Beyaz ışık sevdiğimin üzerine vuruyor loş odada. Göğsündeki kablolar kocaman makinelere bağlı. Yüzüme bakıyor. öylece gülümsüyoruz birbirimize. Gözleri yavaşca kapanırken tek bir cümle fısıldıyor sessizce. "seni seviyorum."
Seni seviyorum diyorum bende. Artık beni duymıyacağını bilerek, belki duyar umuduyla. Hayır duymasını açınası bir şekilde umut ederek.
Bir sürü insan bekliyor ameliyathanenin önünde. Hepsinin en büyük duası rüzgar için. Rüzgar o cansız a uzanıyor masada. Ama kendime gelmeliyim artık. Benim mesleğim gibi mesleklerde arada bağ kurmamak önemli. Çünkü bazen duygular hata yaptırıyor. Ve eğer burda durmaya devam etmek istiyorsam kendimi toplamalıyım.
Rüzgarın babası serhat beye verdiğim sözü unutmamalıyım.35 dk önce
Rüzgar hazırlanmak üzere hemşirelerle gitmişti. Bense üzerimi değiştirmek için doktor odasındaydım. Odadan cıkıpta ameliyathaneye doğru ilerlerken serhat bey kesti önümü. Ben yüzüne şaşkınca bakarken konuşmaya başladı.
-biraz konuşabilirmiyiz?
-tabi.
Dedim kenardaki koltuklara doğru ilerlerken. Serhat bey ve koltuklardan birine oturduğunda bende yanına oturdum.
-dolunay kızım ben sana karşı değilim. Bilakis şunu bilki seninle gurur duyuyorum. Sizin üniversiteye ilk söyleşiye geldiğim günü hatırlıyomusunuz.
-evet. Güneşle tanışmıştım o gün.
-o günden tam 1 yıl önce ben eşimi kaybettim. Dolunay eşim leyla da kanserdi. Ama ben onu kurtaramadım. Cocuklar annelerine çok düşkündü. Anneleri ölünce ve ben kurtaramayınca yıkıldılar. İkisinde anneleri ve benim gibi doktor olmak istiyordu küçükken. Ama sonra küstüler hem bu mesleğe hem bana. Dolunay ben uzun zaman sonra oğlumla senin sayende tekrar barıştım. Oğlum uzun zaman sonra benden bişey istedi. Seni ondan uzak tutmamı. Sen bana oğlumu bir kere verdin. Bir daha ver ne olur. Kızım, güneş ise, o abisi gibi değildi. Hiç beni suçlamadı. Ama abisi ve benim aramda yıprandı. Annesinin açısını bile doğru düzgün çekemedi. Ama abisi olmazsa o bu sefer yıkılır. Dolunay, o çok iyi doktor şu bu daha iyiymiş, umrumda bile değil. Yanlız sana güveniyorum ben. Çünkü oğlumun bir kez senin için iğleştiğini gördüm. Bu kez senin yanında olduğunu bilerek hayata tutunacak biliyorum. Dolunay ne olur kurtar onu.
Ağlayarak burnumu çektim. Karşımda ağlayan bana herzaman korkutucu gelen adamın yüzüne baktım. Elleri titreyen serhat bey cok kötü görünüyordu. Titreyen ellerini tutarak,
-size söz veririm. Onu kurtarmak için herşeyi yapıcam. Dedim.
Söz veririm...ŞU AN
Derin bir nefes aldım. Ve masanın başına geçtim. Hemşireler elime eldiveni takarken masadaki sevdiğimi bakıyordum sadece. Doktor Samuel anestezi uzmanına bişeyler söylerken bana döndü. Ve emin olmak için gözlerimin içine baktı. Kafamı salladığım da oda hafif e tebessüm ederek asistanlara hazırlanmalarını söyledi. Kafamı kaldırıp üst kattan bizi izleyen hastane doktorlarına ve serhat beye baktım. Büyük bir ameliyatı yaptığımız. Bu gün başarılı olursak belkide rüzgarın durumuna gelipte öleceği söylenen insanlara yeni bir umut vericektik. Yeni bir tedavi şansları olucaktı. Bi nevi dönüm noktasıydı bu. Hiç bir doktor kaçırmak istememiştim bu yüzden. Serhat beyse bağlantılarını kullanarak girmişti içeri. Kafamı oradan cevirerek karşımdaki orta yaşlı doktora çevirdim.
