32

99 9 121
                                    


-Yu Jin-

Uzun süren arazi yolculuğumuzun sonunda saat gece yarısını geçmişti, motorsikleti fark edilmemek için kapalı bir otoparka bıraktık ve devasa konteynırların dizili olduğu depo alanına ilerledik. Burası şehirler arası bir depo bölgesiydi. Nakliye araçları ve bazı büyük şirketler buradan konteynır kiralayarak yararlanıyorlardı.

Bir de bizim profesör kötü amelleri için burayı mesken tutmuştu demek ki.

He Ran, Sunhe'nin muhtemelen benim hareketlerimi izlemek için verdiği bilekliği takarak Beomgyu'nun bedeninin yanına gittiğinde plana kendi kendime eklediğim bu detay az da olsa içimi rahatlatmış oldu. Hem göz önünde olur hem de işime yarardı. Plansa son haliyle en mantığımıza yatan şeklini almışı. Makinelerin güç kaynağı olan taşın nerede olduğunu Jungkook biliyordu. Bu yüzden profesörün eski görevlisiyle hareket etmem fazlasıyla kârlı oluyordu.

Bir anlığına anılarıma vuran görüntülerle adımlarımı yavaşlattım. Bizi o kaçış evine gönderdikleri ve Beomgyu'nun neredeyse delirdiği günleri hatırlattı. Aynı ıssızlık, yanımda Jungkook ve karşımda profesörün büyük projesi... tek fark artık tehlikenin farkındaydım ve Beomgyu'yu da o lanet projeden kurtarmak için bir planımız vardı. Bir hainimiz bile vardı.

Hiç ses çıkarmamaya çalışarak Jungkook'un adımlarını takip ettim. Gölgelere sığınarak kapısı açık güvenlik kulübesinin arkasına geçtik. İçerideki adam oturduğu sandalyede kollarını birbire dolamış uyuyordu. Yine de bu kapıdan elimizi kolumuzu sallaya sallaya geçebileceğimiz anlamına gelmiyordu. Jungkook da benimle aynı şeyleri düşünmüş olacak ki aramızdaki sessizliği bozdu. En azından benim duyabileceğim kadar bir sesle fısıldadı.

"Telefonun yanında mı?"

Ses çıkarmadan başımla onayladım onu.

"Tamam, güzel. Şimdi sen bu duvarı geldiğimiz gibi geri yürüyerek, sakın gölgeden çıkıyım deme, dışardaki yangın merdivenini tırman."

Bir anlığına gözlerim fal taşı gibi açıldı ama sonra neye şaşırdığımı ben bile sorguladım. Merdivenleri tırmanacak olmayı sorun edemeyecek kadar önemli ve riskli bir anın hemen öncesindeydik. Jungkook da tepkime karşı üstelemeden devam etti.

"Gelirken gördüğümüz elektrik odası orada. Yani kapının üzerindeki işaret bizi yanıltmadıysa öyle olmalı. Oraya gir ve bana bir mesaj gönder. Sonra da benim işaretimle şalterleri indir."

"Tamam halledebilirim. Sen bu sırada ne yapcaksın?"

"Güvenlikçiyle konuşup arızayı kontrol etmesi için gönderebilirim. Biliyorsun..."

"Tamam tamam neyse. Ben tüm elektrikleri kestiğimde... bir dakika bekle, bunu yapamayız."

Jungkook kaşlarını çattı ve sorunun ne olduğunu anlamak için kafasını eğdi.

"Elektrikler gittiğinde makineler de durmaz mı? Herkesi riske atarsın. Yani plan riske girer. Başka bir şey bul, zaten senin gönderdiğin adama yakalanmadan nasıl çıkıcam ki ben ordan?"

Jungkook baygın bir bakışla dudaklarını büzdü ve dilini yanağında çevirdi (yerivezamanıdeğilbiliyorumamaolsun) bu çoğunlukla bana bunu gerçekten açıklatacak mısınız mimiğiydi. Alışıktım bu yüzden alınmadan cevabı duymayı bekledim.

"Makineler bahsettiğim enerji taşıyla çalışıyor, elektriğe gerek yok çalışmaları için. Yani Yu Jin, acele etsen iyi olur, çünkü bunu anlamadığın gibi aranızdaki köstebeği de fark edemediğiniz için hamlelerimizi hızlı uygulamalıyız."

Maalesef ki doğru söylüyordu. Ama ben bu oyunu bu gün kökünden bitirecektim.

Her şey kafamda yerine oturduğunda ona cevap vermeden geriye döndüm ve duvar boyu ilerledim. Hayatımın en en en stresli anlarını yaşarken o nasıl bu kadar rahat kalabiliyordu inanamıyordum. Elektrikleri kesip işi zora sokabilir diye düşünmüştüm. Ona bile sonuna kadar güvenemiyordum. Her söylediğini açıklamasını istiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEMORY┊BEOMGYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin