Bir avuç taşı sallamışlar ve atmışlar yere,
Her bir taş düşmüş bir başkasının önüne.
Bir müzik başlamış, müzik kutusu içinde,
Aşk ve arkadaşlık hissedilmiş yürekte,
Geçmişe mazi denilmiş, dayanmış yinede birleşmiş her taş ve kaymış gökyüzünde...
" doktor dolunay! Doktor dolunay! Acilden bekleniyorsunuz!" "doktor dolunay! Doktor dolunay! Açilden bekleniyorsunuz!"
Anons edilen ismimle birlikte, cıkmak için cıkardığım önlüğümü geri giydim. Beyazlara döşenmiş odamdan cıkarak açile doğru ilerlemeye başladım. Çift eğitim alarak hem çerrahi hemde çocuk doktoru olarak mezun olmuştum. Dolayısıyla Açilden pek işim olmazdı. Ama beni özellikle cağırıyolarsa önemli bişey olmalıydı. Aradan 6 YIL geçmişti. O günün üstünden. Bir daha asla haber alamamıştık onlardan. Şimdi neredeler, nasıllar hiç bilmiyordum. Açıkcası bir açıklama bile yapmadan bizi terk eden insanlarla işim dai olmazdı. Açilden girdiğimde yoğun tempo her yerde görülüyordu. Stajımı ilk yılını açil doktoru olarak geçirmiştim. Herkesin kaldıramıyacağı bir bölümdü. İlk açılar ilk müdahaleler, her anlamda bir savaş meydanı gibi biyerdi. Ancak benle aynı anda staja başlayan Caner açilin heyecanını daha çok sevmiş ve Açilde kalmıştı. Resepsiyonuna yanında duran caneri yanına ilerledim. Açilin en yakışıklı ve en başarılı doktoruydu. Evet yıllar bize bişeyler yaşatmıştı . Ama şu an durduğumuz yerde de bu sayede bulunuyorduk. Yanlarına geldiğimde resepsiyondaki Esma ya dönerek, -beni çağırmışsınız dedim. -evet doktor hanım. Arda geldi yine. Ancak doktor canerin değil sizin gelmenizi ısrar edip duruyor. Gülerek ilerleyen canerin peşinden bende ilerledim. Arda 9 yaşında bir çocuktu. Neredeyse her hafta Biyerini yaralar ve soluğu annesiyle Açilde alırdı. Artık buranın daimi müşterisi gibiydi. Hastanede onu tanımayan yoktu yani. 1 ay önce falan canerin yerine acile bakarken tanışmıştık ardayla. O küçücük bıcır bıcır aklıyla çok akıllı ve harika bir çocuktu. Ama işte kafayı bana takmıştı. Her geldiğinde benim tedavi etmemi istiyordu. Eğer o gün yoksam hastanede ki doktorların vay haline. Küçük hayranımdı yani. Ardanın yanına geldiğimizde o yeşil gözleriyle gözlerime bakmış, -dolunay ablaaaa! Diye bağırmıştı. -merhaba tatlım bugün neyin var bakalım. Arda suçlu bir şekilde annesine baktığında kadında mahçup bir ifadeye bana baktı ve anlatmaya başladı, -doktor hanım. Valla baş edemiyorum bu çocukla . Şimdide okulda koşarken düşmüş. Dizi yarılmış. Durmuyor ki yerinde. Dedi son sözleri sinirli çıkarken ardaya bakıyordu. -hımmm demek öyle. Dedim ardaya bakarak. Yaşına rahmen arda çok cesur bir çocuktu . Hiç bağırmıyor veya zorluk cıkarmıyodu. Hemşirenin getirdiği malzemelerle, ardanın dizine iki dikiş atarak pansuman yaptım. - pekala iki gün sonra tekrar gelin mansuman yenileyelim. Ardacım sende kendine dikkat etmelisin. Tamammı. -tamam dolunay abla. Söz veriyorum. Ardanın yanından ayrılarak odama çıktım. Önlüğü yerine asıp montumu ve çantamı aldım. Caner beni aşağıda bekliyordu. Hastaneden cıkarak arabama bindik. Evet kırmızı arabam babamdan mezuniyet hediyemdi. Arabayı eve sürmeye başladım. Gecen yıllarda çok şey değişmişti. Babam artık işlerden çekilmiş yarı emekli olmuştu. Annem ise önce tek başına işleri büyütmüş ve sonra yeni mezun olan kardeşimle bir şirket kurmuştu. Ne olursa olsun işlerimiz dahada iyiye gitmişti. Kardeşim de annemler gibi bir mimardı. Şirketi 4 'bölmüşlerdi. Babam, ben, annem ve kardeşim yasal olarak 4 ortaktık. Ama işlerle annem ve kardeşim ilgileniyodu. Canere gelicek olursak annesiyle birlikte bizim sitede bulunan apartman dairelerinden birine taşınmışlardı. Anlıyacağınız bizde daha büyük ve kocaman bir site içinde bir yere taşınmıştık. Calıştığım özel hastaneye daha yakındı. Geçen sürede Annem ve canerin annesi cok iyi arkadaş olmuştu. Birlikte sürekli vakit geçiriyorduk.öyleydi işte. Siteye girerek canerlerin binasının önünde durdum. -hadi görüşürüz ay kız. Dedi Caner göz kırparak. Hayatımızda çok şey değişmişti. Ama bir şey aynıydı. Caner bana hala ay kız demeye devam ediyordu. O arabadan inerken bende gülüyordum. Arabayı ilerleterek bizim villanın önüne geldim. Arabayı garaja park ederek. Eve ilerledim. Büyük bir bağcesi vardı. Kocaman havuzu ve etraftaki ağaclarıyla harika bir yerdi burası. Şehirsin içinde ayrı bir yer gibiydi. Babam artık evde olduğundan bağçivanla birlikte çalışmış ve arka bağceyi harika bir çiçek cennetine cevirmişlerdi. Evimiz ise ayrı bir harikaydı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
5 katlı evimizin giriş katı tamamen oturma alanıydı ve tabi açık plan mutfağı vardı. Zemin katı spor odasıydı. İkinci katta 2 misafir odası ve 1 kütüphane vardı. Üçüncü kat ise yatak odaları ve çalışma odalarından oluşuyordu. Ve çatı katı ise tamamen ban aitti. Yatak odam, giyinme odam ve küçük bir dans odam vardı. Kendimi kötü hissettikce terepistimin önerdiği gibi yeni edindiğim habim olan dansı yapıyordum. Evi incelemeyi bırakarak içeri girdim. Saat daha 6 idi. Ve annem le kardeşim daha gelmemişti. Solona ilerliyerek bulmaca cözen babamın yanaklarından öptüm. Emekli olmak ona yeni hobiler vermişti. -ben geldim babam. -Hoş geldin kızım. Dolunay bana yardım edermisin kızım hala şu sandalyeyi ilerlemekte zorlanıyorum. Gülümseyerek babamın arkasına geçtim. Ve sandalyeyi bağceye doğru sürmeye başladım. Babam yıllardır bu sandalyeye hapis kalmıştı. Uzun süre fizik tedavi görmesine rahmen işe yaramamış tedavi. Birçok doktora götürmüştük. Ama hiç bir yanıt alamamıştık. Hala görüştüğümüz başka doktorlarda vardı tabi haber beklediğimiz insanlar... Tek dileğim babamın tekrar yürüyebilmesiydi.