-bu ameliyat başarılı olursa bu oda içinde bulunan bütün doktorlar ve asistanların adının tüm dünyada konuşalacağını biliyorsun dimi. Dedi.
-evet. Ama acıkcası şu an onun yaşaması daha önemli.
-pekala. Olucak olmasaada olucak diyosun yani.
Demek istediğini anlamamıştım. O yüzden bir cevap vermedim. Doktor Samuel asistanlara bir işaret verdiğinde ameliyat başlamıştı.
Çok zordu. Asistanların biri gidiyor biri geliyordu. Anlımdaki teri silen asistan koşarak cıktığında yerine başkası geldi. Odadan tek cıkmayan doktor Samuel ve bendim. Saat ilerliyordu. Kan sıçrayan maskemi değiştiren asistan tekrar yerine geçmişti. Gözlerimi kanlı yaradan almıyordum. Ama bir kulağım bize durumunu bildiren hemşiredeydi. Ameliyatın başlaması üzerinden 3 saat geçmişti. Gözlerim yasada pes etmiycektim. Bir anda makineden gelen sesle kalp atışlarım hızlandı. Ama rüzgarın kalp atışları yavaşlıyodu.
- defibrilatör 'ü getirin diye bağırdı doktor Samuel.
- 40 vur....
Gözlerim ekrandayken yüreğim ağzımdan cıkacaktı sanki.
-50 vur...
Hadi rüzgar dayan lütfen. Diyordum içimden.
- 80' e ayarla
-80 hazır.
Bırakamazsın beni rüzgar. Bırakamazsın bizi.
-100 vur.
Aldığı ani elektrik akımıyla yatakta zıplayan rüzgarın bedeniyle benimde kalbim ağzımda atmıştı sanki. Makineden gelen ses kalp atışlarını normale girdiğini gösteriyordu. Gözümden akan yaşı silerek doktor Samuel e baktım.
- hadi ikinci aşamaya geçelim doktor dolunay dedi.
Kafamı hızla sallarken asistanlar makineyi kaldırıyor ve eldivenlerimizi değiştiriyordu. Yaşıycaksın rüzgar, biliyorum. Dedim içimden. Ve ameliyata devam ettim saatler geçmişti. Bir kaç kere komplikasyonlar gelişsede iyi gidiyorduk. Hayatımda ilk defa bu kadar uzun bir ameliyata giriyordum. Tam 6 bucuk saattir içerideydik. Ve devam ediyordu ameliyat. Üst katta bizi izleyen herkes yorulmuş ve gitmişti. Tabi serhat bey dışında. Şu ana kadar bir sürü asistan değişmişti. Ve saat sabah 7 :35'i gösterirken 9 saatlik ameliyat bitmiş ve rüzgar yoğum bakıma gönderilmişti. Gözümün içine bakan doktor Samuel bundan sonrası onun direncine kalmış. Dua edelim göründüğü kadar güçlü olsun Diğerek cıkmıştı ameliyathaneden. Bense öylece kalakalmıştım. Çünkü cıktığım an herkes üzerime gelicekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çakıl taşları
Chick-LitBir avuç taşı sallamışlar ve atmışlar yere, Her bir taş düşmüş bir başkasının önüne. Bir müzik başlamış, müzik kutusu içinde, Aşk ve arkadaşlık hissedilmiş yürekte, Geçmişe mazi denilmiş, dayanmış yinede birleşmiş her taş ve kaymış gökyüzünde...