[38]

334 41 54
                                    

"Evet Simay, seninle devam edelim istersen?"

Karşımda duran doktora bakışlarımı çevirdim. Daire şeklinde oturduğumuz yerde yaklaşık yarım saattir başkalarının hikayelerini dinliyordum. Bu grup terapisinin amacının ne olduğuna tam olarak emin değildim, 'beterin beteri var' diyip kendi yaşadıklarımıza daha olumlu bakmamız için buradaydık belki de. Ya da herkes art arda kendi hayatını nasıl bok ettiğini anlatırken, yalnızlık hissimizin azalmasını bekliyorlardı. 

Amaçları her neyse, pek umrumda olduğu da söylenemezdi. Doktorun iki metre arkasındaki duvara asılı saate bakıp seansın bitmesini bekliyordum sadece. Buradaki ondördüncü günümdü ve kendimi hiç bu kadar bok gibi hissetmemiştim. Verilen ilaçlar, geçirdiğim nöbetlerin etkisini azaltıyordu; ama bir doz daha eroin almak için hayatta sahip olduğum her şeyi feda edebilecek bir durumdaydım.

"Simay?"

Adımı tekrar söyleyip oturduğu sandalyede bana doğru eğilince seslice nefesimi verdim. Yüzündeki sempatik gülümseme yalnızca ona yumruk atma isteğimi ve bulunduğumuz beyaz odadaki seyrek birkaç eşyayı da her yere fırlatıp olay çıkartmak istememe sebep oluyordu.

"Konuşmak zorunda mıyım?" dedim bıkkın bir ifadeyle. Yanımda oturan kadın hafifçe gülerken, doktor da tebessüm etti.

"Bu terapinin amacı-"

"Zaten iki günde bir teke tek seanslar yapmıyor muyuz? Hayatımı ne güzel siktiğimi bir de buradaki herkese anlatsam ne olur, anlatmasam ne olur?" dediğimde doktor iç çekerken, doktorun yanında oturan bir başka hasta omuzlarını silkti.

"Bizim kadar batmış birini, en iyi bir başka çukurdaki anlar çünkü."

Söylediği şeyle tek kaşımı kaldırıp konuşan adama baktım. Benden birkaç yaş küçük olduğu belliydi, ne kadar sağlıksız olduğu çökmüş yanaklarından ve göz altı çukurlarından belliydi. Normal şartlar altında fikrini dinleyeceğim birisi değildi, ama şu anda söylediği mantıklı gelmişti.

"Askerdin, değil mi? Birini öldürdün, yükünü de kaldıramadın ve bağımlı oldun. Öyle mi?"

Çaprazımda oturan kadının tahmin yürütmesiyle alayla gülümsedim. Sol bileğimi sağ bacağımın üzerine atıp oturduğum yerde iyice kaykıldım.

"Evet, öyle oldu. Birini öldürmek zorunda kaldım." Kurduğum cümleyle birkaç saniye sessiz kaldı ortalık. Kimse bir şey söylemeye cesaret edemeyince, devam ettim.

"Ama bir düşmanı, ya da hak eden bir adamı öldürmedim. Aşık olduğum adamı öldürmek zorunda kaldım."

"Ha siktir."

Duyduğum mırıltılara tepki vermek yerine gözlerimi dikmiş karşımdaki doktora bakıyordum. Dudaklarını yalayıp insanlara bakarken, konuya girmek için boğazını temizledi ancak hastalardan biri ondan önce konuştu.

"Sonra?"

Hayatımın trajedisini, bir dizi senaryosu dinler gibi merakla bana bakan insanlara anlatıyor olmak tekrar alayla gülmeme sebep oldu. Yaptığım bu küçük hareket bile bedenimi tekrar ağrıtırken, devam etmeye çalıştım.

"Sonrası burası işte. Denedim, sonra biraz daha, sonra biraz daha... Bitecekti, ben bitirmeden evvel yetiştiler."

Hikayemin bittiğini gösterircesine ellerimi birbirine vurup etrafıma baktım.

"Nasıl, eğlendirebildim mi sizi?"

Kurduğum cümleyle doktor ayağa kalktı. Elindeki defteri az önce oturduğu yere bırakırken, sırayla hastalara bakıp gülümsedi.

SirayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin