Ten

3K 320 329
                                    





O gün kendimi odaya nasıl attım bilmiyordum. Banyo yapmayı bile düşünmeden direkt kendimi yatağa atmıştım.

Sabah yine geç uyandığımda Hyunjin evde yoktu ve yine Yugyeom benimle ilgilenmişti. Gerçi onunla da pek sohbet ettiğimiz söylenemezdi. Özellikle Hyunjin ile ilgili sorduğum sorulardan kaçıyor, yanıt vermiyordu. Çok can sıkıcı bir durumdu.

İki gün olmuştu ve iki gündür Hyunjin eve uğramıyordu. Haliyle ben ve götüm istirahate çekilmiştik. Bana kalırsa bu herif, iki hafta boyunca işkenceyi yaşatacak sanıyordum ama bazı işleri demek ki önce geliyordu. Açıkçası ne yaptığını da merak ediyordum, ya da ortamı nasıldı? Ofisi filmlerdeki gibi karanlık ve masasının arkasında kocaman tablosu var mıydı?

Evet evet şu saçma örgüte dair merak ettğim tek şey masanın arkasındaki duvardaki tabloydu yani napabilirim?

Tabi ben biraz şom ağızlı olduğumdandır ki, Hyunjin evde olmadığı ikinci günün gecesinde eve gelmişti. Hatta odama bile girmişti ama uyuyor numarası yapmıştım.
O an ne onun kibirli tavrını, ne de içime girecek herhangi yapay bir şeyi çekecek kafada değildim. O da insaflı çıkmış olacak ki, bakınıp kapatmakla yetindi.

Sabah ise diğer günlerin aksine erken uyandım. Hyunjin ile konuşmam gerekiyordu. O madem böyle kafası estiğinde eve uğruyordu, bende en azından dışarı falan çıkabilirdim. En kötü beni de yanında götürebilirdi. Evet, babasının 'çocuğunu işe götür' gününe giden beş yaşındaki çocuk gibi falan geliyordu bu düşünce kulağa ama yapacak bir şey yoktu.

Merdivenden inip salona giriş yaptığımda Hyunjin, beni farketmemiş masanın üstünde duran tabletini karıştırmaya devam etmişti. Ona kısa bir göz süzdürdüğümde bu adam niye sürekli siyah giyiniyordu diye düşündüm. Bu karanlık işlerle uğraşanların siyah takıntısı beni öldürüyordu. Ben olsam her halde ardıç kuşu yumurtası mavisi bir takım giyerdim. İnsanlar derdi ki, bu adam neyin nesi böyle?

Bence insanları korkutmak karanlık takılmakla ilgili değildi. Barbie bebekler korkunçtu, üstelik tüm pembişliği ile. Evet evet, barbie bebeklerden korkuyordum.

"Öhöm." Boğazımı temizleyip olduğum yerden hareketlenerek adımlarımı masaya çevirdim. Yugyeom benim için servis açmıştı ama Hyunjin anca ses çıkarmamla kafasını kaldırmadan göz ucu ile dönmüştü. Ne sinir bozucu bir adamdı bu? "Size de günaydın Bay Hwang.."

"Günaydın çocuk." Derin bir nefes aldım. Açıkçası o lanet odanın dışında ona istediğim şekilde konuşabilirdim. Hatta istediğim şekilde davranabilirdim. Bu düşünce ile yan ağız sırıtmıştım. Tabi Hyunjin adamı bana bakmadığı için farketmemişti.

"Bay Hwang~" koluna sarılıp başımı omzuna yasladığımda bana şaşkınlıkla döndü. Ardından başını biraz geride tutup kaşları çatıldığında koluna daha sıkı sarıldım. "Son zamanlarda çok meşgulsünüz ve diyorum ki, bende mi bir şeyler yapsam?"

"Lee Felix, kaşınıyorsun galiba.." dediği şeyle omuz silktim ve hafif yükselip yüzümü yüzüne yaklaştırdım.

"Bay Hwang.. obsesifleri bilmesem sizi obsesif bir insan zannedeceğim. Alt tarafı sarılıyorum." Ardından bir elimi kolundan çekip omzuna attım, sandalyede biraz kaykıldığımda Hyunjin tepki vermekten ziyade yapacağım şeyi bekliyor gibiydi. "Bugün beni de yanınızda götürün."

"Çocuğunu işe götür gününde değiliz. Üstelikle sen gibi bir çocuğu." Biliyordum bu adamın böyle düşüneceğini. Suratındaki meymenetsiz soğuk ifade ile gözlerimi kıstım.

"Bay Hwang elinize kırbacı aldığınızda karşınızdaki çocuk mu, değil mi dinlemiyorsunuz ama?" Omzundaki elimi çenesine çıkardım. "Haksız mıyım?"

"Bu cüretkar hareketlerin, sana ve deliğine pahalıya patlamasın Lee." Ardından elini çenemdeki elime götürüp çekmişti. "Ayrıca.. bir dahakine iltimas göstermem." Dediği şeyle birlikte sandalyesini geri çekip ayağa kalktığında sarı saçlarını itmiş, ardından bana son bir bakış atıp arkasını dönüp hole ilerlemeye başlamıştı. O sıra ayaklandım.

"Hwang Hyunjin bir şey unuttun!" Dediğim şeyle durup omzu üstünden bana baktı. Bense kollarımı bağlayıp sırıttım.

"Seninle gelme isteğimi reddetmedin."

•••

"Felix önüne dön." Hyunjin yan koltuğumda otururken dediği şeyle gözlerimi devirdim.

Olağanüstü zekam sayesinde kendimi Hyunjin'e yamamıştım ve şu an son model jeepinin içinde ona dönüp duruyordum. Çünkü yapacak bir şey yoktu.

Yarım saati geçiktir yoldaydık. Bu adam her sabah bu kadar yol mu gidiyordu? Delilikti resmen.

Kafamın içinde mafya dizileri dört dönüyorken Hyunjin ise e-posta gözden geçiriyordu. Bu da saçmaydı mesela. Koskoca teknoloji vardı ve hala insanlar posta okuyordu. Ben e-posta hesabıma anca hesap onay için giriyordum. Hatta geçen yaz şirkette çalışırken bana tahsis edilen e-posta hesabımda yazışma takip edeceğime, onu da oyun hesabı açmak için kullanmıştım. Kısacası bu iş insanlarının e-posta kullanması bana göre şovdu. (Aynen felix putin ile erdoğanda wptan görüşüyor)

"Bay Hwang daha ne kadar yolumuz var?" Sorduğum soru ile Hyunjin omuz silkti.

"Şehir dışına çıkıyoruz."

"Her gün mü?"

"Hayır çocuk, bugün önemli bir toplantıya katılacağım."

"Ve siz beni mi götürüyorsunuz Bay Hwang?" Hyunjin dediğim şeyle bana döndü.

"Seni yol kenarında atıp dönüşte alabilirim çocuk. Bu yüzden sessiz ol."




•••


Kısa ama güzel bir bölüm oldu
Ben bu Felix'in kafaya hayranım ah hey gidi gençlik hey Hwang Hyunjin erken yaşta kocamış

Oy verip yorum yapmayı unutmayın benim korkunç barbielerim öpüyorum sizi
-Jedi

Trouble // HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin