Günlerden cumartesiydi dersim yoktu,Melis yoktu ve günüm bomboş geçiyordu.
Oflayıp mutfaktan salona geçtim şarkı mırıldanarak kendimi koltuğa bıraktım. Annem ve babam işteydi zar zor yollamıştım.
Sürekli başıma bir şey gelir korkusuyla yaşıyorlar tabi en çokta annem ve benim yüzümden zaten kariyerine bir süre ara vermişken şimdi yine veremezdi. Kapının çalmasıyla kaşlarım çatıldı.
Melis'in sürpriz yapma olasığını düşünce hızla kalktım ve koşar adımlarla kapıya ilerledim bir iki kez tökezlesem de kendimi hızla toparladım. Kapıyı açıp gülümsedim hızla kollarımı Melis'e sardım.
Bir dakika Melis ne ara bu kadar uzamıştı? Gözlerimi şaşkınlıkla açıp kendimi geriye çektim. "Be-ben özür dilerim arkadaşım sandım. Buyrun kime baktınız?" Kekelememeye çaba gösterip ellerimi arkama sakladım.
Tam bir salaktım ne diye direk Melis diye düşünebildim ki? "Sakin ol domates yüz bende sandım ki beni gördüğüne sevindin kalbimin kırılma sesi sana da geldi mi şuan" kaşlarımı çatıp "Uzay?" dedim bu Uzaydı iyi de burada ne işi vardı ki?
"Vayyy sesim unutulmamış biliyorum unutulacak gibi de değil sende haklısın tabii" gülüp gülmemek arasında kalıp şuan ki konuşmaya anlam vermeye çalıştım.
"Ne işin var burada?" Yanımdan hızla geçen kişiyle hayret ettim.
Nasıl izinsiz girebilirdi bu büyük yanlış anlaşılmaya neden olabilirdi. Kapıyı kapatıp Uzay'ın adımlarını takip ettim.
Kaşlarım çatık bir şekilde ne yapmaya çalıştığına anlam vermeye çalıştım.
"Neden içeriye birden girdin? Annem veya babam gelirse yanlış anlayabilir hem daha iki günlük birbirimizi tanıyoruz?" Sesim sorgular gibi çıkınca kibarlaşıp
"Yani yanlış anlama tabi sadece şaşırdım" diyerek yumuşak olmaya çalıştım.
Kahkaha sesiyle dişlerimi sıktım resmen benimle dalga geçiyordu.
"Otursana koltuklar rahatmış bende bunlardan sipariş vereyim annen gelsin sorayım nereden almış" kaşlarımı kaldırıp "Annemi tanıyor musun?"
Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra yanımda aniden dikilen kişiyle irkildim.
"Ya öcü müsün sen? Ne diye durmadan bir an da yakınımda bitiyorsun hayır ya-" dudaklarımın üzerine kapanan eller ile gözlerimi açabildiğim kadar açtım.
Kendimi geriye doğdu çekip "Manyak mısın Uzay?"
"Kızım bir sus ya geldiğimde beri kafa bırakmadın. Annen sana bakmam için beni aradı inan bana bu çeneden sonra bir daha buraya geleceğimi düşünmüyorum. Annenin ricası üzerine geldim ne abarttın" dudaklarımı kemirip sert davrandığım için hafif pişmanlık hissetsem de belli etmedim.
"Annem mi? Ne zaman numaranı aldı ki?"
"Dün seni bıraktıktan sonra geldi tanıştık zaten Eymen ile yaşıyorum diye güvendi bana. Bugün de arayıp sana bakmam için rica etti telefonu açmıyormuşsun sanırım" odada şarzda kalan telefona lanet ettim. Annem gelince beni haşlayacaktı.
Öksürüp "Şey kusura bakma sert tepki verdim istersen çay ikram edeyim?" Gülme sesiyle sinirle homurdandım bu çocuğa da iyilik yaramıyordu.
"Sağol dometes yüz ben evimde içerim çayımı yediğim laflardan sonra içmiş kadar oldum zaten iyi olduğuna göre gidebilirim. Mümkünse telefonunu aç üşenmeyip geldim ama tekrar etmem" yanağımdan makas alıp evden çıkan kişiyle donakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Teen FictionHAYAT ENGEL TANIMAZ SERİSİ -1- "Efsanelere göre Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü beklermiş. Ta ki güneş büt...