[34]

433 44 53
                                    

Azer

Ertesi sabah uyandığımda, Karaca yerinden kımıldamamış bir şekilde; onu bıraktığım gibi göğsümde yatıyordu. Ellerinin yeri bile değişmemişti sanki. Dudaklarımı alnına götürüp tekrar ateşine bakınca, oldukça normal olduğunu fark edip gülümsedim. Sağ eli tam kurşun yarasının üzerinde dururken bunu bilerek yapmadığına emindim. Ama avucundan yayılan sıcaklık yarama iyi geliyormuş gibi, daha az ağrıyla uyanmıştım bugün.

"Karaca?"

Adını fısıldayarak söylediğimde, hafifçe yerinde kıpırdandı. Aradan kaç saat geçmişti bilmiyorum, ama öğle sıcaklığı basmıştı odayı. Bütün buna rağmen ne ben ondan uzaklaşmıştım, ne o benden.

"Hayatım?"

Bu sefer daha yüksek sesle söylediğim kelimeyle dudağı seğirdi. Burnunu boynuma gömdüğü için zar zor nefes alıyordu, bu sebeple hafifçe geriye kaçmaya çalıştım ama Karaca eliyle üzerimdeki tişörtü sıktı.

"Tamam, gitmiyorum bir yere." dedim fısıldayarak. Yüzümdeki aptal gülümseyiş bir türlü silinmiyordu, silinmesini de istemiyordum zaten. Karaca bir şeyler mırıldanmaya başladığında uyandığını sanıp ona çevirdim tekrar bakışlarımı, ama gözleri hala kapalıydı. Ne dediğini anlayamadığım için kaşlarımı çatıp biraz daha kulağımı yaklaştırdım.

"Gitme."

Ne söylediğini duyduğumda bütün vücuduma birden karanlık yayılırken dudaklarımı yaladım ve onu sarmayan kolumla omzundan sarstım hafifçe.

"Güzelim uyan hadi." dediğimde Karaca daha yüksek sesle konuştu.

"Neden böyle yapıyorsun? Niye gittin?"

Ağzından çıkan her cümle bana daha çok acı verirken yapmak istediğim tek şey onu uyandırmaktı. Çünkü ses tonu git gide daha da titriyordu ve uykusundan ağlayarak uyanmasını istemiyordum.

"Karaca, hadi."

"Biliyorum, özür dilerim. Haklısın." dediğinde bunu yapmak fiziken canımı yaksa da yattığım yerde dikleştim. Benim hareketlenmemle kendisi de birden konuşmayı bırakıp gözlerini kırpıştırınca rahat bir nefes verdim.

"Karaca, iyi misin?"

Hala gözlerini kırpıştırırken kafasını kaldırıp bana baktı. Birkaç saniye nerede olduğunu anlamaya çalışırken bıkkın bir nefes verip omuzlarını düşürdü aniden.

"Hala burada mısın?" dediğinde suratında acı bir gülümseme vardı. Kaşlarımı çatıp ona bakmaya devam ederken etrafını yokladı Karaca.

"Niye gitmedin?" diye devam etti sonra. Anlamsızca ona bakıp ne demem gerektiğini düşündüm birkaç saniye.

"Nereye gideyim Karaca?" dedim gülmeye çalışarak. Bu tepkim sadece biraz daha hüzünle bakmasına sebep olmuştu.

"Birkaç dakikaya gidersin... Ama olsun, akşam tekrar geleceksin nasılsa." dediğinde elimi uzatıp yanağını sevdim.

"Hayatım, iyi misin sen?" dediğimde Karaca transtan çıkmış gibi bana baktı. Gözleri öncekinin aksine şaşkınlıkla bakarken, ellerim arasından sıyrılıp hızla ayağa kalktı.

"Azer?" dedi tedirginlikle. Onu bu hale getirecek nasıl bir rüya gördüğüne emin değildim, ama paniklememesi için sakince ellerimi kaldırdım.

"Evet güzelim. Dün hastaneden çıktık, buraya geldik hani..."

Karaca çatık kaşları ve bir şeyleri hatırlamaya çalışırken büründüğü surat ifadesiyle bana bakarken nefesimi seslice dışarı verdim.

SirayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin