Thirty two

2.2K 336 260
                                    





Öyle bir an yaşıyordum ki, ben neden buradayım diyordum. John ve arkadaşları afyonu patlamış bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı. Hyunjin'den sonra masaya Minho ile Chan'da gelmişti ve onlarla sohbet etmek dışında mum gibi oturmaktan başka bir şey yapmıyordum.

Gergindim. Gergindim çünkü Hyunjin buradaydı ve ben ona bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Onunda durumu farksız sayılmazdı gerçi. Çünkü sürekli bakışlarımız iki nokta misali çarpışıyor, ardından ise mekanın başka köşelerine dağılıyordu.

Herkes ile ne kadar konuşsam da Hyunjin'e ağzımı açıp bir şey dememiştim. Demem de gerekmiyordu. Ama ondan bir şeyler bekliyordum ve beklentimin saçma olduğu kafama dank ettiğinde can sıkıntıma, sinir de eklenmişti.

En sonunda dayanamayıp ayaklandım. Hyunjin, Chan ve Minho'nun bakışları bana doğrulduğunda lavaboya gideceğimi söylemiştim. Ben locadan ayrılacakken Taeyong'da ayaklanmış ve elini omzuma atmıştı. "Bende geliyorum."

Dediği şeyle kafa sallayıp onaylamış ve yürümeye başlamıştım. Taeyong çarpık adımlar atarken elimi beline götürmüş ve düzgün yürümesi için yardımcı olmuştum.

Tabi o sırada arkamdan öldürücü bakışlar yollayan Hyunjin'den haberim dahi yoktu.


•••

Lavaboya girdiğimizde Taeyong bir pisuvara ilerlemiş pantalonu çözmeye başlarken bende elimi yıkamak için lavabo başına geçmiştim.

Suyun açılıp ellerime ve bileklerime soğuk suyun akmasına izin verdim. Rahatlamış hissediyordum.

Taeyong bir şarkı mırıldanmaya başlayıp pisuvardan çekilmiş ve fermuarını çekip yanıma doğru ilerlemişti. Elleri ilk olarak tezgaha tutunduğunda ona yan bir bakış atmış ve elimi sensörden çekerek birkaç peçete alarak kurulamaya başlamıştım.

Taeyong'da işini halledip yanımdaki peçete makinesine uzanmıştı ki, sarsılıp gömleğime asılmıştı. Ellerim koltuk altlarından ona destek olup tezgaha yasladığında sırıtarak bana dönmüş ve kısa bir 'pardon' demişti.

"Köprü altındakiler sizden ayık oluyordur, eminim!" Onu iyice yaslayıp ellerimi çekmiş ve gömleğimi düzeltmiştim. Ama bir tane düğmesi kopmuş yere düşmüştü.

Eğilip aldığımda gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı. Düğme ortadan ikiye ayrılmıştı ve hoparlör perdesi tarzı bir şey vardı içinde.

"Felix.. Felix.. Tanrı'm çok güzelsin." Gözlerim Taeyong'un dediği ile ona döndüğünde sırıtan yüzünü ilk başta incelemiş, ardından ise gözlerimi kısarak elimdeki şeye geri bakmıştım.

Aklıma birkaç şey geliyordu ve eğer öyleyse, Taeyong'un bana yardımcı olması gereken konular vardı.

"İlgini çekmeyi başardım sanırım?" Elimdeki düğmeyi incelemeye devam ederken konuşmaya devam etmiş ve üstümdeki gömlekten bir düğme daha koparmıştım.

Taeyong'un elleri belime yerleşirken kopardığım diğer gömlek düğmesini tezgaha vurup ayırmaya çalışıyordum.

Taeyong boynuma eğilip nefesinin tenime çarpmasına izin verirken konuştu. "Hemde nasıl.."

Elimi Taeyong'un yanağına atıp başını kendime döndürdüğümde bakışları dudaklarıma odaklanmış, bana bakmaya başlamıştı.

Hwang Hyunjin'e dinleme cihazı takmak neydi, gösterecektim.

"O zaman biraz eğleneliim." Düz ifademin yanı sıra, flörtöz biçimde çıkan sesimle konuştum. Çok iyi biliyordum ki, Hyunjin buraya gelecekti.

Trouble // HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin