Okula geldikten sonra çantamdan beyaz bastonu hızlıca çıkardım. Motordan inip kafamda ki kaskı çıkarmaya çalıştım.
Ellerimin üstüne kapanan eller ile afallasam da Eymen'in de yardımıyla kaskı çıkardım. Tebessüm edip "Sen hangi bölümdesin?" dedim.
"Ben konservatuar okuyorum" diyen Eymen'e dikkatimi tamamen verdim. "Oha gerçekten mi bende piyano çalıyorum ama psikoloji okuyorum" gülüp bakışlarımı büyük bir hevesle Eymen'e çevirdim.
"Belki bir gün beraber çalarız ne dersin?" heyecanla kafamı evet derecesinde salladım.
Eymen seslice tebessüm edip yürümeye başladı. Beyaz bastonu açıp bende yürümeye başladım.
Yanımda yürüdüğünü anladığımda cümleme utanarak devam ettim "Şey okula daha yeni geldiğim için yönleri falan pek bilmiyorum beni yönlendirir misin?"
Hızlıca koluma girip "Bence kol kola gitsek daha iyi olur hem rahatça dedikodu da yaparız" dediğiyle kahkaha atmam bir oldu.
"Ya ne demezsin görebilsem bence daha rahat dedikodu yaparız da neyse tek taraflı olucak artık yapacak bir şey yok" dedikten sonra sırıttım.
Bir süre sessiz kalıp yan yana,kol kola yürüdük. Bahçeye girdiğimizi anladığımda utanarak başımı yere eğdim.
Kesin bizi yanlış anlayanlar vardı. Çünkü şuan nedense bazı gözlerin üzerimizde olduğunu hissediyordum.
"Anka bizim grup var sende takılsana bize. Hem zaten dersine 10 dakika falan var daha ne dersin?" İkilemde kalsam da sessizce tamam dedim.
Gülme seslerinin yanında durduğumuzu anlayınca yutkundum. Beyaz bastonu sıkıp Eymen'in beni tanıtmasına izin verdim.
"Evet gençler bu Anka bebeklik arkadaşım gerçi bir kez birbirimizi görmüş olsakta bence sayılıyor" gülüşme sesleriyle bende gülümsedim.
"Ben Kerem tanıştığıma memnun oldum tatlı kız bir de elinde ki ne?" dudaklarımı kemirip sesin geldiği yere bakışlarımı çevirdim. Ne diyecektim şimdi? Ani bir kararla tebessüm ettim.
"Tanıştığıma memnun oldum Kerem ayrıca İltifatın için de teşekkür ederim. Ve elimdekine gelicek olursam benim şuan ayakta durmamı sağlayan hayatımın bir parçası olan Beyaz Baston. Ben görme engelliyim bu yüzden bunu kullanıyorum" dedikten sonra bir süre sessizlik oldu. Hepsinin tepkisini az da olsa tahmin edebiliyorum.
"Ş-şey ben özür dilerim" diyen Kerem'e bakışlarımı yöneltip tebessüm ettim. "Sorun değil bilemeyebilirsin çok normal bu" diyip anlayışla kafamı salladım. "Hey sıra bende güzel kız bende Beste bu grubun en mükemmel insanıyım" duyduklarımdan sonra ister istemez sırıttım.
İkinci Melis'i buldum resmen. Aklıma Melis'in gelmesiyle içime burukluk çöktü. Kendimi toparlayıp elimi sese doğru yönelttim "Bende Anka eh mükemmel olmasam da kendi halimde takılıyorum" diyip gülümsedim.
"Heyyy sıra bendee. Ben Berk bu grubun en çok yemek seveniyim yemek ısmarlamak istersen hayır demem şeker kız" hepsinin ayrı ayrı taktıkları takma adlarla birlikte hem gülüyor hemde tuhaf hissediyordum.
"Ben Uzay" bakışlarımı sese yöneltip tebessüm ettim. Sanırım pek konuşmayı seven biri değildi. Yine de elimi uzattım. Elimi tutan soğuk eller ile irkilsem de belli etmedim.
Elini geri çeken kişiyle bir an duraksasam da kendimi hızla toparladım.
"Hepiniz konservatuar mı okuyorsunuz?" Dedikten sonra Eymen yanımda "Uzay ve Beste harici evet" diye mırıldandı. Anladım dercesine gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Teen FictionHAYAT ENGEL TANIMAZ SERİSİ -1- "Efsanelere göre Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü beklermiş. Ta ki güneş büt...