Ben
PARS ULUKAYA küçük yaşta yetim ve öksüz kalmış.Anne sıcağı, baba kucağı çok görülmüş kadersiz bir çocuktum.
Bu hayatta ki en büyük şansım dediğim insan, Babaannem GÜLSÜM Sultan iyi ki vardı....
Babaannem benim herşeyimdi.Annesiz ve babasız kaldığımda. Bana kol kanat geren aile işlerini yöneten, karanlık yönünü başkalarına, aydınlık yönünü bana gösteren hayran olduğum tek kadındı.....
Evlatlarını hayin bir pusuda kaybetmiş,yıkılmamış tek torunu yani beni hasretle büyütmüş, Londra'yı kapı komşusu yapmıştı.
Her hafta yanıma gelip, beni sarıp sarmalamış, her seferinde beni bırakıp giderken, sen bu ailenin liderisin eğitimin bitecek güçlenecek geri dönecek, annene, babana amcana kıyanlara bu dünyayı dar edeceksin derdi.
Babaanne her hafta gelmene gerek yok artık büyüdüm yorulma dediğimde, aman oğlum 4 saatcik yol ne var ki az kestiriyorum bakmışım yanındayım derken, aslında.
Ben seni görmeden yapamam, kanımın kanı, canımın canısın diyordu.
Belki dili söylemiyor ama gözleri bana söylemek istediklerini anlatıyordu.Ünüversitenin ticaret bölümünü bitirip İstanbula döndüğümde 24 yaşındaydım.
Babaannem beni odasına çağırıp, Pars'ım artık 65 yaşını geçtim gürültü patırtı kaldıramıyorum. İşlerin başında durma zamanın geldi. Davut abin sana her şeyi öğreticek babanın adına aile soyadımıza laik adaletli ve adil bir Ulukaya olarak işlerin başına geç dediği günden bu güne tam 5 yıl geçmişti.
Gece Kulubü, Eğlence Mekanları, Sahil İşletmeciliği Otel derken babaannemden devraldığım işleri üç katı büyütmüş, o şehir senin bu şehir benim koşdurur hale gelmiştim.
Ben büyürken düşmanlarımda boş durmuyordu tabi onlarda çoğalıyordu.
Babaannemin haberi olmadan sayısız pusudan kurtulmuş, bir kaçını da sıyrıklarlarla atlatmıştım. Ama bu saldırılar beni dahada güçlendirmiş üzerlerine yıldırım olup düşmüştüm.
En yakın adamlarım 12 yıllık geçmişimizin olduğu can dostlarım. Gözümü kırpmadan canımı teslim ettiğim, Mahir ve Koray
Biri sağ, biri sol kolumdu.Tabi Çakı Davut olmasa ayaklarım yere asla bu kadar sağlam basmaz, kendimi bu kadar güçlü hissedemezdim.
Babamın yokluğunu doldurmak için babaannemin ve benim yanımdan hiç ayrılmamış kendine bir aile kurmamışdı.
Hepsi Babannemden sonra değer verdiğim en değerli insanlardı.Sevgi, Aşk, Meşk bu işler bana uzak, ilişki dediğin gece yat sabah kakdan ibaretti.
Birine bağlanmak onu kaybetmek, acı çekmek demekti, o yüzden kimseyi sevmek acı çekmek gibi bir niyetim yoktu.
Bir gün Gülsüm Sultan tarafından Akfırata çiftliğe çağrıldım.
Sıkıysa işi bahane et gitme.
Atladım gittim haftada 1 gece zaten gidiyordum, ama acil gel dediyse uçarak gitmeliydim ki gittim.
Çiftlikten içeri girdim babaannem büyük salonda oturuyordu giderek boynuna sarıldım Sultanım nasılsın diye öptüm kafamı hafif kaldırdığımda karşıda bana bakan misket gibi bir çift göz gördüm.
Babaannem misafirin mi vardı,çok pardon hoşgeldiniz.
Yok oğlum ne misafiri Rubanu benim çok sevdiğim eski bir dostumun kızı ve senin de müstakbel nişanlın.Şokmu geçiriyordum rüyamı görüyordum. Kahkahalarla gülmeye başladım.
Neyim neyim nişanlım mı?????
Evet Pars uzun zamandır seni evlendirecek kız bakıyordum. Rubanu benim gelinim olacak okadar........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RU-BANU
General FictionYetişkin içerikli olacaktır o yüzden 🔞🔞🔞🔞+18 hikayelerden hoşlanmayan okumasın. Pars: Koray bu kadın benim neden bam telime basıyor arkadaş. Ben ona o elbise açık başka şey giy dedim gitmiş daha açığını giymiş. Gözünü siktiklerime bir bak nas...