Bölüm değil ama bir şey...

320 44 71
                                    

Gençler selam, bu bir Sirayet bölümü değildir.

Ben oturuyordum, sonra aklıma ansızın bir şey geldi. Ben de dayanamadım, yazdım. İnanın bu ne olacak bilmiyorum. Bunun devamını okumak isterseniz, bir kurgu olarak yayınlayabilirim. Ya da buna hiç devam etmeden bir 'hayali sahneler' kitabı yazabilirim... Gerçekten hiç bilmiyorum şu anda. Ama yazdım, sevdim de, o yüzden burada yayınlayayım dedim. Fikrinizi belirtirseniz de sevinirim. Okuyacaklara iyi okumalar :)

Çalan kapıyla elinde çalkaladığı son bardağı da kuruması için kenara koydu ve ellerini hızlıca duruladı Karaca.

"Geldim!" Diye seslendi ama mutfakla kapı arasındaki mesafeden dolayı sesin duyulmayacağına emindi. Hızlı adımlarla kapıya doğru yürürken salonda televizyon izleyen çocuklarına takıldı gözü ve olduğu yerde durdu.

"Hani oyun saatiydi?" Dedi çocuklarına seslenip. İki kızı aynı anda yakalanmış olmanın verdiği gerginlikle annelerine bakarken gözlerini devirip kapıya yöneldi tekrar. Kimin geldiğini bildiğinden, bakmaya yeltenmeden açtı kapıyı.

"Hoşgeldin." Dedi Azer'e gülümseyip. Adam başıyla selamını verdi ve içeri geçmeden önce duraksayıp kadının omzundan arkaya baktı.

"Meşguldün herhalde?" Dedi yerinde yaylanırken. Karaca elini kaldırıp havada salladı.

"Bulaşık yıkıyordum. Ondan." Dedi ve adama baktı baştan aşağı.

"Girmeyecek misin içeri?" Dediğinde sesini elinden geldiğince normal tutmaya çalışıyordu. Azer derin bir nefes alıp kadına çevirdi tekrar bakışlarını.

"Girmesem daha iyi." Dediğinde Karaca da ağır ağır salladı kafasını.

"Peki, öyle diyorsan öyle olsun... Ben kızları getireyim o zaman." Dedi ve kapıyı aralık bırakıp içeri geçti. Hala televizyon izleyen kızlarına gülümseyip ellerini şaklattı.

"Kızlar, hadi. Babanız geldi." Dedi kafasıyla kapıyı işaret edip. İkizler aynı anda gülerek ayağa kalkarken, iki sırt çantasını da eline aldı Karaca.

"Çantalarınız hazır... Koymayı unuttuğum bir şey var mı?" Dedi daha çok kendi kendine. Zeynep birden aklına bir şey gelmiş gibi elini ağzına götürdü.

"Anne, ayımı unuttuk!" Dediğinde Karaca kızına göz kırptı.

"Koş yukarı al gel annecim. Hadi." Demesiyle kızı hızla merdivenlere doğru koştu. Dila kardeşinin arkasından bakarken annesine doğru yürüyüp bacağına sarıldı.

"Anne, benim canım kebap çekiyor." Demesiyle Karaca küçük bir kahkaha attı.

"Tamam kızım, yersiniz." Dedi kızının saçlarını okşayıp.

"Sen yemeyecek misin?"

Kızlarına yeni düzeni anlatmıştı daha önce, bir aydır durum aynıydı zaten. Ama her defasında Dila ve Zeynep bu konuşma hiç olmamış gibi davranıyorlardı. Daha beş yaşındalardı, ama bu hareketi bilerek yaptıklarına neredeyse emindi Karaca.

"Ben gelmeyeceğim ya annecim. Biliyorsun sen de, konuşmuştuk." Dedi Karaca kızının boyuna ulaşmak için eğilip. Dila dudaklarını büküp annesine bakınca derin bir nefes aldı Karaca. Konuyu değiştirmeye çalıştı sonra.

"Ama baban kebap söyler. Güzelce yersiniz." Dedi ve kızının tombul yanağından öptü. Bu sırada merdivenden gelen seslerle Zeynep'in geldiğini anlayıp ayağa kalktı.

"Prensesler, hadi bakalım. Babayı daha fazla bekletmeyin." Dedi ve sırt çantalarını iki ayrı omzuna takıp kızlarının elinden tuttu. Kapıya yürüyüp zaten aralık olan kapıyı ayağıyla açmasıyla kızların Azer'e koşması bir oldu.

SirayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin