Medyadaki şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.
Yıllar önce biri karşıma geçip de bir gün ailen dışında bir adam için 24 saat uykusuz duracaksın, hayatındaki en büyük ve en zor ameliyata kalkışacaksın deseydi hadi oradan der geçer giderdim. Ama şimdi uykusuzluktan yanan gözlerim yinede inadına açıktı. Sadece benim değil hepimizin. Serhat bey de dahil herkes uykusuzluğa dayanamamış ve bir koltuğa kıvrılmışken biz öylece yere oturmuş beyaz fayansları izliyorduk. Elimde yüzüğümle oynarken başımı yanımda oturan canerin omzuna koymuştum. Canerin diğer tarafında oturan güneşte başını canerin omzuna koyarken oğuz dizlerime uzanmış sessizce ağlıyordu. Çağla oğuzun yanında abisine sarılmış etrafa boş bakışlar atarken Çağatay tepkisizce heykel gibi duruyordu. Açi ise çağatayın yanında oturmuş ayaklarını kendine çekmişti. Ağlamıyorum ben. Ağlayamıyodum. Çünkü son 24 saattir gözümden düşen yaşlardan sonra bir damla kalmamıştı geride. Hoş kalsaydı da ağlamıycaktım artık. Çünkü bir söz vermiştim.
2 Gün SONRA
Uyanmamıştı hala yoğunbakımın önünden 1 dk ayrılmamıştık. Zaman geçtikçe doktorlar umudunu kaybediyordu. Ailelerimiz yakınlarda bir otel tutmuş orda kalıyolardı. Bizi de götürmek için uğraşsalarda hiçbirimiz gitmemiştik. Serhat beyde hastanede bizimle kalıyordu.
1 HAFTA SONRA
-Tam bir hafta oldu be rüzgar. Neden uyanmıyosun. Bak biz perişan olduk. Sen bize kıyamazsın ki uyan hadi. Dedim sessizce.
Doktor Samuel i zorla ikna etmiş ve rüzgarın yanına girmiştim. Günlerdir akmayan yaşlarım daha buraya girdiğim an akmaya başlamıştı. Elini sıkıca tuttuğum rüzgara bakarak,
- bunu bize yapamazsın. Haksızlık bu. Bak hiç birimiz 1 haftadır doğru düzgün uyuyup bişeyler yiyemedik. Sen bize dayanamazsın. Rüzgar bak ben babana bir söz verdim. Kalk ne olur. Hem güneş çok ağlıyor. O senin küçük kız kardeşin. Buraya gelirken dediki. Abime söyle beni bırakıp gitmeyi düşünmesin bile. Dedim.
Ve devam ettim.
-rüzgar biliyomusun dün senin çatlak arkadaşın oğuz hastaneyi ayağa kaldırdı sen uyanmıyosun diye en sonunda sakinleştirici yapıp uyuttular.
Rüzgar doktorlar senden umudu kesti. Makineyi kapatmayı düşünüyorlar. Rüzgar ne olur Eric gibi sende şaşırt bu doktorları. Uyan ne olur. Ve birlikte ailemiz ve sevdiklerimizle kendi ülkemize dönelim. Lütfen. Bak onları sadece bir gün oyalıyabilirim. O yüzden uyan.
Göz yaşlarımı silerek ayağa kalktım eğilerek rüzgarın yanağına minik bir öpücük bırakıp geri çekildim.
-şimdi cıkmalıyım zamanım çok azdı. Daha diğerleri de gelicek seni görücek. Dedim.
Biliyordum işte. Normalde doktorlar böyle bişey izin vermezlerdi. Bende vermezdim. Böyle bişey tek bir şekilde kabul görürdü. Vedalaşmak için. Bu yüzden izin vermişti doktor Samuel. Yoğum bakımdan cıkmadan önce son bir kez arkamı dönerek rüzgara baktım ve
-seni seviyorum Rüzgar. Dedim.
Ben odadan cıkarken içeri güneş giriyordu.
1 gün sonra"-Dolunay o öldü. Hadi kalk dedi Caner kolumu dürterken. Yerimden korkuyla fırlarken gözlerimi koridorda gezdirdim. Herkes ağlıyordu. Serhat bey duvarım dibinde yere çökmüşken güneş elindeki kanlı rüzgarın tişörtünü göğsüne bastırmıştı. Olamazdı. Ölmezdi. Kafamı hızla iki yana salladım..
-Caner ölemez o. Dedim.
Gözümden akan yaşlar üzerimi ıslatıyodu.
-uyan kızım öldü o. Dedi Caner.
-hayır. Dedim.
-uyan dolunay. dedi. "
-dolunay uyan!
Kolumun sarsılmasıyla gözlerimi açtım. Sandalyenin üzerinde uyuya kalmıştım. Karşımda gülen canere baktım önce. Sonra etrafta koşturan doktorlara. Güneş belirdi Bi anda koridorun başında bize doğru koşuyordu, arkasında babası ve yüzlerinde büyük bir gülümsemeyle. Açelya ya baktım sonra. En mantıklı olanımız oyduya hani. Gülerek,
-uyandı. Dedi.
Uyandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çakıl taşları
Literatura KobiecaBir avuç taşı sallamışlar ve atmışlar yere, Her bir taş düşmüş bir başkasının önüne. Bir müzik başlamış, müzik kutusu içinde, Aşk ve arkadaşlık hissedilmiş yürekte, Geçmişe mazi denilmiş, dayanmış yinede birleşmiş her taş ve kaymış gökyüzünde...