17

716 56 177
                                    

Her bölümü yazmaya girdiğimde medyada oyalanıyorum...

"Ne yapacağız?"

"Panik olmanıza gerek yok burdan çıkacak ve son odayı çözmeden sizi kendi arabamla şehre götüreceğim. En azından şimdilik izimizi kaybettirmeliyiz."

"İyi de peşimize takılmazlar mı?"

Jungkook gülerek Beomgyu'ya cevap verdi.

"En azından o yönden şanslıyız. Sizi kontrol ettiğimiz bina buradan bayağı bir uzakta ben erken geldim. Onların gelmesi biraz sürecektir, acele edersek izimizi bulamazlar."

"Tamam o zaman. Biran önce çıkalım burdan."

"Yu Jin? Hey, sizin yüzünüz niye böyle? Neyse acele etmeliyiz buna ayıracak vaktimiz yok, peşimden sakın ayrılmayın."

Ne haltlar dönüyordu ve neden tehlikedeydik anlamıyordum. Bir şekilde bunların Beomgyu ile bir bağlantısı vardı ama ne Jungkook ne de Beomgyu hiçbir şey bilmiyor gibi duruyordu. Ben de onların peşinden sürükleniyordum işte.

Jungkook daha demin Beomgyu'nun üzerine düşen dolabın arkasındaki kartı alıp yığınların üstünden odanın öbür köşesine geçti. Orijinalinde pencere olması gerek duvarda tablo vardı. Jungkook tabloyu çıkardı ve kare şeklindeki kapıyı kartı kullanarak tek seferde açtı. Burada görevli olduğuna göre bir şeyler bilmesi normaldi.

Kapı açıldığında önce Jungkook sonra Beomgyu deliğe tırmanıp emekler pozisyonda içeri girdiler. Uzun bir koridor gibi görünüyordu ve ben şimdiden daralmıştım. Onların peşinden ben de girdiğimde kapı arkamdan kapandı.

"Kartı yanıma aldım burada biraz oyalanırlar."

"Ya direkt çıkışa gelirlerse?" Dedim.

"Binanın çıkışını bildiklerini sanmıyorum yer altından ilerliyor ve dışarda bir sürü bina var. Hangisinin çıkış olduğunu bilemezler, bu yüzden, zaten sizin çözdüğünüz odalardan geçerek gelecekler."

Sessiz kalarak dar koridorun bitmesini bekledim. Yol bir yerden sonra ikiye ayrılıyordu ve Jungkook burada duraksamıştı. Birden telefonu çalmaya başlayınca irkilip kafamı çarptım. Bu sırada Jungkook telefonu açmıştı.

"Efendim hyung? Tamam, sağdaki mi? Tamam görüşürüz."

Telefonu kapatıp sağ taraftan yolumuza devam ettik. Sonunda büyük bomboş bir odaya geldiğimizde vücudumu dikleştirdim. Oda geniş ve uzundu, heryeri bembeyaz ve tertemizdi, ve tam ilerdeki duvarda bir kapı vardı, çözecek hiçbir şey yoktu. Birden odanın içinden siren sesleri ve kırmızı ışıklar yükselmeye başladığında ne yapmamız gerektiğini soran bakışlar attım Jungkook'a.

"Lanet olsun! Lanet olsun!"

"Ne var? Bir şey mi oldu?"

"Bakın çocuklar, içeride ne olursa olsun bana güvenin anlaştık mı?"

Ona güvenmekten başka çaremiz yoktu zaten usulca başımı salladım. Beomgyu ise tepki vermemeyi seçmişti.

"Ne olursa olsun, duydunuz mu? Şimdi hiçbir şey bilmiyor gibi benim söylediklerime ayak uydurun."

Dedi ve hızla kapıya doğru ilerledi. Ben de peşinden gideceğim sırada Beomgyu ikimizi de durdurmuştu.

"Bekleyin, bir şey var."

"Acele etmemiz lazım diyorum, orada bir şey yok gel buraya!"

"Annem asla yanılmaz, siz gidin."

MEMORY┊BEOMGYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin