Bittin Sen Oğuz!

20 3 0
                                    

    Kapı açıldığında içeri önce gülerek iki adam girdi. Sonra üst kattan 4 kişi daha gülerek aşağı indi. Biz neler olduğunu anlamaya çalışırken bir anda oğuz belirdi önümüzde. Gülmekten iki büklüm olmuştu. Biz hala şaşkınca bakarken, çağla koşarak oğuza sarılmış ve onun kahkahalarına eşlik etmişti. Oğuz gülmesini zorla durduğunda boğazını temizleyip, gülmemek için kendini kasarak,
- şaka diye bağırdı! Ve tekrar gülmeye başladı.
    Öylece onları izliyodum. Bir kaç dakika sonra jeton düştü. Ve değşetle oğuz ve çağlayla baktım.
-siz... Dedim
-BUNU YAPMIŞ OLAMAZSINIZ.
-üzgünüm ama yaptık. Dedi çağla.
-sen sus aramızdaki hain dedi Çağatay sinirle.
    Ve sonra olanları siz düşünün. Yada ben söyleyeyim. Caner, Çağatay ve rüzgar evin her yerinde oğuzu kovalamış ve tuttukları an ensesinden tutmuş yavru kedi gibi yanımıza getirmişlerdi. Çağlayı ise biz kızlar kaçmadan masaya oturtmuştuk.
   Anlamadınız sanırım. Bizim bu iki çatlak akıllarınca bizi korkutçaklar. Gerce oğuzun buraya gelmek istemesine ve vapuru kaçırmamıza neden olmasından Bi şeyler anlamalıydım ama neyse. Oğuz bey internetten bulduğu bir ekiple anlaşmış. Ve bu evi gecelik olarak kiralamışlar. Sonra bizimle aynı feribotta gelen ekip biz adayı gezmekle meşkulken evi hazırlamışlar. Zaten dıştan perili eve benzeyen ev işlerini kolaylaştırmışmış. Ha bide çağla hanım çok suçsuzmuş gibi bide aslında daha korkunç planları  olduğunu ama güneş ilk ratteden ağladı diye açıdıklarını ve eksiltmeye gittiklerini söylemişti. Yani bizim korkudan sessiz kaldığını sandığımız arkadaşımız meyerse bizden gizlediği telefonuyla casusluk yapıyormuş. Eşyalarımızıda sırf birini aramayalım yada neler olduğunu anlamayalım diye almışlar. Şimdi siz söyleyin bu ikiliye ne yapmalı.
     Elinde bir koliyle gelen ekipten biri koliyle bize uzatmış ve gülmemek için kendini kasarak işlerinin bittiğin ve gidiceklerini söyleyerek çıkmıştı. Getirdikleri koliyi açarak içinden telefonlarımızı ve çantalarımızı aldık.
-bunun açısı kötü olucak. diyen Çağatay,oğuzu ve cağalayı ensesinden kaldırıp kapıya itekledi. Evden çıktığımızda saat 8 e geliyordu. Büyük iğtimalle ilk feribot şimdi çıkıyordu. Sahile inerek bir kafede oturduk. Oğuz ve çağla korkudan ağızlarını açamazken gelen garsondan masayı kavaltılıklarla donatmasını istemişti cağatay. Oğuz ve çağlaya atılan öldürücü bakışlardan sonra, ikinçi feribotta gelmişti. Hesabı isteyen rüzgarla bizde ayaklanmıştık. Elinde hesapla gelen garson hesabı bize uzatarak beklemişti. Rüzgar cüzdanını açarak içine baktı. Sonra kafasını kaldırıp bize baktı.
-benim cüzdanımda ki paralar nerede?
-ne? Dedi Çağatay kendi cüzdanını açarken, ama tabi boştu. Hepimiz eşyalarımızıda kontrol ettiğimizde üzerimizde beş kuruş nakit olmadığını farkettik. Evet hayırlı olsun an itibariyle dolandırılmıştık. Garsonla gözgöze geldiğimizde durumu anlamış olmalı ki bir anda gözden kayboldu geri döndüğünde yanında daha üsten olduğu belli olan bir adam vardı. Yüzündeki pis sırıtışla,
-mutfak bu tarafta gençler.
    Diyerek gülmeye başladı.
-lan oğuz geri dönünce gözüme gözükme. Bittin sen. dedi rüzgar. Bir yandan mutfaha doğru ilerlerken...

çakıl taşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin