Bütün olay boyunca her şeyin farkındaydım. Beni kaldırdırdıklarında, ambulansa bindirdiklerinde, hastaneye giden yolda... Kendimde değildim, sadece nefes alabiliyor, görebiliyordum. Ama felç gibiydim. Hiç kıpırdamadım. Kulaklarımı açtım dış dünyaya. Duyduklarım ise çığlıklar değildi. Annem, babam veya arkadaşlarımdan hiçbiri de değildi. Konuşma da değillerdi. Kendimde olmadığımda duyduğum şeyler beynimin çalıştığı, gözlerimin gördüğü gerçeğini göz ardı ediyor gibiydi. Fısıltılar duyuyordum. Daha önce işitmediğim sesler...
"Katherine." babam... Gözlerimi kırpıştırdım. "Baba?" "Burdayım. Burdayım. Nasıl hissediyorsun?" " Gayet iyiyim. Ben... Bişey olmadı. " "Ne demek bişey olmadı? Peki ya sana çarpan araba? " "Ha, evet. Bana çarpmadı bile. Ben... Önünden atlamayı başardım. " "Başka bir şey hatırlıyor musun? Arabanın markasını, ya da rengini." "Hayır. Hiçbi şey görmedim. Sadece bi araba olduğunu biliyorum baba." "Peki, doktorlarla konuştum. Hiçbir şey olmamış. Şükürler olsun ki tam zamanında atlamışsın. Bu akşam eve gidiyoruz. " "Çarpışmayı kim görmüş?" diye sordum hafifçe doğrularak. Bu sırada doğrulmayı denerken omzumun sızıdığını hissettim. "Tam olayın olduğu caddedeki apartmanların birinden bi kadın balkona çıkmış nefes almak için mi ne, orda bi araba, lastik sesi duyduğunu sanmış. Balkondan baktığında da seni görmüş." "Çarpma anını görmemiş mi yani?" "Hayır. Gören yok. Neyse. Boşver şimdi. Sen iyisin sonuçta. Yarın okula gitmek istemezsen anlarım. Rapor alabiliriz sana." "Yok yok. Hiç gerek yok baba ya. Okul daha yeni başladı zaten ikinci günden gitmemezlik etmek istemiyorum." "Sen? Okula gitmek istiyosun Kat? İyi olduğuna emin misin?" dedi gülümseyerek. "Evet, iyiyim." dedim gülerek. "Bide... Baba, şey, bu olayı kimseye söylemesek?" "Neden?" "Yani, şimdi yarın okula gitcem herkes iyi misin, nasılsın, hiçbi şey hatırlamıyo musun? Diye salak salak sorular soracaklar. Onlarla uğraşmak istemiyorum. Zaten hiçbi şey olmadı. Turp gibiyim. Bi omzum ağrıyo. Abartılacak bi şey değil." babam iç çekti. "Peki. Sen nasıl istersen." biraz durakladıktan sonra, "Biliyor musun bi an sana bi şey oldu diye çok endişelendim. Bana yolda kan olmadığını söylemelerine rağmen yine de... Biliyorsun." Evet, ne demek istediğini çok iyi biliyordum. "Ben seni yalnız bırakayım. İşte telefonun." telefonumu bana verdikten sonra ellerini cebine koyup küçük hastane odamdan dışarı çıktı. Moralinin yerle bir olduğunu anlayabiliyordum. Nasıl olmazdı ki?
Gözlerimi sıkı bir şekilde yumup açtım. kafama kötü düşüncelerin girmesine izin vermemeliydim. Vermeyecektim. Telefonuma uzandım. İnterneti açtım. Neyseki sol elimi de kullanabiliyordum rahatça. Kübra'dan ve Berk'den mesaj geldiğini gördüm ama mesajları açmadım. Şu an onlarla konuşmak istemiyordum. Kafam hala olan her şeye mantıklı bir cevap bulmaya çalışıyordu.
Önce genelde her zaman yol kenarında en az 3 araba bulunan bir sokakta yoldan geçen bir tane bile araba yoktu. Sonra şu kuş... Onunla bakışmamız, o çocuğa çarpmam ve garip şeyler -tamamen hatırlayamadığım şeyler- görmem. Kendimi yolun ortasında bulup kafamı kaldırdığımda bana doğru gelen bir araba görmem ve o araba bana çarpacak derken bir kuş tarafından kurtarılmam... Az kalsın o arabanın altında ezilecektim. Aynı onun gibi...
İç çektim. Uyumak istiyordum. Belki de hepsini ben uydurmuştum. Her zamanki gibi müzikle birlikte herkesin beni görmesine rağmen mal mal yolun ortasında dans ederken arabayı görmemiştim belki de. Daha önce de olmadı değil yani. Ve ben her zaman kuşlarla bakışırım. Onların Tumblr'da baya ünlü olmasının bir sebebi var değil mi? Özgürlüğü simgeliyor olmaları. Her zaman beni etkilemişti ve etkilemeyi keseceğini de hiçbir zaman sanmıyordum.
Babam beni çok iyi tanıyordu. Komidinin üstüne baktığımda kulaklığımı da gördüm. Tam kulaklığıma uzanmışken babam içeri girdi. "Bir saat sonra çıkmana izin vereceklermiş." "Bir saat mi? Niye ki, benim omzumda ciddi bi şey yok." "Evet ama önce rapolarını falan incelemeleri lazımmış, iç kanama geçirme riskin olduğu için." "Anladım." Babam içeri girdi ve koltuklardan birine oturdu. "Birlikte bekleyelim bari." "Baba?" "Efendim kızım," "Wi-fi şifresini biliyo musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental
FantasyFarklı olmak güzeldir değil mi? Diğer insanlardan, arkadaşlarından, ailenden... Farklı olmak. Normallerin arasından seçilmek, güçler bahşedilmiş olmak. Ama insanların bilmediği bir şey var; Farklı olmak aynı zamanda tehlikelidir de. Karanlık, bir gö...