim ise kapının önünde birilerine bağırıp duruyordu. Hıçkırıklarımın arasından,
- o da ne demek dedim.
-onlar gidiyor yaz boyunda gelmiycekler. Hatta büyük iğtimalle okullarında gittikleri ülkeye aldırırız.
Dedi rüzgarın babası.
Öylece kalakalmıştım. Gidemezlerdi. Beni bırakmazlar dı.
Kolumdan tutan kadınlardan biri,
- yarım saate uçakları kalkacak rahat bırak artık onları diye bağırdı.
Kolumu kadının elinden kurtararak koşmaya başladım. Üzerimdeki pijamaları takmıyordum bile. bağceden çıktığımda evin önünde bir taksi durdu. Caner gelmişti. İnmeden geri binmesini söyleyerek bende bindim. Ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. Açil havaalanına gitmesini söyledim. Caner neler olduğunu sorarken konuşamıyorum bile. Zorla olanları anlattığımda Caner de benim kadar üzülmüş ve korkmuştu. Sürekli taksiciye daha hızlı sürmesini söylüyordu. Havaalanına geldiğimizde taksiden inerek koşmaya başladım. Caner de arkamdan geliyordu. Bir türlü gözümdeki yaşları durduramıyorum. Deli gibi herkesi durdurup rüzgarı soruyordum.girişin önüne geldiğimde güvenlik giremiyeceğimi söylemişti. Ama dinlemeden kaçak olarak koşmaya başladım. Arkamda Caner ve onun arkasında her an coğalan güvenliklerle. Kendimi durduramıyorum. Her an daha çok ağlıyordum. Sonunda giriş kapılarına yaklaştığımız da açık olan tek kapıdan. İnsanlar giriyordu. Rüzgarı görmemle koşmak için hazırlandım. Ama biri kolumdan yakalamış geri çekiyordu. Kafamı çevirdiğimde iki güvenliğin kolumdan tuttuğunu farkettim. Caneride yere yatırmış üzerine tek dizini koyarak hareketsiz hale getirmişlerdi.
-lütfen bırakın beni. Diye yalvarmaya başlamıştım. Tekrar kapıdan geçmek üzere olan rüzgara ve diğerlerine bakarak bağırmaya başladım,
-rüzgaaaaaar! Duuuur! Sesim tüm alanda duyulurken rüzgarla göz göze gelmiştim. Dilim lal olmuştu sanki konuşamıyorum. Sadece gözlerimle gitmemesini söylüyordum. Hafifce tebessüm etti. Güneş ve çağla ağlıyordu. Açelya ise kafasını çağtayın göğsüne dayamıştı. Oğuz ve çağataysa hiç olmadıkları kadar tepkisizdiler.kafamı hafifce yana eğerek gülümsedim. Ama yanıma gelmediler, onlar kapıdan geçerken, ben öylece yere yığıldım. Güvenlikten kendini kurtaran Caner koşarak yanıma gelmiş ve yere oturarak beni kendine çekmişti. İkimizde ağlıyoduk. İkimizde terkedilmiştik. İkimizde yine en baştaki gibi bizbize kalmıştık. Çalan telefonu zorla açarak kulağıma dayadığımda annemin hıçkırıklarıyla karşılaştım.
-dolunay, dolunay baban! Baban kaza yapmış. Ameliyata aldılar dolunay çok kötü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çakıl taşları
Literatura KobiecaBir avuç taşı sallamışlar ve atmışlar yere, Her bir taş düşmüş bir başkasının önüne. Bir müzik başlamış, müzik kutusu içinde, Aşk ve arkadaşlık hissedilmiş yürekte, Geçmişe mazi denilmiş, dayanmış yinede birleşmiş her taş ve kaymış gökyüzünde...