25

166 12 2
                                    

Gözlerini hastane yatağında yatan kıza dikti. Ne kadardır buradaydı? Ne zaman gelmişti? Saat kaçtı, haberi yoktu. Fakat artık evinde durmaya katlanamıyordu. Onu görmeliydi. Çok ama çok geç kalmıştı bunu yapmak için ama sonunda kendinde buraya gelecek cesareti bulabilmişti. Onun hastaneye yatırılışı üzerinden ne kadar zaman geçmişti..? Zaman kavramını tamamen kaybetmişti artık. Elinde değildi... O, komaya girmişti. Ve bir daha asla uyanmama ihtimali vardı. Oturduğu sandalyenin kollarını sıkarken gözleri yatağın diğer tarafında kalan, kızın kalp atışlarını gösteren makineye kaydı. Kalp atışlarını izledi kızın. Birkaç dakikadır gözlerini çizgilerin süslediği ekrana diktiğini fark edince göz yaşlarını sildi ve tekrar kıza döndü. Bir saniyeliğine aklına gelen fikirle umutlandı. Belki... Belki de işe yarardı! Evet! Evet! Titreyen sağ elini kızın yatağın kenarında, vücudunun yanında duran eline doğru uzattı. Göz yaşları tekrar akmaya başlarken suratını buruşturdu. Ve elini kızın elinin üzerine yerleştirdi. Onun parmaklarını tekrar kendi parmakları arasında hissetmek çok güzel bir duyguydu. Boş eliyle burnunu kaşıdıktan sonra istemsizce hıçkırdı. Bunu... Bunu yapamayacaktı. Çok zordu onun için. Boş bir umutla gözlerini elini tuttuğu, aşık olduğu kızın kalp atışlarına çevirdi. Olumsuz cevapla elini kızın elinden çekerek iki elini yüzüyle kapatıp bütün duygularının göz yaşlarıyla akmasına izin verdi. Umut etmişti ki, kız onun olduğunu anlasın. Belki de kalp atışlarını hızlanırdı? Değil mi? Ama işe yaramamıştı. Kızın kimin ona dokunduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Oysa hissetmişti parmaklarını kendi parmaklarına geçiren kişiyi. Tek istediği konuşmasıydı. Konuşursa, sesini duyabilir, kim olduğunu anlayabilirdi belki. Duyabilirdi onu. Eğer beklediği kişiydiyse çok geç kalmıştı, evet. Fakat en sonunda gelmişti. En azından sesini bir kez daha duyması güzel olurdu. Çocuk ellerini burnunun altına indirdi ve kıza son bir kez daha baktı. Aç hadi... Aç şu gözlerini. Sikeyim! Sikeyim böyle işi! Siktir! Neden! Neden! Aç şu gözlerini yalvarırım. Bir kaç saniye boyunca gözlerinde olacağı son umut parçalarıyla kıza baktı. O birkaç saniyenin sonunda ise tekrar gözyaşlarına boğulmuştu. Gözlerini kızdan çekerken ayağa kalktı. Ve bir daha asla gelmemek üzere odayı terk etti.

***

Bir zamanki adıyla Marian, havaalanında Amerikan cadıları görünce gülümsedi. Üçünün ortasında yürüyen Abigail gülümseyerek Mary'ye sarıldı. Ardından Scott ve sonuncu olarak da Brittany. Mary arkalarından geliyor mu diye bakmak için az önce cadıların yürüdüğü alana baktı fakat Micheal'dan bir iz yoktu. "Micheal ve Naomi yok mu?" diye sordu Brittany'ye bakarak. Brittany sarı kıvırcık saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve her zamanki gibi hippi giyinmişti. Mary soruyu sorduğunda direkt Abigail'e baktı. Abigail onun konuşmasına izin vermeden, "Birilerini kaleyi korumakla görevlendirmeliydik, değil mi?" dedi ve içten bir şekilde gülümsedi.

"Naomi'nin gelmesini beklemiyordum zaten ama... Micheal gelmek istemedi mi?" dedi Mary bir yandan onları çıkış kapısına yönlendirirken. "Hayır, bir şey söylemedi." diye cevapladı Scott. Mary çok belli etmese de somurttu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Onu görmek istememiş miydi? Onun yerine zamanını eski kız arkadaşı olan Naomi Bailey'le geçirmeyi tercih mi etmişti? O bilirdi.

Cadılar Meclisi'nin üyelerini hiçbir yerin ortasındaki kendi evine yerleştirdikten sonra onlara kendi evlerindeymiş gibi hissetmelerini söyleyip onları kendi haline bıraktı ve evden çıktı. En son kızını Amerika'ya götürmek istediğini söylediğinde buluştuğu Mert Güney'in evine doğru yola koyuldu.

Evine gittiğinde kapıyı direkt Katherine açtı. "Teyze." dedi . Mary, "Katherine." diye karşıladı. Salona girdiğinde kız kardeşinin aşık olduğu adama sarıldı ve nasıl olduğunu sordu. Mert bir mimardı ve işinde iyi olduğu da kolaylıkla söylenebilirdi. "Fena değil." diye cevapladı. "İşler iyi, her şey yolunda." Biraz sohbet ettikten sonra mutfağa yöneldiler. Akşam yemeğinde bolca sohbet ettikten yemeklerini bitirdikten sonra tekrar salona geçtiler. Mary burada olmaktan rahatsız değildi, geldikleri ilk günden meclisi kendi evinde yalnız bırakmak istemezdi fakat Mert'e bir şey çaktırmamalıydı, bu yüzden akşam yemeği davetini kabul etmişti.

MentalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin