Bu bölüm biraz geçiş bölümü oldu. Sonraki iki bölüme hazırlık olarak.
"Beni dinliyo musun?"
Görkem kafasını kaldırdı. Dalmıştı. Hayır, hayır dinlemiyordu. "Tabi ki dinliyorum."
"İşte ben de sonra o zaman bırakman gerek dedim. O da ne dediii?" Çok konuştuğunu mu söyledi? diye düşündü Görkem. Elini yumruk yapmış, dirseğini masaya koymuş bir şekilde onu dinliyordu. Ayşe, kelimelerin sonlarını yuvarlayarak konuşuyordu ve bu ortaya komik bir görüntü koyuyordu.
Görkem içini çekti. Kübra böyle değildi, diye düşündü. O genelde benim konuşmamı dinler sonra yorum ve şakalar yapardı. Görkem elini kaldırdı Ayşe'yi susturmak için. Ayşe Görkem'e baktı, "Ne oldu? Sonunu merak ettin diğmi? Ay merak etme nerdeyse bitti aşkım."
Görkem ne diyecektiyse de son kelimeyle hepsini unuttu. Kız ona aşkım demişti. Ve o henüz kız onu sevdiğini bile söylememişti. Ne diyecekti? Evet, ondan ayrılacaktı. Tam bunu yapmak üzereyken Ayşe'nin son sözü onu durdurmuştu.
Ama önemli değildi. Çünkü mutlu değildi. Eğlenmiyordu. Bu kız, ona göre değildi. O dinlemeyi değil, konuşmayı seven biriydi. Kızla aynı türden olmaları anlaşmalarını imkansız kılıyordu.
Görkem yeniden iç çekti ve etrafına baktı. Bir umutla Kübra'yı görmek istedi. Ama orada değildi. Büyük ihtimalle sevgilisiyle birlikteydi. Görkem aklına Kübra'yla yaşadıklarıyla gözünü kolasına dikti. Ben. Tam. Bir. Gerizekalıyım. Neden ayrılmıştı ki Kübra'dan? Neden bunu yapmıştı? Neden onu okula yeni gelen erkeklerin arasında yalnız bırakmıştı?
Sinirli bir şekilde ayağıyla ritim tutmaya başladı. Berk yüzünden. Kübra'yla araları kötüye gitmeye başlamıştı. Neredeyse 2 haftadır ne konuşuyor, ne de mesajlaşıyorlardı. Kübra, Görkem'i umursuyordu belki de. Ama barışmak için hiçbir hamle yapmamıştı. 3 hafta kavga sonucunda 2 hafta da görüşmeyince Berk hemen Görkem'in yanında bitmiş ve ona tavsiyeler vermeye başlamıştı.
Kızın ayağına gitme. Bırak o sana gelsin. O önce barışmak istesin. Sen de kabul et sonradan. İlk o geldikten sonra sen de çoktan barışmak istediğini söyleyebilirsin... falan filan. Ve bütün bu konuşmaların sonucunda, iki haftanın sonunda daha önce etmediklerinden daha büyük bir kavga etmişlerdi. Görkem saçma sapan sebepler bulmuş ve Kübra'dan ayrılmıştı.
Hayatının en büyük hatasını yapmıştı.
Karşısında oturan kıza baktı. "Ayşe-" diye lafa başladı. Ayşe konuşmayı kesti ve Görkem'e döndü. Sonra da gözleri Görkem'in arkasına kaydı. "Şu senin kankan değil mi?" diye sordu Ayşe Görkem'in arkasını göstererek.
Görkem arkasına döndü. Berk, kaşları çatık bir biçimde onlara doğru yürüyordu. Görkem kaşlarını çattı. Bu Berk'in her zamanki cool tavırlarından biri değildi. Bu o surat değildi, bu gerçekten yanlış bir şeylerin olduğunu gösteren surattı. Berk Ayşe'nin yanına, Görkem'in karşısına oturdu.
"Ne oldu?" diye sordu Görkem. "Yalnız konuşabilir miyiz?" dedi Berk. Görkem, Ayşe'ye baktı. Ayşe de ona baktı. Görkem kafasını salladı. Ayşe de kafasını salladı. Görkem bir nefes alıp, "Gider misin?" dedi. Söyleyecek daha nazik bir yol bulamamıştı o an. Ayşe kaşlarını kaldırdı. "Tamam be." dedi ve masadan kalktı. Adımlarını yere vura vura Burger King'in kapısından dışarı çıktı.
Berk yüzünü iki elinin arasına aldı. Terlemeye başlamıştı. Acayip terliyordu. Görkem onu biraz daha incelediğinde bir şeylerin yanlış olduğundan emin oldu. Berk elleriyle yüzünü süpürdü. Gözlerini Görkem'e çevirdi. "Ne oldu?" dedi Görkem yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mental
FantasyFarklı olmak güzeldir değil mi? Diğer insanlardan, arkadaşlarından, ailenden... Farklı olmak. Normallerin arasından seçilmek, güçler bahşedilmiş olmak. Ama insanların bilmediği bir şey var; Farklı olmak aynı zamanda tehlikelidir de. Karanlık, bir gö...