11.08.2021
***
Günün ikinci bölümüdür, üçüncü bölümünü de birazdan paylaşacağım. Karıştırmayın, keyifli okumalar...❤️
Hastane koridorunda, duvarın dibine çökmüştü Atilla. Geldiklerinden beri dinmeyen gözyaşları sicim gibi akmaya devam ediyordu.
Evdekiler de yola çıkmış, yaklaşık bir saatin ardından hastaneye ulaşmışlardı. Yusuf anında Atilla'nın yanına çöktü. Zaten dinmeyen yaşların hızı artmış, küçük bir çocuk gibi Yusuf'a sığınmıştı Atilla. Bedenini yan çevirip, göğsüne yaslandı.
Yusuf da aynı şekilde ağlamaya başlamış, sevgilisinin başını okşamıştı. Karşı duvarın dibinde olan ikiliye baktı. "Durumu nasıl?"
"Bekliyoruz." Dedi Caner, Görkem cevap verecek halde olmadığı için. Görkem konuşmuyordu. Tek söylediği şey, arada 'benim yüzümden' dediği kelimelerdi.
Defne ve Ecem ayakta volta atmaya başladı. Onlar da iyi durumda değillerdi.
Kamil, Atilla'nın biyolojik babası olabilirdi ama diğerlerininde manevi babasıydı. Her türlü sevgiyi, imkanı sağlamıştı onlara. Sırtlarını çevirmemelerinin, Atilla kadar tepki verememelerinin sebebi değil miydi bu? Onlara baba sevgisi veren bu adama borçları vardı. Her daim yanlarında olan bu adamın, her daim yanında olmaları gibi...
Gelen ayak sesleriyle düşüncelerinden sıyrılan ekip, doktoru gördüklerinde hızla yanına doğru adımladı. Atilla hışımla ayağa kalkıp diğerlerini itti. Ne yaptığını bilmiyordu. Diğerleri de bunu umursamayacak bir durumdaydılar.
"Babam nasıl?"
"Hayati tehlikesi yok. Bir süre yoğun bakımda kalması gerekiyor. Eğer iyileşme süreci şu an olduğu gibi ilerlerse, sabaha normal odaya alabiliriz." Herkes rahat bir nefes almıştı. "Şimdi göremez miyim? Çok kısa, lütfen." Kadın başını iki yana salladı. "Maalesef beyefendi, müsadenizle." Dedi kenardan geçip yürümeye başlarken.
Atilla ne olursa olsun iyi olduğunu öğrendiği için rahat bir nefes aldı. Yusuf anında koluna yapışırken onu kendine çekip sarıldı. Gözyaşları hızla akmaya başlarken bu sefer mutluluktan ağlamaya başladı. Kaybetme korkusuyla yüz yüze geldiği, onu ne kadar sevdiği ve onsuz harap olacağını anladığı babası için mutluluk gözyaşlarını akıttı.
***
Sabahın erken saatlerinde kaçıncı olduğunu bilemediği kahvesini içmek için bahçeye çıktı Atilla. Sonunda biraz olsun temiz hava alan Atilla, yine kahve gibi sık tükettiği sigaradan bir nefes çekti, oksijen dolmuş ciğerlerine. Bu çelişkiye alayla güldü. Kafasını iki yana salladı, durumun saçmalığı karşısında.
Bir nefes daha çektiği esnada çalan telefonuyla, karton bardağı kenara bırakıp telefonu çıkardı. Arayan Caner'di. Bir haber olabilirdi. Sigarayı uzun tablaya atıp, bardağı çöpe fırlattı. Telefonu açarken bir yandan da arkasını dönüp binaya giriş yapmıştı. "Efendim?"
"Odaya aldılar."
"Geliyorum." Asansörün önündeki sırayı gördüğünde beklemeyip merdivenleri hızlı hızlı çıkmaya başladı. Kata ulaştığında Caner'i görmüştü. Odaya gitmek için onu bekliyordu.
İkili, odaların olduğu kata indiler. Az sonra ağlayarak odadan çıkan Ecem'e sarıldı Defne. Yusuf da ikisinin yanındaydı. Zaman durmuştu sanki. Her şey ağır çekimde ilerliyordu. Diğerlerine bir şey söylemeden odaya giriş yaptı. Yatağı görüyordu ancak Görkem görüşünü kapatmıştı. Az sonra Görkem arkasını dönmüş, mutlu yüzünü fark etmişti. Ancak aynı esnada gözyaşları akmaya devam ediyordu.
Atilla'ya doğru ilerleyip omuzunu sıvazladı. Az sonra o da çıkmış, görüş açısına babası girmişti.
Kamil direkt olarak gözlerinin içine bakıyordu. Ağır çekim olan dakikalar normal zamanına dönmüştü sanki. Titreyen bacaklarını zorlayarak, yatağa doğru ilerletmeye başladı. Kamil'in de yanaklarında yaşlar süzülmeye başlamıştı.
Yatağın ucuna gelip, elini sarkıttığı yere çöküp, babasının ellerini, elleri arasına aldı Atilla. Boğazından bir hıçkırık kopmuş, babasının ellerini sıkı sıkı tutarken, yere çökmüş bir şekilde ağlamaya başladı.
Bir süre sonra saçları okşanmaya başladı. Kafasını kaldırıp babasının gözleri içerisine baktı. Yana kayıp, kolundan tutup ayağa kalkmasını sağladı Kamil.
Atilla onu daha fazla yormamak için ayaklandı. Az sonra acıtmamaya çalışarak sarılmıştı. Kollarını gücü yettiğince sıkı sardı Kamil.
Ağlamaları iç çekişlere dönerken, bir süre sonra babasının yanına kıvrıldı. Küçük bir çocuk gibi sığınmıştı babasına. Kollarını, bir yere gidecekmiş gibi sıkıca sarmıştı. Kamil ise aylar sonra sarılabildiği oğluna, aynı şekilde sarılıp kafasına öpücükler kondurdu. Diğerleri uzatabildiği kadar süreyi uzatmış, baba-oğulun hasret gidermesini sağlamıştı.
Hem Kamil abilerinin kurtulması, hem de Atilla'nın babasına kavuşmasına sevinmişlerdi. Şimdi sırada, Kamil'e bunları yapanların cezasını vermek kalıyordu.
***
Hastaneden taburcu olmasının üzerinden 1 hafta geçmişti. Kamil bu süreçte çok acı dolu günler geçirmişti ancak yaşadığı fiziksel acı onun için problem değildi. Oğluna kavuşmuştu ya, o yeterdi ona.
Oturma odasında, Bulut'la ilgileniyordu. Pusetinin içinde, minik minik gülüşlerini çıkarırken dinlemeye başladı. Bu ona huzur veriyordu.
Bulut'un pusetini hafifçe sallamaya devam etti. Hâlâ yaraları acıttığı için kucağına alamıyordu. Ama yanından da ayırası gelmiyordu. Güç veriyordu ona bu minik bebek.
"Baba gel hadi, kremini sürelim." Yaralarına sürülen günlük kremleri Atilla hallediyordu. Bu süreçte her şeyiyle ilgilenmişti. Kamil, aylar sonra gördüğü ilgiden dolayı mutluydu.
"Tamam." O arada Caner gelmiş, Bulut'u yanına çekmişti. "Len! Sıpa... Gün geçtikçe daha tatlı oluyorsun sen he..." Neredeyse 5 aylık olmuştu Bulut. Büyüdükçe güzelliği ortaya çıkıyordu.
Bulut'u kucağına alıp etrafında döndürmeye başladı Caner. "Midesi bulanacak Caner!" Kamil bağırdığında kısa süreli olarak bakışlarını adama çevirdi. Kaşlarını çatmış, dudaklarını büzmüştü. Omuz silkip döndürmeye devam etti. Az sonra Bulut'un boğazından gelen sesle durdu. Atilla ve Kamil endişeyle baktı Caner'e. Arkası dönük olan genç adam, yönünü ikiliye çevirdi. Yüzünü buruşturmuştu. İlk anda anlamasalar da Bulut'un, Caner'in üstüne kustuğunu anlamışlardı.
Aynı anda kahkahalar yükseldi ikiliden. İçeriye giren diğerleri ne olduğunu sormak istemişler, ama Caner'in halini görünce aynı şekilde kahkaha atmışlardı. Yusuf anında almak için hamle yapmıştı. Bunu bekleyen Caner, bebeği oyuncak gibi ona uzatmış, kafasını sağa çevirmişti.
"Salak, biz sana demedik mi?" Dedi Kamil, sürülen kremin ardında tişörtünü indirirken. "Evet, bundan sonra büyük sözü dinleyeceğim." Dedi banyoya koşarken.
Diğerlerini tekrar bir gülme alırken, Yusuf kucağında bebeğiyle Kamil'in yanına oturdu. Yaşlı adam, torununun başına bir öpücük kondurdu. "Şunun güzelliğine bak hele, maşallah sana."
Bulut'un gün geçtikçe yüzü oturmaya başlıyordu. Göz renginin mavi olması dışında Yusuf'un kopyasıydı. En azından göz rengini almış olmasına biraz olsun sevinmişti Atilla. Tabi ki bebek olduğu için ileride değişme ihtimalini de düşünüyordu...
Yusuf bebeğini yukarıya çıkarıp, üstünü değiştirmeye gitmişti. Diğerleri de farklı noktalara dağıldılar. Baba oğul yalnız kalmıştı. Atilla son zamanlarda yaptığı gibi, ayaklarını kendine çekip, Kamil'in koluna başını yasladı. Kamil, oğlunun saçlarını okşayıp, başına öpücük kondurdu. Şu anda olduğundan daha huzurlu bir ortam hatırlamıyordu. Ve bunun daha da uzun sürmesini diledi.
![](https://img.wattpad.com/cover/252657144-288-k75530.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İYİLİK YAP | bxb
General Fiction[TAMAMLANDI] •Hikaye mpreg içerir!• ''Eğer bugün bir iyilik yaparsan günün çok güzel geçecek. Ama unutma birinin hayatını değiştirmen lazım'' Başlangıç:05.01.2021 Bitiş: 11.08.2021