- merhaba. Dedi Şeyma.
Bir kac saniye hiç konuşmadan şeymayla bakıştık.
-biraz konuşalım mı? Dedi. Beni şaşırtacak.
-olur. Dedim bende.
Birlikte arka sokaktaki eskiden takıldığımız kafeye geldik. Masallardan ikisini yanyana getirerek oturduk. Onlar masanın bir tarafında bizse diğer tarafında oturuyorduk. Sürekli mutlu ve güçlü görünmeye calışıp meydan okusamda. Ne diyeceğimi bilmiyordum bile. Ama güneş beni şaşırtarak konuşmaya başladı.
- demek meşhur Şeyma sensin.
-benden cok mu bahsetti dolunay yoksa. Bana hayran olduğunu zaten biliyordum. Dedi.
- ha evet senden cok bahsetti. Dur bir düşüniyim. Ha hatırladım birlikte adam döverken keşke şeymada olsaydı onuda döverdik demişti galiba. Hımmm başka başkaaaa. Ah pardon senden pek bahsetmememiş galiba. Ee napsın kız aptallardan bahsederek zamanını boşa mı harcarsın dimi yani.
Vurduuu ve goool. Güneşten böyle bir cıkış hiç beklemiyordum. Şeymayla küçümseyiçi bir şekilde konuşmuş onu kendi silahıyla vurmuştu. Tabi sözlerinin başında kendinden emin ve havalı olduğunu sanan, kendince bizi ezikleyerek gülen şeymanın yüzü git gide morarmaya başlamıştı bile. Kendimi gülmemek için sıkarken diğerleri dayanamamış gülmeye başlamıştı. Caner dayanamıyarak söze girdi,
- ne oldu sanırım zorunuza gitti.
Şeymanın arkadaşlarından biri olan arda araya girip,
- ikiniz sanırım avukatı oluyorsunuz dolunayın. Sürekli bir laf carpma falan. Dedi. Benden önce davranan rüzgar,
-sende sanırım pek sevgili şeymacığının avukatının. Dedi.
-saçmalama!
Diye çiyaklayan esma,
Araya daldı. Uzun zamandır ardaya platonik Di. Ve rüzgarın dediği kelime zoruna gitmişti. Tabi oğuz durur mu? yakaladı fırsatı ve masayı terk etmeme neden olucak o espriyi yaptı.
-sac malanmaz cicim. Saç taranır. Dedi.
Masadaki herkes yüzünü buruşturup oğuza baktığında oğuz omuzlarını sallayıp,
-napıyım söylemeseydin içimde kalırdı. dedi.
Tabi ki kimse oğuzu takmamışdı. Birbirlerine öldürücü bakışlar atmaya devam ediyordu. Geldiğimizde beri sessiz olan çağla daha fazla dayanamamış olmalı ki elini sertce masaya vurup ayağa kalktı. Masanın onların tarafındaki yerine eğilip kaşlarını catarak, öldürücü olduğunu düşündüğü bir bakışla,
- şimdi onu bunu bırakında siz hangi çüretle bizim kıza iftira atarsınız lan. Dedi.
Taki oğuz cağlayı tişörtünden tutup geri sandalyesine cekerek oturmasını sağlayana kadar, ama bakışları etkili olmuş olmalı ki Şeyma tedirgince yerinde kımıldandı. Büyük iğtimalle burda yaşadıklarımı yeni arkalarıma anlatıcağımı düşünmemişti. Boğazını temizliyerek,
-ben kimseye iftira atmadım dedi.
Cağtay,
-eminmisin küçük cadı Atmadınmı? dedi.
Şeyma kekeliyerek,
-atmadım. Dedi.
Tabi Şeymanın cok sevgili avukatlarından Merve araya girerek,
-kızın üstüne gitmeyi kesin biz kimseye iftira atmadık işte. Demeyi iğmal etmedi.
Ama benim akıllı arkadaşım açi,
- sakin ol şampiyon biz neden iftira attınız demedik zaten bizzat şeymayla neden attın dedik. Sen neden üstüne alındın.
Diyerek merveyi mosmor etmişti.
Ben mi? Bense arkama yaslanmış arkadaşlarımın beni nasıl koruduklarını izliyordum. Saatlerce karşılıklı oturmuş ve bizimkilerin şemaları nasıl morarttığını izlemiştim. En sonunda kafeden cıkarken Şeyma ağlıyordu. Cünkü fazla üzerine gitmişiz bununda semih demişti. Ama şeymayı o halde görmek beni mutlu etmişti. Sanki içimdeki bir ateşe soğuk su dökmüş gibi hissediyordum. Bu kötü bişey gibi gelebilir size, ama ne demiş atalarımız savaşta ve aşkta her şey mübahtır. Sokakta öğlece yürürken açi,
-gençler bundan sonra Antalya her geldiğimde bu kızı mors etmek en büyük eğlencem olucak. dedi.
Hepimiz kahkaha atmaya başladık. Akşam olmuştu coktan. Ama biz mahallede gülerek gezmeyi terciğ etmiştik. Böylece herkese ne kadar güçlü olduğumu göstericektim. Bir anda ne ara yanımızdan ayrıldığını anlamadığım oğuz ara sokaktan önümüze fırladı. Gülerek elindeki siyah cantayı salladı. Ben ne olduğunu anlamasamda cağla anlamış olmalıki ellerini cırparak yerinde zıplamaya başladı. Oğuz bana dönerek,
- şu cadolozun evi nerde bakalım. Oraya gidiyoruz hadi. Dedi.
-neden. Dedim.
Oğuz cantadan cıkardığı sprey boyayı elinde sallıyarak,
-intikam soğuk yenen bir yemektir de ondan. Dedi.
Ne yapmaya calıştığını anladığımda gülmeye başladım. Şu oğuz tam bir çatlaktı. Ama cok iyi arkadaştı. Birlikte şeymaların evinin önüne geldik. Evi sokağın arka kısmına bakıyordu. Akşam olmasından ve durduğumuz yerin ıssız olmasından şanslıydık. Oğuz cantadaki spreyleri bize dağıttı.
Böyle anlarda insan içinden ne geliyorsa onu yapardı. Peki ben napıcaktım. Herkes kendince kızgınlıhını kusuyodu duvara. Biri Bi şeyler yazıyo, biri cadı resmi yapıyordu. Peki benim içimdeki kızgınlığım neydi. Kimeydi. Şeymayamı kızgınım. Yoksa ona inandığım için kendimemi? Sanırım ne yapıcağım bulmuştum. Sokak yazısıyla yazdığım yazıya geri çekilip baktığımda eserimle grur duydum. Bizimkilerde işlerini bitirmiş yanıma gelmişti. Birlikte duvara yazdığım kocaman yazıyı izliyoduk.
Ama ben inanmam mutsuz yarınlara,
Öyle olsa iftiran bana harikalar vermezdi.
Ama ben unuttum azaldı içimde kasırgalar,
Sana mutluluklar, içinde ömür boyu söndüremeyeceğin kasırgalar var...Hayatını mafetmeye
Calıştığın peri....Aynen böyle yazmıştım. Belki dışarıdan bakan Biri pek bişey anlamazdı. Ama ben bu satırlardan cok şey anlıyodum işte. Boşalmış sprey kutuları cöpe atarak otele döndük. Odama cıktığımda kendimi yatağa attım. Cağla banyoya girmişti. Öylece yatakta uzandım gün içinde yaşadıklarımızı düşündüm durdum. Allahı sana binlerce kez şükürler olsun bana böyle arkaşlar verdiğin için. Bir anda aklıma rüzgar geldi. 12 de havuzda buluşmak istemişti. Benimle özel olarak konuşacağını söylemişti. Hızla yataktan kalkarak saate baktım. 12.30 Du. Dolaptan hırkamı alarak üzerime gecirdim. Telefonu ve odanın kartını alarak aşağı indim. Lobide kimse yoktu. Belki hala havuzun önündedir diye koşarak havuzun önüne geldim. ama yoktu. Havuzun etrafında bir kaçkez dönerek rüzgarı aradım. Ama yoktu. Sanırım gelmiyeceğimi düşünüp gitmişti. Havuzun kenarındaki şezlonklardan Birine oturarak derin bir nefes aldım. Nerdesin rüzgar? geldim işte ben. Özür dilerim seni bekletmek istemezdim. Ne olur kızma bana. Ne olur gitmemiş ol...
- nerdesin rüzgar? Diye mırıldandım.
Sırtımda hissettiğim ürpertiyle arkama döndüğümde arkamdaki şezlonka oturan rüzgar gözlerimin içine bakarak,
- nerdeydin dolunay? Dedi.
Neredeydin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çakıl taşları
ChickLitBir avuç taşı sallamışlar ve atmışlar yere, Her bir taş düşmüş bir başkasının önüne. Bir müzik başlamış, müzik kutusu içinde, Aşk ve arkadaşlık hissedilmiş yürekte, Geçmişe mazi denilmiş, dayanmış yinede birleşmiş her taş ve kaymış gökyüzünde...